açık ara en iyi polisiye dizisidir bana göre. o kadar gerçekçi ki izlerken kendinizi tamamen diziye kaptırıyorsunuz. ayrıca dizide omar denen karakter bizim sokaklarda dolaşsa kimsenin sokağa çıkacağını sanmıyorum.
shit kelimesine derinlik ve karizma katan dizidir. Evde kendi kendinize şiiiiiiht derken bir yandan da bira yudumlarsanız kendinizi aşırı badass hissetmenize neden olabilir.
imdb'ye ne kadar güvenirsiniz size kalmış ama bu dizi uzun süre en iyi diziler listesinde yerini korumuştur. türkiye'de niçin tutmadığını anlamadığım dizi. kime önersem sıkılıp bırakmakta. üzerine saatlerce konuşacak birini arasam da bulucakmışım gibi durmuyor. neyse diziye gelirsek, gerçek bir efsanedir. konusunu sorarsanız bir cümleyle konusunu açıklamak zordur. onlarca efsane karakterle, baltimore şehri üzerinden amerikayı, amerika üzerinden de sistemi eleştirmektedir. bir hbo klasiği olarak içerisinde onlarca karakter bulundurur. bunları figüran olarak bulundurmaz, hepsini de neredeyse bir ana karakter gibi işler. suçu her yönüyle ele alır sadece görünen yönleriyle değil. sisteme getirdiği eleştiri ve işleme tarzı, adeta bir akademisyenin elinden çıkmış gibidir. uzun lafın kısası, gerçekten de the wire bir diziden fazlasıdır. izleyin, izlettirin.
Bir polis ölmüştür ve departmanda, polisi masaya yatırma kararı alınır. Gerçekten masaya yatırmaktan bahsediyorum. Hem de bilardo masası.
Daha sonra ölen adamın arkasından bağıra bağıra "i am a free born man of the usa" diye şarkı söylenir. Kusana kadar içilir. Kustuktan sonra içmeye devam edilir.
Bu amerikanlar çok garip dostum.
Dizide pazar günü ölen bir adamı, pazartesi barda masaya yatırma, salı ve çarşamba taziyeleri kabul etme, perşembe ne yapıyorlar bilemiyorum, cuma da cenaze töreni. Yani 70 yaşındaki ölü bir adam mekan mekan geziyor.
imdb puanını görmemin akabininde bir gece ansızın baştan sona indirip, izleme listeme eklediğim dizi. ilk bölümü sıkıcı geldiği için sonra izlemeye karar verdim. sonra baktım ki, 4-5 bölüm sıkıcı diye birçok insan diziyi komple bırakmış. bu yüzden keyifli olduğum bir hafta sonu bir veya iki oturuşta ilk sezonu bitirmeyi planlıyorum.
güzeldir, efsanedir, gerçekçidir. hatta o kadar gerçekçidir ki hayatın kendisi kadar da sıkıcıdır. öyle yalayıp yutarak izlenmez yani. g*t ister bunu izlemek.*
yapılabilecek en gerçekçi dizidir. öyle kuru aksiyon, artistik kovalamaca, mermilerin havada uçuştuğu çatışmalar falan yoktur. karakterler de olaylar da hayat kadar gerçektir. bu yüzden izlerken eğlenmezsiniz pek ama izlemeye devam edersiniz, hayat gibi aynı.
ilk sezonunu sırf oz'dan bildiğim aktörlerin hatrına izlemiştim ve bence ortalama bi diziydi. ama artık 3. sezonuyla imdb'de yazan puanı artık hakedendir.
Başlarda sizi ekrana bağlamak için bir çaba göstermeyen ama zamanla bırakamayacağınız bir hale bürünen bir yapım. Suç ve doğası ile ilgili izlediğim en güzel birkaç şeyden biri diyebilirim. Olabildiğince gerçekçi, dizi/belgesel arası gidip geliyor. Çok fazla detay var ve bunların kalabalık yaratmadan, birbirine dolanmadan güzel bir kurgu içinde aktarılması takdir edilesi. Başrol yok. Hikayesine dalıp gittiğiniz, empati kurabildiğiniz orijinal ve derinlikli karakterler var. Yayınlandığı dönem güncel olarak takip edebilseydim daha büyük bir etki yaratabilirdi belki. Şimdi bu örneğe öykünen yapımların sayısı daha fazla.