bugün

yalanin olmadigi, herkesin birbirine dogrulari soyledigi bir dunya hayalinin sinemaya uyarlanmis versiyonu olan film. basrolunde rick gervais oynadigi film, herkesin yurudugu bir dunyada ancak ucma yetenegine sahip bir insanin hissedebilecegi bir ayricaligi hissettiriyor.
ricky gervais 'in matt robinson ile birlikte hem yazıp, hem yönettiği aynı zamanda da rol aldığı * komedi filminin adı. 2 ekim itibariyle gösterime girecek olan filmde günümüzün tam tersine yalan söylemenin olmadığı, kimsenin yalan söylemeyi bilmediği bir dünyada geçen olaylardan bahsedilmekte...
uzun zamandir zevk alarak izledigim ender komedilerden biridir. cok derin gondermeleri vardir.

gunluk hayatta ne kadar sik yalan soyledigimizi anlamami saglamis (cidden bu filmi izleyip 'ben cok durustum arkadas' diyen varsa ellerinden operim) uber film.

bunun disinda, dusununce, din denilen kavramin da tamamen yalanlar uzerine kurulu oldugu tarzda bir mesaj barindiriyor.
her fırsatta ateist olduğunu söyleyen ricky gervais'in dinler(özellikle judeo-hıristiyan dinler) tarihine yaptığı naif bir göndermedir. filmde sadece dinler değil, hayata dair üzeri havalı sözlerle kapatılan pek çok gerçek de hedef alınmıştır. huzurevinin adının a sad place for hopeless old people olması bunlardan biriydi.

kumarhane duvarında yazan odds favor the house yazısı da kumarhane kavramını özetliyordu. televizyondaki coca cola ve otobüs üzerindeki pepsi("when they don't have coke") reklamları da güzel düşünülmüş birer detaydı.

son olarak, kendi içinde çok tutarlı bir film olmasa da, ricky gervais hastası bir bünye olarak pek sıkılmadan izlediğim bir film oldu.

imdb'de ricky babanın hatrına helalinden 6 verdim.
Ricky Gervais in hem yazıp yönettiği, hemde başrolünde oynadığı gayet te başarılı komedi filmi. izledikten sonra yalansız bir dünya da yaşamak istemediğine karar veriyor insan. Filmin diğer oyuncuları ise Jennifer Garner, Rob Lowe, Tina Fey.
nokta atışlarıyla dinlere gönderme yapan, şimdiye kadar hiç düşünmediğim bir konu üzerinde fikir yürütmeme sebep olmuş olan filmdir. izlenmelidir, izlettirilmelidir.
cok komik olmasa da, jeniffer garner sayesinde de izlenebilir olan bir filmdir. ataizm propogandasi gibi bir seydir. filmde opusme sahnesi bile olmamasi cocuklarin izlemesi icin bir engel teskil etmemesi icin ozellikle yapilmis bir cabadir. bazilarinin cocuklarina asla izletmeyecegi, bazilarininsa ilk izletecegi filmlerden biridir.
ironik,ütopik ve çok sevimli bir yapımdır. dinlerin yalan üzerine kurulu olduğunu (en azından hristiyanlık ritüellerinin nasıl bir senteze dönüştüğünü bunun insanların din algısı üzerindeki etkisini)vurguluyor yer yer;ama yalan gibi bir kavramı da çok radikal bir şekilde işliyor. daha önce hiç düşünmemiştim ama meğer ne yalanlar söylüyormuşuz. olmaması iyi olmuş böyle bir hayatın.distopyaya dönüştü bir yerden sonra. evet evet bazen yalan iyidir. *
en buyuk yalanin din ve tanri kavrami oldugunu iddia eden, yaratilis kavraminin hic irdelenmeyerek kolaya kacilan komediden ziyade din konulu bir calisma gibi duran bir yapimdir. ilk baslari komiktir ve insani ceker ama sonunda en buyuk yalan olarak "the man in the sky" belirtilmesi isi tamamen komediden cikarir.

