Efsane adam filmi yeni zelanda/abd ortak yapımı bir filmdir, asıl adı the world's fastest indian dır. filmde geçmiş hayallerinden vazgeçmeyen Burt Munro nun hayat hikayesinin bir kısmı anlatılmaktadır. Yaşamı boyunca klâsik Indian motorsikletini mükemmelleştimeye çalışan Burt, dünyanın bir ucundan Utah taki Bonneville tuz çöllerine motorunu denemek için yola çıkar. Karşılaştığı tüm zorluklara rağmen, yeni hız rekorunun sahibi olur. Gerçekten hayallerimizden vazgeçmememiz, yaşımız kaç oursa olsun her türlü engele rağmen bunları gerçekleştirmemiz için uğraşmamız gerektiğini anlatan bir film. Film gerçek bir hikayeye dayanmaktadır, Burt Munro halen bir efsanedir... (bkz: burt munro)
hem YÖNETMEN'i hem SENARiST'i olan ROGER DONALDSON'ın filmi, kendisini buradan tebrik ediyorum. bu film ülkemizde "efsane adam" olarak gösterime girmişti ve ben de o filme gitmemiştim iyi mi(!) neyse ki bugün izledim ve iyi de ettim. bu filmde bazı dahiyane görüntüler söz konusu. kavram olarak mesela "azmin" yollarda iz bırakabilmesiymiş. bu -iz- müthiş bir sinematografik görüntüdür, hangi konudan bahsediyorum? (tekerleğin aksı kırıldıktan sonra ki sahnelere dikkat edin)
anthony hopkins dublör kullanmamış. bence de dublör kullanmaz onun motorsiklet kullanabildiğini biliyorum. ingiliz yapımı 80'li yıllara ait bir filmini izlemiştim tam bir serseriydi ama gönüllerin serserisi olanından. yine bu filmde de bir ser verip bir seri sevdalısı, 1.vitesten kendi sınırsızlığının limitsizliğine dayanan hızlı bir adamı canlandırıyor ve çokta iyi ediyor. Oynadığı bu adamın kendisini de film izledikten sonra öğrendim, efsane adamın ismi burt munro. 40 yılı aşkın süredir şu tuz çöllünde yapılan araçların yarışlarında, 1000 cc altındaki segmentte, dünya rekorunun hala! sahibi. ben de inanamadım.
70 yaşında olup hala işlerin bitmediğinin diğer kanıtlarından biri. bu film artık hep aklımın bir köşesinde kalacak. baba'lara sessiz sedasız izlettirilmesi gereken bir film.
filmin yönetmeni şöyle diyormuş;
"bu proje, 1972 yılında Burt Munro hakkındaki OFFERINGS TO THE GOD OF SPEED belgeselini tamamladığımdan beri tutkumdu. Burt Munro en sıra dışı Yeni Zelandalı'dır; kendine özgü, orijinal.
Onu ilk olarak 1971;de bir kış gecesi, gecenin ilerleyen saatlerinde Invercargill de gördüm. Burt, bazı genç film yapımcıların onca yolu bu yaşlı adamı görmeye ve onun kahramanlıkları hakkında belgesel hazırlama durumunu görüşmeye gelmelerinden heyecanlanmıştı. Heyecanla eski 1920 model Indian Scout motosikletini garajdan çıkarıp yürür hale getirdi. Motor kulakları sağır eden bir gürültü ile kükredi. Farlarının ışıkları komşuların evinin içindeydi. Burt sonunda motorun devrini düşürdüğünde, kulaklarınız yeniden duyabilir hale geliyordu. Gecenin 11'i olduğu ve bu saatin işe yaramaz bir motosikleti gösteriye çıkartmak için uygun bir saat olmadığından yakınan bağırışlar da etrafta yankılanmaya başlıyordu.
Buna hayran olmuştum; Burt Munro'nun hayatı hakkında kısa filmimi yapmak için kolları sıvadım; onu Güney izlanda'da yakalamayı başardım. Eski motoruyla hız rekoru denemesi yaptığı Bonneville Tuz Çölü'ne kadar eşlik ettim.
