modern çağın masalcısı. ama masalları çocuklara değildir. o büyüklere masallar anlatır, onlarla alay eder zaman zaman. ayrıca renkleri harika kullanır, johnny depp'in kankasıdır.
hemen hemen her filminde ucube bir karakter vardır ve genelde tim burton o karakterin arkasına saklanır. hayalgücünü sınırı yoktur ve benim en sevdiğim yanı yönetmenini bilmediğiniz bir filmi izlerken, yarım saat içinde onun bir tim burton filmi olduğunu anlayabilmenizi sağlayan özgünlüğü, orjinalliğidir.
erken sinema kariyerinde büyük şans tutturmuş, arkasından büyük fan grupları olan çizgi roman serisi batman'i perdeye aktarıp şöhreti bulmuş, arada aykırılık adına büyük saçmalıklar yapsa da, yarattığı yapay dünyalarda hep karanlık öğeleri eğlence unsuruymuş gibi göstermesi ve romantizmden asla vazgeçmemesiyle şimdiki gotik gençlerin, sinemada hayalgücünün zorlanmasını seven bizlerin ilahi olmuş yönetmendir.
küçük küçük animasyonlarla başlayıp, hansel ve gretel gibi eserleri tv filmi olarak yapıp arkasından çok riskli bir yapımla sinema kariyerine başlamıştır, o da beetlejuice... herhangi bir mantığı olmayan ve zaten mantık aramanın anlamsız olabileceği, ölümden sonraki hayat ve hayaletlerle kafa bulan absürd bir film yapmış çıkmıştır... şimdi bile ki etraf abuk subuk filmle dolu olmasına rağmen o tip bir filmle kariyerine başlaması cesaret işi. nitekim tutturmuştur da beetlejuice çok beğenilmiş, çizgi dizi olarak bir müddet yine tim burton yapımcılığı altında para kazandırmıştır...
daha sonra batman serisi başlamıştır tim burton için... batman karakteri tam da tim burton'un zihin yapısına uyar. aslında süper güçleri olmayan sıradan ama zengin bir bruce wayne, dünyanın en büyük sanayi şehri olan ve suçlularla dolu olan, aykırı gotham şehrinde, yarasa kılığında suçluları yakalamaya çalışan, teknolojiyi kullanan bir insandır. yani öyle seçilmişlik vs. yok. hem gotham şehri de çağımızın tüm karanlık öğelerini barındırmaktadır, ilginç ilginç kötü karakterleri ile... tim burton'da elini atmıştır o projeye ve şöhret basamaklarını 5er 10ar çıkmıştır...
sonra dediğim gibi abuk subuk belki de sırf aykırılık adına, ancak yapımcısını batıran filmlere de imza atmıştır, bunların en büyüğü belki de mars attacks! filmidir. film harbi harbi sıçmıştır, fakat şu an izleyip ahaha tim burton nasıl da dalga geçmiş uzaylı geyiği ile vs. denmesi doğal, ancak sahne geçişleri vs. gibi bir sürü sinema unsuru 90ların filmlerine değil, az biraz 70lerin 80lerin gore sinemasına benzemektedir... bu filmden sonra tim burton sleepy hollow yapmış fakat o filmi de kotaran johhny deep olmuştur, filmin pek de bir esprisi yoktur. arkasından planet of apes'de yine sıçmıştır tim burton, ama charlie'nin çikolata fabrikası, corpse bride ve sweeney todd ile hala edward scissorhands'i çeken adamım demektedir...
tabi en iyi yapımlarına baktığımızda gözümüze çarpan iki unsur, michael keaton ve johhny deep'dir... yatıp kalkıp bu adamlara dua etmeli gibi... tabi o adamlar da tim burton'a...
bircok saheser yaratmis usta yonetmen. tim burton in son filmi Sweeney Todd: The Demon Barber of Fleet Street dir ve turkiye de cok fazla seyredilmemesinin sebebi muzikal olmasidir(sanirim). muzikallere karsi bir antipatimiz var. Ama adam iyi yapmis filmi bea.
o müthiş zekasına hayran olduğum sinemanın aykırı yönetmeni. onunla sohbet edebilmek için kapısında yatmaya razıyım yeter ki bana hey adamım sana pul koleksiyonumu göstereyim desin.
elinden ne cikarsa ciksin, hic düsünmeden gözü kapali izlenilmesi gereken yönetmen.
dünyanin en güzel filmlerini ceken, en güzel atmosferlerini yakalayan, en güzel görselligi sunan, en manyak senaryolari en manyak filmler haline getiren müthis yönetmen.
hep o yönetsin, johnny oynasindir ayrica.
istiridye çocuğun hüzünlü ölümü kitabında şiir ve çizimlerini de bulabileceğiniz hayranlık uyandırıcı kişilik. tuhaf benzetmeleri ile hayatın her ayrıntısına ironi ile bakar siyah kaplı kitapta.