huzur evi ve mezar tasi yazilari ve bir kac sahne haric gulecek herhangi bir sey yoktur. din konusunda hassa iseniz izlemeyiniz zira guldurmekten cok sinirlendiriyor. elestiriye dayanamiyor musun derseniz, benim inandigim seye resmen birkac sahnede kufur edildigi icin cevabim hayir. imdb deki 6.5 puani da atesitlerden geldigini tahmin etmek hic te zor degil.
Ricky Gervais,Jennifer Garner gibi oyuncuların başrolde yer aldıkları güzel bir komedi filmi. türü komedi ama güldürürken düşündürüyor.
--spoiler--
film öyle bir dünyada geçiyor ki kimse yalan söylemiyor. hatta düşündüklerini hemen ağızlarından çıkartıyorlar. yani susmak da bir nevi yalan. ama burada yalan söyleyelim diye söylememezlik etmiyorlar. yalan diye bir şeyin varlığından da haberleri yok. yalan söyleme yetileri bile yok. ama günün birinde bir loser olarak nitelendirilen mark yalan söylüyor. bunun ne olduğunu anlamıyor ilkin ama çok faydalı bir şey olduğundan yalan söylemeye devam ediyor. böylece kaybettiği işini, itibarını falan geri alıyor. ama iş kendisinin (istemeyerek de olsa) peygamberliğini ilan etmesine kadar gidiyor.

film'De yalansız bir toplumun nasıl olcağını aşşağı yukarı görüyoruz. aslında film'De bir çok mantık hatası mevcut. mesela film'Deki çocukların da yalan söylememesi. bildiğimiz üzere çocuklar toplum kurallarından soyutturlar. kendi dünyalarında yaşarlar ve zor durumlarda yalan söyleyebilirler. bunun beni rahatsız ettiğini söyleyemeceğim ama beni film'De çokça rahatsız eden nokta filmin yüzeysel ve klişe olan sonuydu. filmleri klişe diye eleştirmeyi sevmem ama özellikle kilise (a quite place to think about the man in the sky) sahnesi aşırı klişe olmasından mütevvellit bana "ööğğğhhhttt" dedirtti.

film'De toplumda hiç yalan söylenmemesinin ve mark'ın yalan söylemesinin yarattığı gülünç durumların olduğu sahneler çok komikti. benim en çok güldüğüm sahne mark'ın eski hırsız olan babasının soygun girişiminde bulunduğu sahneydi. mark'ın yoldan geçen sarışın ablaya "sevişmezsek dünyanın sonu gelecek" demesi ve ablamızın "burda mı yapalım yoksa bir otel (otelin ismi de ayrı olay - yabancılarla seks yapabileceğiniz ucuz yer) mi bulalım?" dediği sahne de bayağı güldürdü.

film'de kapitalizme, sosyal normlara, allah inancına ve dinlere (özellikle de hristiyanlığa) göndermeler mevcuttu. hatta polislere bile laf soktu. bunları the man from earth'deki gibi çok sert yapmıyor (mark'ın insanlara pizza kutuları üzerine yapıştırılan sözde vahiylerle halka hitap ettiği konuşmalarda geçenler ve isa benzetmesi hariç) belki ama düşündürüyor. aynı zamanda pizza, coca cola ve pepsi gibi dünyaca ünlü markalara yapılan göndermeler (pepsi - if you don't have coca cola) de vardı. reklamların, filmlerin vb falan tek tip çekilmesi de ayrıca düşündürücüydü. yalan yoksa senaryo da görsel efekt de oyuncular da olmayacak sonuçta! çok düşündürücü!!
--spoiler--
yalan söyleme, tomlumsal adetler, dini inançlar ile ilgili güzel bir film. beklentinizi çok üst seviyede tutmazsanız beğeneceğiniz bir film olacaktır.

(bkz: a quiet place to think about the man in the sky)
teistlere bodoslamadan dalan film. fazla bir şey söylemeye gerek yok, sadece izlenmesi gerekiyor.
başından sonuna kadar eğlenceli olmasının yanında, eleştirisel yaklaşımı ile de beğenimizi kazanan film. dine, insan ilişkilerine, paraya tapmaya, ikiyüzlülüğe mükemmel giydirmeler var. ayrıca konuk oyuncuları ile de dikkat çekiyor. edward norton gibi. sadece eğlenmek amaçlı değil, akıllıca düşünülmüş iyi bir film izlemek isteyenler içinde biçilmiş kaftan.
ricky gervais'in yazdığı yönettiği ve oynadığı 2009 yılı yapımı oldukça güzel bir film. komedi var, eleştiri var, dram var. bir filmden insan daha neler bekler ki?

