paradigma'nın temelini atan abd'li tarihçi ve bilim filozofudur.
1922 - 1996 yılları arasında yaşamıştır. Harvard mezunudur.
Bilim savaşları kitabında şöyle yazmıştır:
"Dünya'nın yöneticileri psikologlar, halkları da hastalar olan büyük bir tımarhanedir."
Hepimizin günlük deneyimlerle tecrübe ettiği şeyleri gavurlar sistematik bir hale getirip adını koymayı seviyorlar. Paradigma hakkında söyleyecek çok sözüm yok. Lakin tecrübe etmez miyiz bazen. Her gün yaptığımız şeyler sıkıcı gelmeye başlamaz mı ve zihnimiz yeni dünyaya açılmaz mı? Diğerlerinin hayal dediği bizim gerçeğimiz olur. işte bu da bizim paradigmanın bizdeki tecrubesidir. Belki kuhn benim gibi kurandan ayetler okumak yerine bilimsel bir ad koydu ama benimle aynı deneyimi yaşadı bilemeyiz.
(18 Temmuz 1922 - 17 Haziran 1996), Amerikalı, fizikçi, tarihçi ve bilim felsefecisi. Kuhn'un en önemli yapıtı 1962 yılında yayımlanan Bilimsel Devrimlerin Yapısı (The Structure of Scientific Revolutions) adlı kitabıdır. Bu kitap hem akademik camiada hem de popüler bilim çevrelerinde büyük etki oluşturmuş ve "paradigma değişimi" (paradigm shift) kavramsallaştırmasını tanıtmıştır ki o günden bu yana sıkça kullanılan bir deyim haline gelmiştir.
Thomas Kuhn, bilimsel bilginin gelişimi hakkında önemli katkılarda bulunmuştur. Kuhn'a göre bilimsel alanlar doğrusal ve devamlı bir şekilde gelişmekten ziyade periyodik olarak paradigma kaymalarından etkilenirler ve bu paradigma kaymaları bilim adamlarının daha önce geçerli kabul etmedikleri savlara karşı yeni bir anlayışın ortaya çıkmasına sebep olur. Bu sebeple bilimsel doğru kavramı herhangi bir zamanda sadece tarafsızlık ölçütüyle belirlenemez; bilim camiasının fikir birliği de bilimsel doğrunun oluşturulmasında aynı ölçüde değerlidir. Rekabet eden paradigmalar çoğu zaman kıyaslanamaz, çünkü paradigmalar gerçekliğin rekabet eden ve uzlaştırılamaz açıklamalarıdır. Bu sebeple bilim anlayışımız asla tamamıyla nesnellik kavramına dayanamaz. Tüm nesnel çıkarımlar, bu çıkarımları ortaya koyan araştırmacıların ve katılımcıların öznel dünya görüşlerinden ve koşullandırmalarından nihayetinde etkilendiği için bilim öznel bakış açılarını da hesaba katmalıdır.
şimdi efendim kendisinin ne demek istediklerini çok kısa biçimde özetleyelim. şimdi thomas kuhn bilim felsefecisidir. bilhassa paradigma gibi bir kavramdan çok bahseder. aslında bilimlerin paradigma ile iş gördüğünü belirtir. nedir paradigma? kendisi şöyle açıklar;"paradigm is accepted patern or model]. şimdi hali ile bilimlerin belirli paradigmalar dahilinde iş gördüklerini söylerler.
hali ile bu paradigmalar içinde bilimlerin "bilim" olarak adlandırılan şeye uygun işler yaptıklarını belirtirler. yani aslı esasına bakıldığında olağan bilim, kendi içinde kendi görevini yerine getirmektedir. fakat "normal science"[olağan bilim]de eksik olan birşey vardır. o da yenilikleri bulmak konusunda çok başarılı olmadıklarını ifade eder. yani paradigmaların "modus operandi"si, diğer paradigmaları kökten sarsacak yapıların gelişip yenilikler üretmesine engeldir. ama yeni paradigmalar da bu "olağan gilim" in içindn çıkarlar.
