almost famous filminde ana karakterin filmin başında plağını dinleyip hayatını değiştiren, ciddi anlamda şaşırtıcı bi olan spark şarkısının sahibirler. ayrıca türkiye'de kanıt peşinde adıyla trt'de yayınlanan asıl ismi csi olan dizinin iki versiyonun da (los angles - miami) jenerik müzikleri bunların şarkılarıdır.
sahnede gitar kırma olayı bu abilerle baslamıstır. rock muzik ile sanat arasında bir baglantı oldugunu dusunduklerinden, muziklerini sahnede sergiledikleri gorsel sovla suslemeye baslamıslardır. bu anlamda canlı performans kavramının icini dolduran bir grup olarak gorulebilir. ayrıca, cicek cocukların pasif gorunumlerinden pek hoslanmadıklarını, o doneme nazaran, sahnede oldukca sert muzik icra ederek gostermişlerdir. gercekten muziklerinin, the beatles, the rolling stones, the yardbirds gibi blues based rock ın temsilcilerinden farklılılar tasıdıgı rahatlıka gozlemlenebilir. bununla birlikte the seeker, substitute, won t get fooled again gibi klasikler de bu gruba aittir.
4 elemanı da alanında çok ileride olan nadir gruplardandır. john entwistle gibi bir basçı, keith moon gibi bir davulcu, pete townshend gibi bir gitarist ve mükemmel besteci, roger daltrey gibi bir vokal bir aradadır. bu bileşim ortaya tarihin en büyük rock gruplarından birini çıkarmıştır.
efsanevi davulcu keith moon'un da çaldığı nevi şahsına münhasır topluluk. 60'ların ikinci devresi hayli sağlam eserlerle çatır çutur rock icra eden sevilesi bir gruptur the who. the beatles, rolling stones daha akademik takılırken, the who vurup vuruşturmuştur o yıllarda sert sounduyla.
hard rock tınılar, gitar kırmalar o dönem pekte alışık olunmayan sahne şovları bu grubu birçok gruptan kesin çizgilerle ayırır. elbet bir de keith moon farkı vardır. gruba sonradan katılmış davulcu çoğu otoriteye göre rock aleminin en baba ve karizmatik davulcularındandır.
won t get fooled again dinlemeden göçülüp gidilmemelidir hayattan. davulla ilgilenen arkadaşların keith moon isminin ağırlığına dikkatini çekmek isterim. baba o' riley dinlemeli akşam:)
edit: şu hard rock tınılarına açıklık getirelim. aslında punk rockın çıkışı sayılacak riffler the who'nun belirgin tarzıdır. bu da grubu başlı başına farklı yapıyor zaten.
bakmayın who'nun konserlerdeki vur-kır-parçala haline. madde bağımlılığının tavan yaptığı o dönemlerde keith moon 400 sterline süt arabası ve inek almıştır. böyle de munis adamlar.
rock müzikte pek çok yolu açan gruptur. distortion'ı ilk kullanan, şarkılarında ilk bas solosunu atan, ilk rock opera albümünü çıkartan gruptur the who. rock tarihindeki önemi tartışılmazdır.
led zeppelin kurulmadan önce jimmy page, eleman arayışına girer ve the who grubuna katılması gündeme gelir. grupla beraber çaldıktan bir süre sonra gitar kırma alışkanlıklarından dolayı eğer onlarla çalışırsa konserlerin çok masraflı olacağını ve zarar edebileceklerini düşünerek birleşme fikrinden vazgeçer.