pink floyd un ''the wall'' albümündeki şarkılardan oluşan ve roger watersın küçüklügünde , gençligindeki içinden geçenlerin ve aklındaki çatışmaların yansıtıldıgı, bob geldof un başrolde oynadıgı ve çok güzel efekt ve animasyonların yer aldıgı, bu akşam dokuz eylül üniversitesi şenlikleri kapsamında desem de akşam 19:30 da gösterilecek film...
Dvd konserden bir görüntü ile başlar (In The Flesh). Sonraki iki şarkı The Thin Ice ve Another Brick In The Wall, Part I'da Pink'in küçüklüğü ve babasının 2. Dünya savaşı'ndaki ölümünü anlatır ve duvara ilk tuğlalar da burada koyulur. The Happiest Days of Our Lives, Another Brick in the Wall, Part II şarkılarında ki konu Pink'in izolasyonunda bir sonraki aşama olan okuldur. Mother'da korumacı anneye, Empty Spaces'de (albümde olmayan What Shall We Do Now'ı da işin içine katarsak) giderek yalnızlaşan Pink'in kendini tüketime verişine tanık oluruz. Young Lust'la birlikte artık Pink Floyd bir rock yıldızıdır. One Of My Turns, Don't Leave Me Now, Another Brick in the Wall, Part III Pink'in hayatının ve ilişkilerinin giderek daha da beter hale geldiğini görürüz. Goodbye Cruel World ile de artık duvar örülmüş, Pink Floyd izolasyon süreci tamamlanmıştır. Hey You, Is There Anybody Out There? ve Nobody Home şarkılarında ile yalnız kalan Pink'in yardım çığlıklarını dinleriz. Durumu iyice umutsuz hale gelen Pink'in dünyadan kopmuş, konserlere devam edemeyecek hale gelmiştir. Comfortably Numb, The Show Must Go On ile konserlere devam edebilmesi için Pink'e uyuşturucu verilmesi anlatılır. iyice deliren ve kurt (worms) sembolüyle çürüyüşü anlatılan Pink artık bir faşist olmuştur ve duvarların arkasında olmaktan memnun gibidir (In The Flesh, Run Like Hell, Waiting For The Worms). Stop ise Pink'in tükendiği noktadır. Sonrasında ise The Trial ayni yargılama gelir. Yargılama Pink'in kendisiyle hesaplaşmasını konu eder. Sonuç olarak duvarlar yıkılır, tüm karanlığına rağmen albüm aydınlık bir sonla biter.
izledikten sonra baya bir süre insanı kendine getiremeyen, bazılarının sandığı gibi roger waters ın degil syd barrett ın yaşamından kesitler gösteren muhteşem film.
paul cantelon ile little jonathan ortak yapımı olan, neşeli ezgileriyle sizi yunanistan'ın eski evleriyle dolu sokaklarında seke seke yürüyor hissi veren, araya serpiştirilmiş hüzünlü nağmeleriyle taş duvarlar arasında sıkışıp kalmış minik bir kediyi gözünüzün önüne getiren melodi.