şimdi kuhn bu süreci ayrıntılı betimlemiş. ben de çok kısa biçimde ifadeedeceğim. öncelikle her şey bir aykırılığın yani kuhn'un ifadesi ile "anomaly"nin bulunması ile ortaya ıkar. bu anomaly'nin ciddi anlamda taranması[exploration]u ile bu anomaly derinleştirilir. bu anomaly "the expected" yani olağan hale gelene kadar bu süreç devam eder. fakat bunun ile hemen paradigma değişimi gerçekleşmez. bunun için varolan paradigmanın bir bunalım sürecine girmesi bir çok soruya cevap vermeye müktedir olamaması ve aynı zamanda yerine geçecek paradigmanın da bulunması gerekmektedir.
bu "paradigm shift" hadisesi kolay gerçekleşmez, öncelikle bilim adamının buna bir tepkisi sözkonusu olacaktır. yani buna karşı direnecektir. bununla birlikte bilim adamı hakim olan paradigmanın lehine çeşitli revizeler düzeltmeler yapacaktır. bunlar başarısız olduğunda varolan paradigma sorulara cevap veremediğinde paradigma değişimi gerçekleşecektir. yukarıda da ifade ettiğim gibi paradigma değişimiiçin birçok faktörün bir araya gelmesi gerekir. bu minvalde aslında kuhn bilimsel devrimleri "political revolutions"lara benzetir. yani bu "paralellism"i de şu şekilde kurar;
şimdi efendim politik devrimler aslında belirli "political community" tarafından yani kotarılır. bunu paradigma için de bilim adamları grubu şeklinde ifade edebiliriz. bununla birlikte bu devrim varolan düzenin yasakladığı yollardan gerçekleştirilir. keza bu paradigma için de geçerlidir, yukarıda ifade ettiğimiz gibi eski paradigmanın yerine geçecek olan yeni paradigma işini eski paradigmanın yasakladığı yoldan gerçekleştirir. ve politik devrimlerde öyle bir noktaya gelinir ki içinde bulunulan devletin ya da yapının "institutions"larına karşı bir yabancılaşma başlar. bu aynı zamanda düzene karşı da bir yabancılaşma ve ondan kopmadır. bu minvalde bir ikiye bölünme hizipleşme gerçekleşir. bunu düzen ve devrim taraftarları şeklinde ikiye bölebiliriz. paradigma'da da böyledir. varolan paradigmanın ve varolan paradigmanın yerine geçecek olan paradigmanın savunucuları şeklinde o "field"da bir bölünme hasıl olmuştur. fakat bu sürecin aslında bu noktadan sonra bir körler sağırlar savaşı olabileceğini söyler kuhn her paradigma kendi kanıtlamalarını kendi paradigmalarından hareketle yaptığı için aslında konuştukları dil farklıdır. burada salt kanıtlamanın hakim olduğu bilimsel dil konuşulmaz, aynı zamanda "ikna" da önemlidir.
fakat biz bu kadar tartışmanın içine girmeyelim. devamında bir paradigma değişimi yaşanır. bu aslında bilim adamının "worldview" inin değişimidir. bilimadamları belirli bir süre bu paradigmaya ayak uydurmaya zorlanırlar.ama yapmaları gereken farklı bir şekilde-yeni paradigmaya uygun olarak" bakmaktır. kuhn bunu "what were ducks in the scientist's world before the revolution are rabbits afterwards".
bugün "entellektüel" dillere pelesenk olmuş olmasına rağmen esas çıkış noktasından bir hayli farklı bir anlamda kullanılabilen paradigma kavramını "the structure of the scientific revolutions" isimli ünlü eserinde ilk olarak kullanan bilim felsefecisidir. postmodernist yaklaşımlarında genel olarak almamız gereken kanımca "bilimin; şekillendiği ortamın sosyolojik, normatif, estetik v. s. değerlerinden bağımsız olarak düşünülmemesi gerektiği, bunun da bilimin mutlak doğruları anlatmayabileceği sonucunu doğurduğu" dur. postmodern bilim felsefesinde birlikte öncülük ettiği bir diğer yazar için (bkz: paul feyerabend)
bir bilim tarihçisi olan kuhn, yaşadığı dönemden bağımsız olarak incelenemeyeceği gibi kendi incelediği alanın da ayrı bir incelemeye tabi olması gerekmektedir. zira özgün bir yanı bulunan kuhn, dönemsel olarak ilerlemeler ve sıçramalara güvenmekle beraber çizdiği iki ana hat sebebiyle de fazla kabalaştırıcıdır.
