Okan bayülgen'in boğaziçi caz korosu'ndan serdar ortaç'ın buralara yaz günü kar yağıyor şarkısı ile birleştirmelerini istediği şarkı. Masis'i bir kez daha tebrik etmek gerek.
30 kasım 1979’da piyasaya sürüldü, ingiltere listelerinde: 3 numara; abd listelerinde: 1 numara oldu. “animals” için yapılan turnenin son gününde, ön sıradaki hayranlarından birinin kaba davranışları roger waters’ı öyle öfkelendirdi ki, adamı öne çağırıp suratına tükürdü. kendi saldırganlığı yüzünden dehşete düşen waters, seyircisiyle arasındaki soyutlanmışlık duygusuyla ve hepimizin arasında zaten var olan sınırlarla ilgili bir düşünce albümü yapmayı düşünmeye başladı. sonuçta ortaya çıkan “the wall” oldu. waters, projesinin üzerinde çalışmaya turnenin bitiminden iki ay sonra, 1977’nin eylül ayında başladı. başlangıcından beri bunu yalnızca bir albüm olarak değil, tiyatrovari bir konser ve film olarak da tasarladı. 1978’in temmuz ayı geldiğinde grup arkadaşlarına, henüz işlenmemiş iki demo kaydı getirdi ve bunlardan birisini seçmelerini istedi. bunlardan biri “the wall”du. öteki de grup üyelerinin çok kişiselolduğunu düşündükleri, daha sonra waters’ın ilk solo albümü olacak olan “the pros and cons of hitch hiking”di.
albümün kaydına 1979’un nisan ayında başlandı. kayıtlar çoğunlukla fransa’daki superbear stüdyolarında (gilmour ve wright bir önceki yıl solo albümlerini bu stüdyoda yapmışlardı), new york’ta cbs’te ve los angeles’taki the producers workshop’ta yapıldı. çalışmaların bazıları londra’da pink floyd’un britannia row’daki stüdyolarında (daha sonra nick mason’ın olacaktır) yapıldı. ama bu durum şirketin vergiyle ilgili sorunları nedeniyle açıklanmadı. çünkü grup, birlikte büyük miktarda para yatırdıkları norton warburg adlı yatırımcılarının iflasından sonra, maddi açıdan dar boğaza girmişti.
albümün yapımcılığını bob ezrin, david gilmour ve roger waters üstlendi. yardımcı yapımcı ise james guthrie’ydi. ne kapakta ne de albümün ilk kopyalarının etiketlerinde wright’ın ya da mason’ın adı geçiyordu. gözden kaçırılan bu durum ilerki baskılarda çabucak düzeltildi. adı belirtilmeyen pek çok stüdyo müzisyeni de albüme katkıda bulundu. ezrin ve gilmour rick wright’ın yerine çaldılar. bunun ilk nedeni wright’ın çok az gayret göstermesi ve bunun gitgide daha da azalmasıydı. kayıtların sona ermesine yakın waters ötekilere bir ültimatom verdi, ya wright gruptan ayrılacaktı ya da waters projeyi ıskartaya çıkaracaktı. bu da hiç birisinin nortonwarburg kayıplarını telafi edemeyeceği anlamına geliyordu. wright istemeye istemeye bu duruma razı oldu. yalnızca canlı dünya prömiyerinde yapılan şovlarda ücret karşılığı çalmasına izin verildi. galanın 14 temmuz 1982’deki görülmeyen tek grup üyesi wright’tı.
