bella'nın final sahnesindeki evlenme teklifine verdiği "hiink" cevabı enteresan ve komik olup, çimenlerde koşan bella ve edward da ayrı bir tartışma konusudur.
the twilight saga eclipse'den önce bunu izlemem gerekiyordu. insanlar yuvalarına çekildiği vakit odamın o loş serinliğinde filmi izlemeye koyuldum. bir ara kapının birisinden edward ya da victoria çıkacak sandım.
bella.., yani yazıklar olsun diyorum bella. (inanmiyeooaaareamm) hayallerimi yıktın. hehe. (ebedi hayatı seçiyorum, mutluyum.) halbuki jacob senin için kırk dönüyordu. *
1-2 yıl önce serinin ilk filmini izlediğimde insanlar tarafından bu kadar abartılacağını hiç sanmıyordum. tamam anladık, vampirizm temalı figürleri kullanıyorsunuz da beni kurt adamlı sahnelerini (kurtlar daha doğrusu) çok absürd buldum. atmosfere girdim de ben fantastik ögelerin aralara serpiştirilmesini çok iyi bulmadım.
bella'nın edward'a aralarda laf sokmasına karşılık edward'ın müthişimsi(?) iltifatlarına tanıklık ediyoruz.
twilight ın 1. serisinden sonra edward ı süper bulanların arasında kısa da olsa yer almıştım ve sonra aslında hiç çekici olmadığını ve twilight ın da izlemeye değer olmadığını düşünüp 2. sini izlememiştim ama ne hikmetse bugün can sıkıntısından bi izleyeyim dedim, iyi ki izlemişim. film insanı vezir de yapar rezil de. edward yine vezir oldu, kızları hayran bıraktı kendisine. yalnız 2-3 yerde baya güldürdü hatta kahkaha attırdı, o derece. yolun bundan sonrasına spoiler ile devam edeceğiz.
--spoiler--
bella jacob un kurt adam olduğunu anladığında diğer kurta yumruk atıp sonra da ondan kaçarken jacob a da run run diye bağırdı, onu korumaya çalıştı ama o da ne! jacob ters istikamete koşup o da kurta dönüştü, orda kopmanın birincisi yaşanmıştır
ikincisi de; edward bella nın odasındayken 'baban bu evin kapısından girme demişti ama kuralı bozmuş olmuyorum, pencereden girdim' demesidir.
ve son olarak da bella ya benimle evlenir misin dediğinde kızın 'hı?' tepkisi vermesidir. ya kızım sen değil miydin vampir olucam diye tutturan? şimdi evlen benimle diyo ve sen sadece hı? diyosun. süper. *
--spoiler--
soundtrackleriyle ilgimi çeken serinin 2. filmi/kitabı.
sırf hangi şarkının hangi sahnede fona verildiğini görebilmek için gittiğim filmde edward ile bella'nın çimenlerin,çiçeklerin arasında leyla misali koşuşu beni çok güldürmüştür.
ediz hun ile filiz akın yapınca gülüyoruz da neden edward ile bella yapınca tapıyoruz anlayamıyorum.
filmde kahverengi tonları hakimdir.
twilight serisinde en çok kendimle özdeşleştirdiğim film. kendime izleyecek film ararken adını görünce buraya da yazasım geldi. normalde sevmem twilight saga 'yı, stephanie meyer 'a da demediğimi bırakmam. ama bu film bi başka etki yarattı bende. bu filmin vizyona girdiği tarih, o zamanki sevgilimden yeni ayrıldığım zamanlardı.
mutsuzdum baya, hiçbir şey yapmak gelmiyordu içimden. arkadaşım aradı beni, "hadi ikimize bilet aldım, sinemaya gidiyoruz." dedi. "kızım ne sineması yeaa" diye mırın kırın ettiysem de gittik işte neyse.
edward'ın bella'yı terk ettiği sahnede bir tuhaf oldum, istemdışı bella'yla özdeşleştirdim kendimi. çünkü o eski sevgilim olacak herifçioğlu da beni aynen böyle piç gibi ortada bırakmıştı. bir kafede oturduk, söylemesi gerekeni söyledi ve gitti. bunu ne kendime yedirebildim ne de ona yakıştırabildim. 2 yıllık kesintisiz bi ilişkiydi. * parklarda bahçelerde el ele tutuşup dondurma yiyip, ihihi mihihi yapan çiftlerden değildik. hani öyle olsak demet akalın moduna girip, "yüzünü bile görmeeek istemiyoruuumm, yoluma çıkmasan iyiii edersiiiin" diye gezinirdim. ama aynı zamanda o benim en yakın arkadaşım, sırdaşımdı.
bella koca ormanda edward'ı ararken ben de biz bu kadar yakınken piç gibi ortada bırakılmayı hak edecek ne yapmıştım onu düşündüm. bella yerde cenin pozisyonu alıp, kollarını kendine dolarken istemdışı ben de aynı hareketi yaptım.
bella'nın aşk acısından kurtulmak için yaptığı saçmasapan şeyleri de öylesine izledim. bu salak karının bile yanında onu seven, koruyan bir jacob'ı vardı. edward olmasa jacob, nolcak sanki. benim o da yoktu, kendi kendimi teselli etmeye çalışmıştım. işe yaradı mı diye sorarsanız, hayır.
bella'nın başarısız intihar girişimini öğrenen edward (o başarılı oldu sanıyordu tabi, eheh) bu sefer de kendi intihar etmeye çalıştı. onu izlerken dedim ki "ulan ben intihar edecek olsam bu herifçioğlu da intihar etmeye kalkar mıydı acaba?" ne kalkacak bir baldantatlisirke gider, bin tanesi gelir, hayat güzel vapurlar falan. edward yaşamış yaşayacağı kadar, bir asır doldurmuş, intihar etsin yani nolacak. vampirin de intihar edenini çıkardı bu stephanie meyer, allahım yeaa.
sonu tahmin edildiği gibi mutlu son. edward esas kıza evlenme teklifi eder, esas kız da ağzı açık bakarken, aşk-ı memnu sezon finali gibi pat diye bitirdiler filmi.
--bazı yerler spoiler içerir--
bense "oh bitti sonunda kurtuldum beynimi siken düşüncelerden" derken ön sıralarda bir kızla el ele çıkış kapısına doğru ilerleyen, bu düşüncelerime sebep olan eski sevgilimi gördüm. o beni gördü mü görmedi mi, bilerek mi kızın elini tuttu bilmiyorum. tek bildiğim bir an önce eve gitmek istediğimdi.
eve gittim, filmin müziklerini yapan alexandre desplat 'tan edward leaves 'ı açtım, 5-6 kez ard arda dinledim. sonra onu elimden geldiğince düşünmemeye çalıştım, çılgın bediş ruhlu arkadaşımla mükü ruhuyla takıldım. işte falan filan bitti gitti.
filmden çok kendimden bahsetmişim, eheh. ama çoğu insana sikimsonik gelen bu film, beni her zaman duygulandırır bu yüzden. sanırım şimdi tekrar izleyeceğim. ardından tekrar bunu dinleyeceğim.