öyle zannediyorum ki zeitgeist belgesellerinden oldukça etkilenen ricky gervais'in dini sorgulamaya başlamasından sonra yaptığı bir film olsa gerek. konusuna gelince...

insanların yalan söylemeyi bilmediği bir yaşamda sürekli kaybeden biri olan mark bellison bir gün yalanı keşfeder. bununla birlikte hayatı değişime uğramaya başlar.
2009 a.b.d yapımı bir filmdir. dünyada ilk kez yalan söyleyen adamın elindeki gücü farketmesi anlatılıyor. tavsiyedir.
bir komedi filminin çok ötesidir.
tipik, basmakalıp, klişe amerikan komedisinden farklı olarak kalburüstü bir film olmuştur. sadece komedi deildir. beğeniyle izlenebilecek, güzel bir film olmuştur.
dine açıkça giydirdiği yerler mevcuttur. eleştirilecek yönleri ise oyuncluk biraz zayıf kalmıştır diyebiliriz. ayrıca "holivud" tarzı "action" lardan serpiştirilebilirdi.
diğer bir konu ise ; yalan söylemek yok ancak doğruyu gizleyebilirdiniz. daha ilk sahnede "masturbasyon yapıyordum, sen erken geldin" tarzı yaklaşımı doğru bulmadım. çünkü insanda sadece doğru yalan mekanizması* yok. utanma var, sinirlenme var.
imdb puanını hiç mi hiç haketmeyen bir adet underrated film. ayrıca yan rollerde bu kadar taşaklı isim bir daha zor biraraya gelir.

(bkz: tina fey)
(bkz: edward norton)
(bkz: philip seymour hoffman)

--spoiler--

yine ayrıca filmde bir hastane sahnesi var ki; kazık kadar olmuş adamı anırarak ağlatabilecek kapasitede.

--spoiler--
sözlükteki tavsiyeleri ciddiye alıp izlediğim ve çok beğendiğim film.

açık bir şekilde ateizm propagandası yapılıyor filmde, bu yüzden oruçluyken izlemenizi tavsiye etmem. eğer imanınız benim gibi biraz zayıfsa, çok kolay oltaya gelebilirsiniz.

bunun dışında oyunculukları çok beğendim. senaryosunun bir benzerine daha önce karşılaşmamıştım, benim için çok orijinal bir filmdi böylelikle. ayrıca en sevdiğim film türlerinden biriydi, yer yer komedi ve genelinde hayat hakkında trajedi ve dram.

imdb puanına aldanmayın derim, kesin izleyin.
öncelikle muhtemelen farketmediniz, bir sahnede edward norton polis rolünde karşımıza çıkıyor. filmi tanımlarsak eğer; harika konu, zayıf işleyiş. çok çok daha iyi yerlerde olabilirdi bu eşsiz konuyla.

daha önce yalanın kimsenin aklına gelmediği bir dünyada yalan söyleyen ilk adamın hikayesidir. bazen bencil ihtiyaçlardan dolayı, bazen de karşısındakini mutlu etmek için yalan söyler abimiz.din toplumun afyonudur önermesini yapıştırmaktadır.
(bkz: Richie pich) in önerisiyle izlediğim film.

konusu orjinal, işleniş bakımından aynı şeyi söyleyemesemde ricky gervais var insaf, film ricky gervais kokuyor.
türkçeye yalanın icadı olarak çevrilmiş fantastik komedi türü güzel bir film.

öyle bir dünya hayal edin ki, insanların yalan söyleme becerisi olmasın. yani herkes doğruyu söylüyor, kimse ufak tatlı yalanlar da dahil olmak üzere asla yalan söylemiyor.

bu insanlardan biri berbat bir hayat yaşıyor. işini kaybeden, iş arkadaşları tarafından yerin dibine sokulan ve hoşlandığı kadın tarafından ideal eş olarak görülmeyen biri mark. birgün dünyanın ilk yalanını söyleyiveriyor ve hayatı o günden sonra tamamen değişiyor.

güzel göndermelerin olduğu keyifle izlenilecek bir film.
kimsenin yalan söylemeyi beceremediği ve içinden geldiği gibi davrandığı bir dünyada ezik çirkin ve işinden kovulmuş bir adamın yalan söylemeyi başarabilmesiyle aniden değişen hayatını anlatan film. orijinal bir senaryo. kafa yormayan türden. çerezlik.

--spoiler--

istemeden peygamberliğini ilan edip tanrının buyruklarını üzerine yazdığı pizza hut kutusundan okuması çok iyiydi.

--spoiler--
Film ismi gibi enteresan bir havada başlıyor ve ilk yarım saat kendisine çekmeyi başarıyor; malum yalanın olmadığı bir dünya yaşanan tatsızlıklar ve buna en sonunda bir yalanla bulunan çözüm derken çizgisinden sapıp olayı din eleştirisine bağlıyorlar ve göndermelerle, tasvirlerle birlikte yaklaşık 1 saat bu yönde devam ediyor.