düşük bütçesine rağmen sadece ana fikir için bile seyredilecek film.özel lensli gözlükleri takan nada gerçekleri görmeye başlar,paranın üzerinde bu senin tanrın yazar (bu bile yeterlidir). her yerde; itaat et,sorgulama,çocuk yap,uykuda kal,sürüye uy gibi mesajlar görür,uzaylılar ironik bir şeklide insanları uyuşturacak dalgaları bir televizyon istasyonundan yayarlar.
sonu gerçekten berbat olan ama özellikle esas oğlan roddy piper'ın pompalıyla dehşet saçtığı sahneler ve gözlüğü taktıktan sonra sağda solda ''marry and reproduce, obey, consume'' tarzı yazılar görmeye başladığı sahnelerle işi kurtaran film.
güzel bir konu, yarım bir yapım. epeydir görüyordum filmi, denk gelirdi yani, çılgın marslılar (çocukluğumu sikti) minvali bir şey sandığımdan izlememiştim. geçen yokluktan açtık. matrix, dark city gibi filmlerle benzerlik gösterdiğini söylememe gerek yok. ama daha önce çıkmış, 94'tü galiba. filmin başı uzun sürdü, konuya çok çok geç girdi sanki yada sonu erken geldi bilemedim. temelini fazla anlatmamışlar. bir iki cümle ile geçmiş. bu belki o kadar da önemli değil. ha bu arada half life senaryosu da aklıma gelmedi değil. combine filan... aslında demem o ki güzel bir filmin içine edilmiş. çok kötü değil ama iyi de sayılmaz. ayrıca başrolde ki adamın banka soygunu ve market sahnelerinde 'badass' dedikleri havası daha çok kullanılabilirdi.
zamanın çok çok ötesinde olan carpenter filmi. grafikleri vasat seviyede olsa da felsefesiyle harikalar yaratıyor film. dark city, matrix ve the thirteenth floor la birlikte bilim- kurgunun babalarından. remake i çekilse şöyle sağlam bir şekilde bu film dünyanın gelmiş geçmiş en iyi filmi olur.
--spoiler--
gözlüğü taktıktan sonra paranın üzerinde gördüğü "this is your god" yazısı harikaydı.
Carpenter'ın tekrar elden geçirmesi gereken, hamuru ve mayası iyi, uygulaması biraz yetersiz film.
Senaryoda kimi boşluklar var; ayrıca filmin ortasında zenci ile beyaz adamın bir kavga sahnesi var, arada gayet rahat otuz bir çekebilir, boşalabilir, banyonuzu yapıp abdestinizi alıp bir bardak çay kaynattıktan sonra ekranın karşısına geçebilirsiniz hala devam ediyor olacaktır o sahne. Onu kesinlikle editlemesi lazım.
Bir de ne olur, ya komedi unsuruna ya bilim kurgu unsuruna ya da gerilim unsuruna hangisini istiyorsan o yöne ağırlık ver, üçü bir arada pek iyi gitmiyor. Veya tanıtırken gerilim filmi diye tanıtma.
hayatımda izlediğim en eğlenceli kavga sahnesine sahip film..o gözlüğü takınca neler olacağını biliyor zenci abimiz tabii...fikri anlamda çok önemli şeyler anlatmak istemiş ama ne kadar anlatabilmiş o tartışılır ..1984'le matrix arasında bir yerde duruyor....bazı eleştrileri matrix'in habercisi tabii..john carpenter'ı seviyorum ama asla bir the thing değil...
90 ya da 91 yıllarında Adana da küçük saat civarında bu filmin afişini gördüğümü hatırlıyorum. Tabii o zaman sinema kültürü diye birşey yok bizde. ama beni o günlere götürdüğü için başlığı açan ve yorum yazan herkese teşekkürler.
11 Mart 2002. John R., Amsterdam'ın en büyük gökdeleni olan
güvenlik şefini ve 17 kişiyi rehin aldı.
John R., Philips Sound&Vision başkanı ile konuşmayı talep ediyor.
Amacı, insanları geniş ekran TV setleriyle tüketicilerin beynini yıkamayı
amaçlayan büyük çaplı bir sahtekarlık konusunda uyarmaktır.
Filmde, John'un ön hayal kırıklıklarını, Philips Ses ve Vizyon başkanı
Gerard Wesselinck ile olan tuhaf karşılaşmasını, imkansız dostluklarını,
rekabetlerini ve John'un yöneticiyi kamuoyunda kefaret yapmaya
zorlamak için silahlı girişimini öğreniyoruz.