sakızı yumuşak iken çok güzeldir. ancak yurdum bakkalı akıllı olduğu için böyle bir ton alır sakızı ucuz olsun diye. sonra o sakızlar kurur takır takır olurlar .tükürüğün bile yetmez onu bir araya toplamaya o nedenle hiç güzel olmaz. böyle olanları çiğnenmemeli sadece karikatürü okunmalıdır
cocuklugumun gecti eski mahallede bakkaldan alip heyecanla agzima atip icindeki karikaturu okudugum ciklet markasidir. nedendir bilmiyorum ama o zamanlarda tipi enteresan zatlara hep tipitip diye hitap ederdim. hakkaden enteresan bir karakterdi tipitip. o pinokyovari burnu ve kendisine entellektuel zat havasi veren gozluklerde endamli bir sekilde birilerine devamli bir seyler anlatmaya calisirsi sonunun mahalle veya ev copu olacagini bilerek. o yuzden kendisi tam bir trajedi karakteridir. aynen shakespeare'in eserlerindeki hamlet , caligula gibi. o yuzden ne zaman bir bakkal gorsem aklima gelir tipitip, beni derin bir mahsunluga surukleyerek.
yolu manavgat'a düşen erenlerden bir zatı muhteremin yolunu kesip "derdin ne be ey derviş" diye sorar, "ağzımın tadı tuzu kaçtı" diye yanıtlar zatı muhterem. tipitip de zatı muhtereme sakız çiğnemesini rica eder ve onu uğurlar. bu zatı muhterem de pek yakından tanıdığımız en kahraman rıdvan'dır. bu olaydan sonra en kahraman rıdvan'ın Kukurikuuuuuuu diye bağırdığı bilinmektedir.
1861-1992 yılları arasında manavgat-çeşmeburun üçgeninde yaşamış olan ve bulunduğu yörede sakız gibisin çatır çatır beslemeleriyle halka öğüt veren, kare öğüt vermeyen, çift kişilikli tip. ayrıca polormatik gözlük'ü bulan ilk türk'tür.
çocukluğumuzun efsane sakızı. sivri ve uzun burunlu karakterimizin macerelarını da o küçük dünyamda hollywood filmi tadında okurdum. bazen de iki üç tanesini aynı anda ağzıma atıp nefessiz kalırdım.
bir sakızı bile 20 yıl sonra hatırlıyorsunuz işte. şimdi hayat boktan. süperdi 80 ler.
en sevdiğim sakız. içinden çıkan karikatürler bir sakızda son bulmayan cinstendi. o yüzden pek bir şey anlaşılmazdı ama yine de çok severek okurdum, okuyamasam resimlerine bakardım. çocukluğumuzda trendler böyle şeylerdi işte. tipitipti, plastik toptu, lastik ayakkabıydı. **
çocukluğumu(zu)n ekmek paralarından artan parayı kaybettim diyerek aşırdığım(ız) zamanlarda bakkal osman amca dan alınan yegane ciklet. şekerli sakız o zamanlar farklı bir anlama sahipti ve en büyük çocukluk hayallerinden biri 10 tane şekerli sakızı ağıza tıkıştırıp çiğnemeye çalışmaktı. şimdi ağzım mı büyüdü yoksa cikletler mi küçülüyor bilinmez . unutmadan bir de o zaman he man çıkartmalı buluş çikolataları ve minti cikletleri de blunurdu. arkadaşlar arasında kibrit kapları biriktirir basmalı oynanırdı. futbolcu resimlerinin olduğu kartlar sonradan çıktı. fenerbahçe nin ilk 11 i ni toparlayanlara futbol topu veya telsiz verirlerdi.
orta okul yılları ise şıpsevdi yıllarıydı. vişneli en sevileniydi kanımca. ingilizceyi yeni öğrendiğimiz zamanlarda önce ingilizcesini okuyup çevirmeye çalışılınırdı. ve asla muvaffak olunamazdı.
bülent arabacıoğlu'nun en kahraman rıdvan tiplemesinden bile popüler olan kahramanı.
cikletlerin revaçta olduğu (kim bilir, belki de çocukluğun revaçta olduğu demeli) günlerde bi salgın halini almıştı.
çocuklar tipitip maceralı minik kağıtları biriktirir, yahut hayatlarının ilk (ve belki de en masum) kumarlarına araç yaparlardı.
80'li yıllarda kent sakızlarının bilmem kaç tipitip macerası biriktirene tipitip resimli tişört hediye ettiği rivayet edilirdi.