25 agustos 1958 yılında bill ve jean burton çiftinin ilk çocukları olarak küçük bir kasabada dünyaya geldi. fazlasıyla sıradışı bir çocuktu, yaşıtları çeşitli oyunlar oynarken, o karanlık küçük odasına kendini hapsedip, koca koca kitapları deviriyor, gece yarılarına kadar bulabildiği tüm korku filmlerini izliyordu. herkesin sıradan bir hayat sürdüğü bu küçük kasabada siyahlara bürünmüş, sessiz insan içine cıkmayan bu genç fazlasıyla dikkat cekıyordu, aileside bu durumun farkında olucak ki, onu daha büyük bir şehire,sanat eğitimi alması içn yoladılar, bu durum tim'in hayal gücüne fazlasıyla katkı etti, lisedeki tüm sınıf arkadaşlarını hayrete düşürücek kadar başarılı işler yarattı ve nihayet,ilginç, tüm kalıpların dışındaki dahi genç, disney bursuyla 3 yıllık bir animasyon eğitimi aldı, ve 3 yılın sonunda disney sütüdyolarına animatör olarak kabul edildi, fakat disneyin çocuklara yönelik sevimli mi sevimli tarzıyla tim burtonun karanlık ve ürküten tarzı hiç uyşmadı, zaten kendiside bu durumdan rahatsızdı, ve kendi düşük bütçeli filmlerini yarattı. ve masalsı anlatımı, ilginç mekanları, danny elfman imzalı müzikleriyle çektiği her film bir kült olmuştur...
fantastik filmleriyle ünlü, yönetmen
karakteristik filmler çeker öyle ki görüntülerinden, çekimlerinden, hatta oyuncularından dahi filmin tim burton filmi olduğu anlaşılır. Vazgeçemediği oyuncusu johhny deep olsa gerek.
96 yılbaşında cine5 (bilenler bilir o zaman çok popülerdi cine5) izlerken karşıma bir film çıktı. kuklalar muklalar hastası oldum. adını bilmeden öğrenmeden izledim, ne de olsa daha on yaşındayım ne işim olur adıyla sanıyla. ama filme hasta oluyorum orası ayrı. sonra yıllar geçiyor, üniversiteye başlıyorum, bir film izliyorum makaseller adı. sinemaya ilgi duymaya başlıyorum yavaştan, ve bunu çeken adamın adını öğreniyorum. sonra bari filmlerini bulayım da izleyeyim diyorum. derken o çocukluğumda hastası olduğum film karşıma çıkıyor. benim duygularımı düşüncelerimi yakalayan (her iki çağımda da) yönetmene hayran kalıyorum. bu nasıl bir hayal gücüdür ki, 10 yaşında cocuğu da 19 yaşında genç bir yetişkinimsiyi de farklı duygularla ama aynı hevesle etkileyebiliyor. sonra hayatımda önemli bir yeri oluyor bu kabarık dağınık saçlı adamın. şimdi de çıkmıyor. zaten çıkmasını da istemiyorum. her zaman ufak bir kaçış yolu oluyor benim için bu adamın filmleri, çizimleri, kısa şiirleri, hikayeleri. diyeceğim odur ki (lafı uzattım başını kaçırdım ama anlatmak istediğimi anlattım galiba) sende 5kilo taşşak var tim burton.
stop-motion tekniğiyle çekilen, içine bolca da gotik öğeler yerleştirilmiş the nightmare before christmas, corpse bride ve james and giant peach ile beni kendisine hayran bırakan; genç yaşta çekmiş olmasına rağmen kısa filmleri frankwennie ve viktor ile "bu nası bi hayalgücüdür arkadaş" dediğim, çocukluğumda izlediğim ve bilinçaltımda kalan bettlejuice ile dehasını gösteren ve anlattıklarımdan kendisine hayran olduğumu anladığım prodüktör, senarist, yönetmen.
Ünlü yönetmen Tim Burton,Alice in Wonderland'i yönetecekmiş.
Ünlü çocuk romanı Alice in Wonderland (Alice Harikalar Diyarında), Tim Burton;ın çok sevdiği hikayelerden biriymiş meğer. Burton, `Robert Zemeckis ' in vizyona henüz giren Beowulf isimli filmindeki teknolojinin benzerini kullanarak çekecekmiş filmi.
Johnny Depp ile çalışmayı seven, uzun kıvırcık saçlarıyla bir dönem bonus ailesinin üyesi olduğu iddia edilen, kendince kalite standartlarını sağlayarak film yapan ve ondan sonrasını da pek umursamayan dahi yönetmen. Filmlerindeki yaratıcılık ve farklılık onu ayrı ve özel bir yere koymuştur. corpse bride bana kalırsa en başarılı filmlerinden biridir. Film müziklerine de ayrıca bir önem verir.
babam ya da dedem olsaydı da her saniye ona bir şeyler anlattırabilseydim dememe sebep olan adamdır. filmlerini izledikten sonra, bunları düşünen benim senin gibi bir insan olamaz diyerek, kıskançlıktan ölmeye yol açar. bir gün ortak bir çalışma yapsak diye hayaller kurdurtur* fakat, kendinizi onunla kıyaslayınca hayal gücünüzün zayıflığı yüzünden kendinizden nefret etmenize neden olur.
"başucu adamı" olması gerektiğine inandığım adamdır. keşke her elimizi attığımızda tutabilsek; varlığını yanımızda hissedebilsek. büyümesine rağmen masumiyetini kaybetmemiş tek insan evladıdır belki de. hiçbir zaman ölmeyip, her güne bir film ve kitap sığdırmasını dilediğim insandır.
"istiridye çocuğun hüzünlü ölümü" adlı bir kitaba da sahip yönetmen, aktör, şair ve daha bir sürü şeydir.
dünyanın en uçuk yönetmeni. her filminde masalsı bir ortam yaratıp benim gibi etkilenmeye muhtaç seyirci tayfasını ekrana hipnoz olmuş gibi kitleyen harika insan.
Stephen King'in Frankenweenie'yi izlemesi ve Tim Burton'ın cazibesine kapılmasıyla onun tavsiyesi üzerine ''Pee Wee's Big Adventure''ün yönetmen koltuğuna oturur ve
olaylar gelişir.*