orgazma ulaşabilmek için şarkının ilk bir buçuk dakikasını dinlemek yeterlidir. zannımca fade to black'ten sonraki en güzel introya sahip olan metallica parçası.
bu kalitede yapılacaksa ( ki bir ve iki versiyonları da şaheserdir gözümde ), unforgiven iiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii* bile yapsalar resital olacak serinin üçüncü şarkısı.
üzerinden herkesin kolayca espri yaptığı fakat sonra da çatır çatır dinlediği şarkıdır. sadece isme bakıp eleştirmek bizde hastalık halinde olduğu için olsa gerek daha albüm piyasaya çıkmadan isminin duyulması ile bol atılmaya başlanmış şarkıdır aynı zamanda.
benim açımdan ise sadece "how can i be lost if i've got nowhere to go?" sözü için bile dinlenecek şarkıdır.
son olarak mevlana' ya birisi "bana söylenmemiş söz söyle" der. mevlana ise sakince;
- sen görülmemiş biri misin ki söylenmemiş söz istersin, diye cevaplar.
şarkının girişindeki piyano, bilinen metallica tarzı dışında olmuş gibi görünüyor ama farklılık kattığı kesin. 5.30'uncu dakikadan sonra başlayan ve 1 dakika kadar süren gitar solosu harika.
bunlara rağmen; şarkıda bir şeylerin eksik olduğu hissi hep oluyor dinlerken. ister istemez the unforgiven ve the unforgiven ii ile karşılaştırılıyor ve bu ikisi kadar etkileyici olmadığı belli oluyor; şarkı tam olarak dinleyiciyi kendinden geçirmiyor.
ilk dinlediğimde kendini bana sevdirememiş, "bu ne olum böyle, unforgiven furyası bitmiş" dediğim, fakat sonraları kulağıma çok hoş gelmeye başlamış death magnetic'ten şarkı.
death magneticdeki en hos sarkidir kanimca. tek dezavantaji ismidir. eger grup bu sarkiyi baska isim altinda yayinlasaydi cok daha fazla sevilecek daha cok deger gorecekti bence. ama isim unforgiven beahh. 1-0 yenik basliyor olaya.diger iki mukemmler unforgivenden sonra yeni birisini kaldiramaz her bunye. tebrik ediyoruz amcalari uc haneli sayilara akdar yolunuz var. biz seve seve dinleriz
Death Magnetic'in en güzel şarkılarındandır. Ilk dinlendiğinde tatmin etmez, insan "-geçeyim şunu sırada diğer parçaları var" derken 5. dakika içerisinde başlayan soloya gelinir. Durum "-dur ya bi başa alayım" halindedir artık unforgiven bağımlısı oldunuz hadi 4 ü bekleyin bakalım kesin çıkar gözüyle bakıyorum artık ..
haftada bir türküsünü dinleyip ısındığım metallica albümü death magnetic'deki favori şarkım. sheikh ahmed al tuni ve tomatito'dan sufi ve flamenko düeti üzerine unforgiven iii'le doğu-batı sersemine dönsem de, değer beyaw.
müslüm baba'nın bile favorileri olan and justice for all ve one'dan sonra, kara donlu albümleriyle* vuruldum ki klasik müziksever salzburg* ve viyana* ahalisini bu albümle avladılar zaten. mozart'ın tek notası eksilince tarumar olan kusursuz müziği misali; su gibi akan şarkılardan sonra bu albüme kadar bocalayıp* hak yola geldiler bu allahın abdestsizleri.
sözlerini ilk dinlediğimde, ''gidecek yerim mi var'' diye böğüren emre altuğ türküsünü hatırladım bir an ama silkinince geçti.
unforgiven iii, benim gibi taş kafalı, riften miften anlamayan düz metalcileri önce yavaş yavaş ritmi arttırarak müziğin tepesine çıkarıp* orada sarsarak aşağı bırakıyor. ahanda o şarkı bu olmuş albümde. ana teması ıslıkla çalınabilecek kadar akılda kalan bir türkü. yahuda'nın mucx'unu* da sindireyim, onu da yazayım. şimdilik şen olasın hetfield, viva la metallica!
bir iki üç yetmez, dört beş altı olsun bari dedirten parça. ama pek gitmemiş gibi piyano girişiyle falan ya da alışık olmadığımdan ilk dinleyişte öyle geldi. kirk hammett zaten farklı bir unforgiven olacağını söylemişti ama..