izledikten sonra bir matruşkayı akıllara getiren yapım.
hakettiği senaryo ödülünü almış, ince değil, kapkalın olan göndermelerini de araya sıkıştırmış filmdir.
arşivin ilk sıralarında yer etmesi gerekir.
hayatın aynen böyle bir şey olduğunu düşündüren filmdir. dünyamızın sınırları sandığımız kadar geniş değil belki de. belki de hepimiz sınırlı bir dünyada bize biçilmiş rolleri oynuyoruz. bir gün bunu fark ettiğmizde de duvara tosluyoruz.
çok korkunç bir film. yaşadığınız herşeyin, komşularınızdan işinize, hatta eşinize kadar herkes ve herşeyin sahte olduğu bir dünya. ve tüm bunların aptal bir program için olduğunu öğrenmek. çok ama çok acımasızca. her ne kadar ünlü şair yalın(!) "sahte, sahte, herşey sahte" dese de yaşadığımız iyi ya da kötü gerçeklikler için, samimiyet için minnet uyandıran bir film.
etkileyiciliği üst seviyelerde olan film. hayatı sorgulatıyor ve gözler önüne seriyor. bu açıdan düşünmenizi ama eğlenceli zaman geçirmenizi de sağlıyor.
filmde yaşanan kadar somut olmasa da bizim de öyle bir düzenin içinde olduğumuzu düşündüren filmdir. bu düşünmeyi de en çok sen kimsin sorusuyla yaptıran filmdir.
içinde yoğun felsefeler barındıran film. komedi filmi adı altında seyirciye sunulmuş olması belki de en/tek büyük saçmalığıdır filmin zira film ağır dramdır.
tanrı dediğimiz şey yüzyıllardır filozoflar tarafından tartışılmıştır ve bir filozof tanrıyı ''kukla oynatıcısı'' olarak nitelendirmiştir.
işte bu filmde de bir adet tarı var truman'ın hayatında ve aslında bu tanrı hepimizin hayatında var. insanoğlunun mahkumiyetinden bahsediyor film.
ayrıca yazar olduğumda muhakkak bir kaç yazar tarafından başlığımın altına verilecek bakınızlardan biridir diğeri (bkz: jim carrey)
noluyo anasını satayım filmidir.izlerken üzülürsünüz herşeyin sahte oluşuna.yine anasını satayım bu nasıl bir senaryo dersiniz.jim carrey'e hayran olursunuz.izlenmenli izlettirilmeli.diğer jim carrey harikası için;
(bkz: Eternal Sunshine of the Spotless Mind)
izlerken yanımdakilerin gülmekten kırıldığı, benimse nerdeyse ağlayacak duruma geldiğim sözüm ona komedi filmidir.
Lan bir insana bu derece bi adilik yapılabilir mi? Nerde filmin adını görsem hala içim burkulur...
(bkz: fiji) gibi dünya harikası bir adanın varlığını keşfettiren, şizofrenler ve zaten paranoyak insanlar için ciddi anlamda sakıncalı olan, anne ve babamızdan dahi şüphelenmemize neden olan izlenesi filmdir.
"30-35 yıl önce doğsam çekecek olduğum film. aynısını ben düşünmüştüm lan.
yoksa tüm dünyanın benim etrafımda kurgulanmış olduğuna inanmamam için mi bu filmi bana izlettirdiler. sokullu ikide bir bu filmden bahsediyo zaten; demek filmi merak etmemi sağlamış, hayın dost!*"
amma saçmaladım.
neyse yani süper film, izlemeyen insan yarım insandır.
Gunumuz dunyasini, kitlesel yatip kalkan, ben'lerden uzaklasan bizleri cok guzel anlatmis ifade etmis bir filmdir. Izlerken cogu zaman empati yapip daraldim. Verdigi mesaj acisindan cok guzel bir film olmasina ragmen gene de bu daralmalar dolayisiyla cogu zaman kufrettim. Zannedersem olayin halen sokunda oldugum icin zamanla filmin tadini daha da iyi alacagim.Filmdeki su replikler herseyi anlatmaya kafidir:
-Sence Truman daha once neden gercek dunyayi kesfetmeye hic bu kadar yaklasmadi?
-Dunyanin gerceklegini bize sunulan haliyle kabul ederiz......