hipgnosis geleneğinden vazgeçilerek yerine politik bir karikatürist olan gerald scarfe seçildi. scarfe aynı zamanda “wish you were here”daki canlandırma projeksiyon gösterilerinin tasarımını da yapmıştı. yalnızca albüm kapağının tasarımını yapmakla kalmadı, sahne şovları için kuklalar ve tanıtım videoları, film ve konserler için de canlandırma filmleri yaptı. kapakta hiçbir şekilde yazıyer almamasına karşın; şeffaf, çıkartılabilen. plastik bir etikete plakla ilgili bilgiler eklendi. 1994’te yeniden piyasaya sürülen albümdeki çıkartmada iddia edildiğinin aksine. kitapçıkta bırakın ‘ek’ fotoğrafları tek bir fotoğraf bile yoktu. ama şarkı sözleri daha büyük ve daha okunaklı bir biçimde basılmıştl. daha da garip olanı, parçaların ilk cd’dekinden farklı bir biçimde başlayıp bitmesiydi. bunun nedeni, şarkı aralarında temiz boşluklar olmasından çok. her şarkının kendine ait “niusique concrete”li geçişlerinin olmasıydı. bu albümün çalındığı konserler, bir rock grubu tarafından sahneye konulan en görkemli gösteriler oldu. sahnede çalarken etraflarına karton tuğlalardan bir duvar örülüyordu ve konserin geri kalanını gözlerden uzak bir biçim de çalıyorlardı. bir sinema perdesi işlevini gören duvara; projeksiyondan, aralarında scarfe’ın canlandırmalarının da bulunduğu görüntüler yansıtılıyordu. sahneye bir alev topu içersinde çarpan uçak, tıpkı uçan domuz gibi yeniden ortaya çıktı. grup sahneyi aynı zamanda yaklaşık 12 metre yüksekliğindeki kuklalarla paylaşıyordu. sahne şovlarının güçlüğü ve maliyeti nedeniyle “the wall” yalnızca dört şehir de çalındı: 1980’in şubat’ında new york ve los angeles’ta, 1980’in ağustos’unda londra’da ve 1981’in şubat’ın da dortmund’da. 1981 yılının haziran ‘ında londrada filme alınmasına izin verilen başka konserler de bunları takip etti. sonuçta ortaya çıkan filmler hiçbir zaman kamuya sunulmadı (en azından yasal olarak gösterilmediler). senaryosunu roger waters’ın yazdığı ve alan parker’ın yönettiği filme bu görüntülerden bazı sahnelerin alınması amaçlanıyordu. waters, scarfe ve parker senaryonun yorumlanmasında anlaşmazlığa düştükleri için filmin yapımı gerçekten de çok güç oldu. üçünün de filmi bir uzlaşma olarak nitelendirmelerine karşın, yönetmen olduğu için son sözü parker söyledi.
1990 yılında waters. “the wall”u berlin’de ünlü oyuncuların yer aldığı bir kadroyla, memorial fund for disaster relief adına yardım toplamak amacıyla bir kez daha çaldı. 1994 yılının yazında ‘the wall’u bir sahne müzikali olarak tekrar yazdığını açıkladı.
the wall’ her insanın, kendisine yöneltilen eleştirileri duymaktan ve hatalarıyla yüzleşmekten kaçındığı için etrafına ördüğü sınırları sorgular zaten öykünün kahramanı da hem pink hem de mr. floyd diye sözü edilen bir rock yıldızıdır. film bir amerika turnesisıra sında. otel odasında otururken pink’in geçirdiği buhranı ve o gece verdiği konseri anlatır. film kısmen otobiyografik. kısmen barrett’ın düşüşüyle ilgili, kısmen de kurmacadır. şüphesiz rock’n’roll tarihindeki bazı olaylardan da yaralanlımıştır. bu nedenle de filmin sonunda görülen “gerçek kişilerle olan benzerlikler tamamen rastlantısaldır” söz lerine pek güvenilmemelidir.
37. Yılına çok az kalmış olan efsane bir pink floyd albümü 30 kasım 1979 da piyasaya sürülmüştür her şeyden önce another brick in the wall gibi bir efsaneyi barındırır dark side of the moon dan sonra en çok bilinen pink floyd albümüdür ve benim favori albümümdür.
buram buram ego kokan roger waters * albümüdür. klavye * de yok doğru düzgün, jın jın gitar ve waters'in her tarafa saldıran sesi. arada gilmour olmasa daha da kötüleşecek.
zamanında bu kadar beğenilmesinin sesini 1977'den itibaren palazlanan punk/hard rock tonları olabilir.
ancak sözlerini de arada es geçmeyelim. pink floyd'un en iyi 4. albümü oluyor böylelikle.
içinde hey you hariç the wall albümündeki tüm parçaları barındıran aşırı felsefik ve betimsel 1982 yapımı film roger waters ve syd barrett in çocukluklarından itibaren hayatlarının pinky adlı karakterde sentezlenmiş hali çok mükemmel bir şekilde işlenmiştir.
keskin nişancılı amerikan filmi. şuan izliyorum, bitince editlerim artık.
edit: 1500 metreden 7.62x51 nato ile yapılan nokta atışı gibi küçük mantık hatalarını saymazsanız güzel film. tek mekan ve 2 oyuncu ile (ki bu oyunculardan biri zaten erkenden devre dışı kalıyor) güzel bir tempo yakalanmış ve gerilim düzeyi filmi sıkmadan izlemenizi sağlıyor.
Pink Floyd grubunu hiç sevmem, idare eder bulduğum tek albümleri de bu albüm. Another Brick in the Wall Pt 1, Another Brick in the Wall Pt 2, Young Lust, Hey You, Comfortably Numb, Run Like Hell güzel parçalar.