sinema tarihinin en anlamlı filmidir bana göre. varoluşsal krizlerimi ve bu konuda yalnız olmadığımı hatırlatır.
Bir de albert camus 'nun bir sözünü hatırlar, uzun uzun düşünürüm her izlediğimde.
"Dekorların yıkıldığı olur. Yataktan kalkma, tramvay, dört saat çalışma, yemek, uyku ve aynı uyum içinde salı, çarşamba, perşembe, cuma, cumartesi , çoğu kez kolaylıkla izlenir bu yol. Yalnız bir gün “neden?” yükselir ve her şey bu şaşkınlık kokan bıkkınlık içinde başlar. Başlar, işte bu önemli. Bıkkınlık, makinemsi bir yaşamın edinimlerinin sonundadır, ama aynı zamanda bilincin devinimini başlatır."
kendisini normal bir hayat süren birisi olarak gören karakterin, aslında gizli kameralar ile hayatının her anının çekildiği, etrafındaki her şeyin kurgu olduğu ve insanların da oyuncu olduğu bir ortamda sürdürdüğü yaşamını anlatıyor. bazı noktalarda kurgunun çeşitli hatalarını yakalayan karakter bu hataların üzerine giderek içinde bulunduğu simülasyonu çözmeye ve bu simülasyondan kurtulmaya çalışıyor. jim carrey'in efsane filmlerindendir.
good morning,
oh, in case i don't see you,
good afternoon, good evening and good night.