Belgesel, Yeni Zelanda'nın tanınmış televizyon kanalında gösterildi. Fakat ben Burt'ü aklımdan çıkaramaz olmuştum. Bu filmle yetenekli ve farklı Yeni Zelandalı'ya hak ettiği değeri veremediğimi hissettim. Burt Munro 1978'de öldükten sonra onun cesaretine ve hayranlık verici mücadelesini vurgulayıcı nitelikli bir film yapmaya karar verdim.
Bu proje için kafamda belirlediğim tema; kendisine ve hayaline sıradışı inancı olan bir adamın hikâyesi. 20 yıl boyunca, bu senaryoyu yeniden yazarak diğerlerinin düşündükleri gibi daha piyasa işi haline getirirsem projeme destek verecekleri konusunda birçok teklif aldım. Hikâye hakkındaki görüşümü değiştirmemeye karar vermiştim zaten. Bu filmi düşündüğüm gibi yapabileceğim zamana kadar beklemeye de hazırdım.
iki yıl önce, THE RECRUIT (ÇAYLAK) filmimin yapımını tamamladıktan sonra, bir başka Hollywood filmi için anlaşma imzalamaktansa Burt'ün hikâyesine geri dönmeye karar verdim. Ya o zaman yapacaktım ya da asla. Bu filmin ROCKY, BILLY ELLIOT ve CHARITOS OF FIRE filmlerinde olduğu gibi ilham veren ve yücelten bir ruhu olduğuna inandım. Tam anlamıyla yeterli olduğunu hissedinceye kadar senaryoyu tekrar tekrar yazdım. Saygınlığını bozmadan, gereken yerde eğlendiren bir film olması temeline de inanarak Burt Munro'nun ruhunu gerçekten yansıtan bir hikayem oldu.
Burt'ün hikâyesi uzun yıllar ilgimi çekti. Burt'ün motosikletine olan tutkusu ile benim bu filme olan tutkum birbirine denk düşüyor."
anthony hopkins tanıştığı neredeyse her karıyı götürmüştür bu filmde. travestiyle, kızılderili adamı da götürecek dedim ama olmadı. yine de helal olsun diyoruz kendisine, yaşına göre büyük performans.
başrolde anthony hopkins in oynadığı gerçek bir hikaye olan bu filmde; ihtiyar bir motosiklet yarışçısı olan burt munro nun amerikadaki bonneville tuz çölünde kırdığı hız rekoru anlatılıyor. burt munro yeni zelanda dan abd ye uzanan uzunca bir yol sonrası bir çok dost kazanıyor ve sonunda 25 yıldır hayalini kurduğu şeyi gerçekleştirmek için tuz çölüne geliyor.
bir azmin,inancın öyküsü.. izlenilmesi tavsiye olunur.
“Önemli olan eleştirmek, insanın ne kadar büyük hata yaptığını göstermek ya da işi yapanın ne kadar iyi yaptığı değildir. Önemli olan, elini taşın altına koymaktır.”
Ömrünün tamamını bir hayalin peşinde harcayan, Yeni Zelandalı herkesin sevgilisi bir adamın ömrünün son zamanlarında ki macerası; öyle ki gerçek bir hikayeden alınmış ve film biter bitmez araştırmaya koyulmanıza sebep olan iyi bir kısa dönem biyografisi. Bu kısa döneme dair olmasından ötürümüdür bilemeyeceğim karakterimizi tahlil etmekte çok zorlandık, bir insan neden bu kadar sevilir, nasıl olurda kendisini 2 dakika önce gördüğü bir insan bu kadar sevecen davarnır garibime gitti doğrusu. Ya 50 sene öncesinin dünyası oldukça sevimliymiş ya da senaryoda bir gariplik var. Hopkins ise gerçekten çok büyük oyuncu sonuna kadar hayranlıkla izledik kendisini.