film içinde sürüklenmeyi ve aksiyonda boğulmayı, seksi kızların havada çıplak perende attığını hayal edenlerin hayal kırıklığına uğrayacağı 2008 yapımı darren aronofsky filmi. öyle çünkü genel olarak film hakkında düşünceler, beklentileri yansıtamamış gözüküyor. özellikle imdb'nin verdiği puanın tam aksine.
50 yaşında, üzerinde hırpalanmış parkasıyla, yarım yamalak duyan kulağıyla, ödeyemediği kirası yüzünden aracında yattığı zaman, marketteki ikinci işinden fazladan mesai isteyen, striptizciye aşık, kızından uzak bir güreşçinin, dev cüssesini zor taşıyan kalbinin, hayatı taşıyamamasının hikayesi. kadınlardan yana şansı tutmayan, parasız ve ünlü güreşçi randy 'the ram' robinson'un hikayesi. sosyal adaletin olmadığı amerikan hayatının bir kesimini sergilemekte aslında. ölene kadar çalışmalısın. o da öyle yapmış ancak onurlu bir şekilde, sweet child o' mine eşliğinde ringe inen ölü ama mutlu adam olarak. sevildiği sayıldığı ailem dediği seyircileri karşısında içini dökmüştür. dramın dibine vurdurtan aronofsky, gene insanı burkan, bitişe sürüklenen insanların hikayesini ustaca filme almıştır. küllerinden yeniden doğan mickey rourke'un, oyunculuğuyla sonuna kadar takdiri hakettiği, marisa tomei'nin ise hala ne kadar güzel olduğu su götürmez gerçektir. grenli filmin dokusunu monoton kış dokusuyla harmanlayan görsel tadıyla, açılarında bazen randy'nin gözünden bazen karşı taraftan bakan kamera ile sizi filmin içerisine sokan bazen de üstünüze kan sıçramasın diye uzaklaşan görüntüsüyle, yerinde bir ziyafet.
Have you ever seen a one trick pony in the field so happy and pretty?
If you've ever seen a one trick pony then you've seen me
Have you ever seen a one-legged dog making its way down the street?
If you've ever seen a one-legged dog then you've seen me
Then you've seen me, I come and stand at every door
Then you've seen me, I always leave with less than I had before
Then you've seen me, bet I can make you smile when the blood, it hits the floor
Tell me, friend, can you ask for anything more?
Tell me can you ask for anything more?
Have you ever seen a scarecrow filled with nothing but dust and wheat?
If you've ever seen that scarecrow then you've seen me
Have you ever seen a one-armed man punching at nothing but the breeze?
If you've ever seen a one-armed man then you've seen me
Then you've seen me, I come and stand at every door
Then you've seen me, I always leave with less than I had before
Then you've seen me, bet I can make you smile when the blood, it hits the floor
Tell me, friend, can you ask for anything more?
Tell me can you ask for anything more?
These things that have comforted me, I drive away
This place that is my home I cannot Stay
My only faith's in the broken bones and bruises I display
Have you ever seen a one-legged man trying to dance his way free?
If you've ever seen a one-legged man then you've seen me
açıkçası ben daha ihtişamlı bir film bekliyordum. fakat hikayesi çok hollywood, çok klişe gibi görünse de, aronofsky çok özgün bir film yapmış. kamera açılarıyla ve filmin durağanlığıyla sanki bir belgesel havası vardı. darren aronofsky değilde Lars von Trier filmi gibiydi aslında. hatta konu akışı olarak hafiften dancer in the dark a da benziyor.
kendi içinde, anlattığı hikaye dahilinde oldukça etkili bir film. konusunun basitliği oyunculuğu ön plana çıkarmış ve bu mickey rourke'un harika bir performans göstermesine neden olmuş. mickey rourke dışında bu rolün altından kalkabilecek oyuncu sayısı az. çünkü onun gerçek kariyeriyle de oldukça örtüşen bir rol. sweet child o mine'nın girdiği sahne ve son konuşmasındaki harika performansını unutmak mümkün değil. eğer bu film bir ödül alacaksa, sahibi kesinlikle rourke olmalı. bu filmle ilk altın küre adaylığını kazandı zaten. ahanda buraya yazıyorum oscar'a da aday olacak.
marisa tomei'ye gelince; tüm film boyunca kendisini giyinik gördüğüm sahne sayısı 2 yada 3 ü geçmediği için ancak vücuduyla ilgili yorum yapabilirim. göğüsleri çok muazzam olmasa da idare eder. bacaklar güzel, fakat ben şahsen popoya bittim. çok iyi bir popo performansı vardı. popo ile ilgili bir ödül verilecekse bu marisa'nın olmalı.
entry yavaş yavaş boka sarmadan bitireyim.
sonuç olarak izlenmesi gereken, yürek burkan harika bir aronofsky filmidir. filmin izleyiciye bir şey vermediği, izleyicinin filmden bir şeyler alması gerektiği bir tarzdadır.
8/10
tam bir loser filmi.
Herşeyden önce Mickey Rourke ( ram ) çok sağlam bir oyunculuk çıkartmış. Yanılmıyorsam bu sene en iyi erkek oyuncu dalında oscar'a aday bile yapmadılar mickey abiyi. Büyük ihtimal brad pitt serserine verecekler ve gerçekten yazık olucak. ( Bu kadar iyi bir oyunculuk altın küreden fazlasını hak ediyor kanımca )
Darren Aronofsky; Pi,Requiem for a Dream'dan sonra bir kez daha ne kadar büyük bir yönetmen olduğunu gösteriyor. ( Alayınız adam değilsiniz ,film böyle yapılır !!! başka nasıl denir bilmiyorum.)