kuhn'a göre bilimde dönemlere bakıldığında iki ana süreç görebilirsiniz ve bu iki süreç bütün süreçleri kapsar. bir tür apokaliptik çöküş etkisinin beklenmesi gibi bir paradigma bilimde ana ekseni belirler ve süreç onun üzerinden ilerler. anlaşılacağı gibi bilimde nesnel süreçler ya yoktur ya da gözlemlenemez. zira gözlemlenirse o zaman birey süreçten soyutlanmış olur. böylece kuhn ya dönemsel yıkılış evrelerine ya da dönemsel statükolara dikkat çekmiştir. ancak işin açıkçası beni burada sıkan bir nokta var. kümülatif bir ilerlemeyi kabul eden kuhn, bu ilerleme süreci durağan döneme eklemliyor ve işin içinden sıyrılıyor. böylece bana kalırsa özdeki bazı farklılıkları kaçırıyor ve eklektik dönemlerin kapısını açıyor. yukarıda belirttiğim apokaliptik çöküş beklentisi aslında budur. daha açık olmak gerekirse; kuhn bir dönem tarif ediyor ve bu dönemin sanki hiçbir etki olmaksızın yıkılacağından söz ediyor. ne güzel bir toptancılık, ne güzel bir eklektisizm!
kendi alanında önemli bir yer işgal eden ve sosyologların pek ilgilenmediği bilgi sosyolojisinin toplumsal tarihi konusunda da ipuçları vermesinden ötürü hala çok önemli bir düşünürdür kuhn. ancak kendisinin de söylediklerinden yola çıkacak olursak kendi belirlediği resmi paradigmaların artık dışına çıkılması elzemdir. yoksa kısırlaştırıcı ve eklektik bir dönemde bilginin her yönüyle öznel olduğunu kabul ederiz. böylece o büyük bilgi deryasında yeni kapılar aralamak zorlaşır ve kısırlaştırıcı etkiler devreye girer. benden ufak bir not olarak hatırlatmak istedim.
bilimde ilerleme yoktur, bilimsel devrim vardır. bilimsel devrim, bir paradigmadan vazgeçip başka bir paradigmayı benimsemektir. ancak paradigmaların değerini ölçen bir ölçüt olmadığı için, hangi paradigmanın daha iyi olduğu saptanamaz. lakin gerçekte şöyledir ki, bir paradigmadan vazgeçmenin sebebi, o paradigmanın karşılaştıgı sorunlara cevap veremeyip kendini yenliyememesindendir. bu sebepten dolayı bu paradigma güvenilirligini yitirir. bu dönemin özel adı da vardır hani; bunalım dönemi.. güvenilirligi yitirilen paradimanın yerine gecen yenisi tabiki eskisinden iyi olacaktır. iste kesin bir ölçüt olmasa da, bu iki pardigma arasında bir kıyaslama yapmaktadır. bu geçiş de bilimsel devrimdir. işte kuhn böyle diyor..
bilimsel devrimlerin yapısı isimli eserin yazarı. bu eseriyle "paradigma" kavramına bugünkü anlamını kazandırmıştır. Doğrulanabilirlik ve yanlışlanabilirlik karşıtı olan kuhn, aslında doğa bilimlerinin de kesinlik içermediğini, sadece döemin sorunlarına en uygulanabilir, tekrarlanabilir, geliştirilebilir açıklamayı getirdiğini savunur. sosyal bilimlerse henüz bir paradigma sahibi olamamaıştır, yoksa doğa bilimleri kesin, sosyal bilimler göreceli değildir.
bilimsel devrimlerin yapısı'nda paradigmayı şöyle tanımlıyor; gerçek olayların ve gözlemlerin bütünü, sorgulayan bireyle çözümleyecek olan birey ile ilişkili soruların bütünü, metodolojilerin belirteci (bu sorular nasıl sorulacak) ve bilimsel araştırma sonuçları nasıl yorumlanmalıdır?
ayrıca kuhn, her bilim adamının araştırmalarını belli bir paradigama içinde/çerçevesinde yürüttüğünü iddia eder, her paradigmanın yeni bir dünya görüşü yarattığını, bu paradigmalar içinden bakarak tarafsız bilgi ya da olgunun söz konusu olamayacağını, bu nedenle bilimin doğru ya da gerçeğe doğru ilerlediğinin söylenemeyeceğini öne sürer. doğru başlayıp yanlış bir sonuçla biten bu bakış açısı da günümüz postmodern kuşkuculuğunun veciz ifadesidir. bugün bilimi agnostizmin yokuşuna sürenler severler kuhn'u.