2010 yapımı 125 dakikalık suç/dram kategorili klişe ve sıkıcı ben affleck filmi. buna 2 saat harcayacağınıza gidip heat'i izleyin, hem oyunculuk hem kalite görmüş olursunuz.
Bir cumartesi günü hiç bir beklentim olmadan, inşallah sıkılmam diye açıp izlediğim bir filmdi. Beklentilerimi fazlasıyla karşıladı. Ben Affleck başarılı bir adam vesselam.
ama sadece soygun filmi değil. aşk, aile, dostluk gibi kavramlar da ustaca işlenmiş filmde. fazlasıyla gerçek bir hikayeye sahip ve bu nedenle insanı içine çekiyor hemen. her ne kadar ben affleck oyunculuk adına pek tat vermese de, yönetmen olarak fazlasıyla iyi iş çıkarmış.
ayrıca filmin bana göre en iyi tarafı "coughlin" rolündeki jeremy renner. bir rol ancak bu kadar kusursuz oynanabilir. seyirciye tüm duyguyu yaşatıyor istisnasız.
ve bu da filmden coughlin (jeremy renner)' den gelsin;
--spoiler--
tek bildiğim iş bu... daha fazla hapis yatamam dougy... başımız derde girerse, mahkememiz sokakta olacak... tamam mı?
--spoiler--
insan iyise iyi, kötü ise kötüdür, değiştirilemez. Başroldeki abimiz Doug Macray da öyleydi. daha filmin başında soygunda kıza olan tutumu ile bu hissediliyor. zaten filmin devamından sonuna olan süreçte de arınma, yeni hayata başlama teması hakim. hanım kızımız da karakterli, masum Doug Macray'ın bu süreçteki aşkından ilaveten rehberi, amacı olmuştur.
Filmdeki burda yada öteki tarafta bağlamı, hanım kızın polisler enselemesin diye güneşli günler mesajı ve abimizin çiçekçiden aldığı intikam süperdi.
ben affleck'in senaristi ya da yönetmeni olduğu her filmi çok beğendim. hiç sevmediğim gerzek holivud komedilerinden nasıl bir insana dönüştü bu adam helal olsun!
türkçe'ye hırsızlar şehri diye çevrilen film. başroldeki ben affleck'in yine beni şaşırtmadığını söyleyebilirim. yanlış anlamayın vasat oyunculuk anlamında diyorum. jeremy renner ise bu filmdeki performansıyla en iyi yardımcı oyuncu dalında oscar'a aday gösterilmiştir.
film genel olarak sıradanlığı aşamamıştır. zaman öldürmek isteyenlere duyurulur.
pek fazla numarası olmamasına rağmen akılda jon hamm sayesinde kalmış film, sanki her an ağzına bir lucky strike alıp viskisinden bir yudum içecekmiş gibi. (bkz: mad men)
hiç sıkılmadan izlediğim keyifli soygun filmi. ancak ben affleck iyi bir oyuncu olmadığını bir kez daha göstermiş, keşke başrolü altından kalkabilecek bir oyuncuya verselermiş.
--spoiler--
bi de o final ne öyle ya fıstık gibi bi plan yapıp kızı yanına aldırsaydı çok daha iyi bir film olabilirdi.
--spoiler--
gone baby gone'dan sonra hayal kırıklığı yaratan ben affleck filml. filmin tek olumlu yanı jeremy renner. the hurt locker'daki psikopat tiplemesini devam ettirse de bunu son derece başarılı bir şekilde yapıyor. ki o rol son derece klişe bir rol. ve renner o kemikleşmiş psikopat karakter profiline yeni bir şeyler katmayı başarıyor.
(ne gerek varsa) ben affleck'in canlandırdığı doug karakteri ise fazla pembe kalmış. banka soyan, adam döven adam nasıl iyi bir insan olabilir lan, olamayacağı için zorlama bir şekilde oraya buraya sokuşturulmuş dougy'yi aklama anları mevcut.
bir de blake lively var, ablacım tamam rol ayrımı yapmaman güzel de senin o filmde ne işin var yahu. tek yaptığı doug ile düzüşmek ve kafası güzel yollu hatun pozu kesmek, doğru düzgün repliği bile yok lan.
rebecca hall'u da es geçmemek lazım tabii. çok da güzel olmamakla beraber acayip çekici olan hatunlardan kendisi, bir kez daha gösterdi bunu.
sonuç olarak izle unut familyasından idare eder bir film.
10 üzerinden 6 verdiğim bir film. orta düzeyde, fakat sonunu pek bağlayamamışlar.
--spoiler--
en çok da jim-jem in ölmesine üzüldüm. yanağından vurdular adamı bildiğin. bir de artık adam yere yapışmış hareket yok hala vuruyorlar. vurmayın artık adam öldü.
--spoiler--
elbette bir heat ile yarışabilecek düzeyde değil ama ben affleck'in yönetmen koltuğuna oturduğunda da iyi iş çıkarabileceğinin kanıtı olmuş.
ayrıca bu film başarılı casting'in, bir filmi ne kadar yüceltebildiğinin en iyi örneklerinden biri bence.
baktığınız zaman, bütün oyuncular rollerine cuk oturuyor.
gossip girl'den tanıdığımız Blake Lively hanım kızımız ise, ayyaş bir slut rolünde, şu ana kadar canlandırdığı tüm karakterlerden daha gerçekçi duruyor.
film, günümüzde en çok banka soygununun yaşandığı ve silahlı soygunun artık yerel bir geleneğe dönüşmeye başladığı boston'da geçiyor.
senaristler, soygun timinin yakışıklı ve soğukkanlı elebaşı ile bankanın genç müdiresi arasında romantik bir dram sokmayı da ihmal etmemişler.
filmde aşırı bir şeye rastlanmıyor. soygun filmi olmasına rağmen aksiyon bile dozunda tutulmuş.
şahsen en şok edici bulduğum sahne ise, yaşlı mafya babasının ben affleck'e herkesin kaldıramayacağı bir çift ağır söz söylediği sahneydi.
ayrıca genç izleyicilerin de kahveye gidip boş bakışlı polat'ın maceralarını, ezeli, dizeli izleyeceklerine bunları izlemelerini dilerim. bakın, adamların suçlularının bile nasıl zehir gibi kafası çalışıyor..
sonuç olarak başta da dediğim gibi, filmi vasatın üstünde bir yapım olarak buldum efenim. sevgiliyle de izlenebilir, sıkmaz. tavsiye ediyoruz, kaçırmayınız.
ben affleck'in kaliteli bir yönetmen olma yolunda ilerlediginin kaniti olabilecek bir film. gone baby gone'dan sonra büyük bir beklenti ile izlemis ve o beklentimi karsilamamis olmasina ragmen yine de gayet kaliteli bir film oldugunu söyleyebilirim.