Filme gelince; gerçekten çok sert, sürükleyici ve gerçek.( Film bittiğinde bir araba sopa yemiş gibi hissedilebilir.) Final de ram'in yaptığı konuşma gerçekten çok etkileyici ve aşağıda.
--spoiler--
Burada sizlerle olduğum için çok mutluyum. Birçok kişi bir daha güreşemeyeceğimi söyledi. Benimse tek yaptığım bu. Zor oynayıp, zor yaşayınca, mumun iki ucunu da yakınca onun bedelini ödüyorsunuz. Bu hayatta her şeyi kaybedebilirsiniz. sizi sevenleri de sevdiklerinizi de. Eskisi gibi iyi duymuyorum. bazı şeyleri de unutuyorum ve eskisi kadar da güzel değilim. Ama hala buradayım. Ben Ram'im. Zaman geçtikçe yorulduğumu söylediler.işimin bittiğini. Tam bir ezik dediler. Dinleyin. işimin bittiğini söyleyebilecek birileri varsa o da sizsiniz. Buradaki insanlar, sizsiniz. Siz benim ailemsiniz.
--spoiler--
darren aranofski nin clint eastwood un pesinden gittigi film.eger bilindik bir hikaye cok yavas ve bagimsiz bir filmmis gibi cekilirse cogu zaman tutar.bu tipki iyi dizilerin sezonun ortalarina dogru vasat bolumler yayinlamasi gibidir.dizi aslinda mukemmeldir ama mecburen uzatilmasi icin araya boyle bolumler girer.yonetmenler de ne kadar herkese hitap etmeyen filmler cekmek icin ugrassa da para kazanmak icin boyle filmler cekmek zorundadirlar.
--spoiler--
film'in sonu oldukça açıktır ve güzeldir kanımca.
randy "the ram" robinson, ayetollah ile yaptığı şov maçının bitimine doğru kalbi sinyal göndermeye başlar, "dur artık ram!" diye.
randy, sevdiği kadının olduğu tarafa bakar ve onu göremeyince böyle hayatın içine edeyim bakışı atarak iplere tırmanmaya başlar. zaten kızı tarafından kabul görmemiştir, sevdiği striptizci kadın da onu terkedince yaşamak için bir sebep kalmamıştır ram'e. zira dışardaki olağan hayat ona göre değildir. onun yeri ringlerdir. ve o en iyi bildiği şeyi yaparak, kendi ölümüne ram jam yapar.
ayrıca filmde çok güzel de detaylar vardır. mesela, randy kızına hediye almak için girdiği elbise dükkanında parlak yeşil renginde, üzerinde kızının adı olan Stephanie'nin s'si olan bir kazak beğenir. çünkü kendisinin arzuladığı hayat, ışıltılı, parlak olan ringlerdir. 80'lerdeki parlak kariyerini arzular her daim randy. casiddy ise sade bir kaban önerir ram'e. onun da arzuları sade ve olağan bir hayat sürmektir. randy ikisini de alır kızı için o ayrı. ama o yine yeşil, parlak kazağı seçmiştir filmin sonunda...
mükemmel bir film ama finali biraz vasat kalmış. yani ekran karardıktan sonra cast hemen gelmeyince resmen dua etmeye başladım hadi x hafta sonra ya da x saat sonra deyip devam etsin diye ama olmadı.
senaryo öyle çok orjinal bir hikaye olmasa da güzel, mickey rourke'un oyunculuğu tek kelimeyle mükemmel. filmde çok az sahnede müzik kullanılmasını anlayamadım, halbuki filmin sonundaki bruce springsteen'in şarkısı ayarında şarkılar harika olurdu bu filmde.
dövüş sahneleri oldukça doyurucu, ram'in sürekli arkasında dolaşan aktüel kamera * benim acayip hoşuma gitti, birlikte geziyormuşuz gibi hissettiriyor.
genel olarak ziyadesiyle duygusal bir film, zirveye çıkıp dibe vurmuş hayatta kendisine değer veren kimsesi olmayan, ringlerden başka hiçbir yerde aradığı sevgiyi bulamayan yapayalnız bir adamın öyküsü.
sonuçta, the wrestler'ın konusu ilginç veya sıradışı değildi. hatta klişe bir senaryoya sahip bile denilebilir. ama mükemmel oyunculuklar, küçük detaylar, 80'li yıllara göndermeler, müzikler... izlenilesi!
Filmin çok ama çok farklı bir havası vardır. Başlangıçta çalan parça bang your headle sizi içine çeker, Orada ucundan yakaladığınız 90larda ve 2000lerde hala sahip çıktığınız 80leri yaşatmaya başlar.
Yok bu filmin yaşattığı duygular yazıyla anlatılmaz. Filmin sonundaki sweet child o mineda duygulanmayan, anlatılmaz duygular yaşamayan hiç kimse de bu filmin değerini anlayamaz.
Ha bir de Filmde hiç müzik, replik olmasa Mickey rourke abimizi bir sandalyeye oturtsalar işte bu eski bir güreşçiydi deseler onun o yaşlanmış hali bile filmin anlatmak istediğinin bir kısmını rahatlıkla anlatabilirdi.
Hele ki Michael jackson'un da öldüğü şu günlerde insanı daha bir parçalar bu film.
bir Darren Aronofsky filmi. venedik film festivalinde en iyi film ödülünü geçtiğimiz günlerde aldı. mickey rourke başrolde oynuyor. hani şu herkesin az da olsa sevdiği yitik adam. ve onu görenleri epey bir üzüyor görüntüsüyle. sanırım bukowski ile tanışmanın bedelini ağır ağır ödemiş, ödüyor.