howard hawks adlı dayının 52 senesinde ''the thing from another world'' adıyla çektiği, 1982 senesinde ise hemen hemen orijinaline sadık kalarak, john carpenter'ın yeniden çevirdiği, soğuk atmosferine binaen, soğuk bir kış akşamı, cnbc-e'de, sansürsüz halini izleme şansı buluduğum, özellikle insanı tirimi tirim titreten müzikleri, yalnız kalındığı aklına geldiğinde insanın aklını alan klostrofobik ortamı, ve de normalin üstündeki efektleriyle, izlenilmesi gereken, en son vcd'si de basılmış, şukela ötesi korku filmi.
(bkz: the evil dead)
(bkz: suspiria)
(bkz: the exorcist)
zamanının en iyi kurguya sahip bilim kurgu filmiydi. hala da kült filmler sıralamasında muhakkak tepelerde bir yerlerde bulunacağına inandığım bir kurt russell filmi. john carpenter bu yeniden çevrim filminde ortamları çok iyi seçmiş, oyuncuları özenle karakterlere yerleştirmiş ve o atmosferi izleyiciye bütün gerilimi ile verebilmiştir. kutupların sürekli karanlık ve puslu havası filmde rahatsız edici bir şekilde sunulmaktadır. özellikle filmin sonuna kadar bilinmeyen bir şey'in sürekli varlığını hissetmek gerginliği arttırmakta ve gerilim severlere bir ziyafet sunmaktadır.
defalarca izlediğim ve izlemekten bıkmadığım film. film zorlama ilerlemiyor, her izlediğim de akıp gittiğini hissediyorum filmin. soundtrack'ini ennio morricone abimiz yapmıştır. özellikle dın dın dın dın şeklinde olan kasvetli efekt adamı hoplatır yerinden. bu filmi sevdiren nedenlerden birisi ise kesinlikle kurt russell'dır. bütün film boyunca jb içer, chessmastera yenilince buzları bilgisayarın içine döker. paranoyaklığın belki de baş yapıtıdır bu film. 10 küsür adamın ilk imitasyondan sonra sürekli birbirlerine thing muamelesi yapmaları, kan testi yapmadan önce kan poşetlerini birisinin dökmesi, macgready'e * yapılan komplo, scientist abimizin tüm iletişim araçlarını yok etmesi. oturup izledikten sonra üzerine bir de oyunu oynanırsa tadından yenmez tabiki. oyunun da filminden geri kalır yanı yok kesinlikle. türkiye'deki kopyalarda bir sorun vardı maalesef, son bossla kapışırken windows'a dönüyordu. oyun zaten filmin bittiği yerden başladığından gayet heyecanlı ilerler.
kendisi kelimenin tam anlamıyla* bahtsız bedevidir. diğer takım arkadaşlarına eşsiz güçler bahşedilirken, zavallı ben grimm'in dış görünüşü kötü bir heykeltraşın elinden çıkan taştan bir heykele dönüşmüştür.
john carpenter ın sağlam korku-bilimkurgu filmi.
tam anlamıyla türünün örneği olarak aliens * yi örnek gösterebilirim. özellikle insanı germe konusunda iki film çok özdeş.
lakin şöyle bir sorun ve güzellik var filmde;
--spoiler--
böyle korkunç bir yaratıkla karşılaştıktan sonra insan o tepkileri mi verir lan? bir kaçınız şoka girin, kalp krizi geçirin, o da olmadı bayılın mına koyum. sanki köpeğin içinden tenya çıktı! film boyunca bu konuda anlamsız bir soğukkanlılık sürmekte. tabi ki herkesin birbirinden şüphe etmesi ve gerilen ortama lafım yok. birde sonunu çok beğendim. tam zamanında boku çıkmadan bitiyor film. tabi ki izleyicinin kafasının içinde sorular bırakarak. bu yüzden kült zaten the thing.
--spoiler--
kurt russell'ın karizmasının tavan yaptığı film. jb şişesi elinden düşürmedi ibne. şimdi diyeceksin ki; ''viski şişesiyle karizma yapılır'' evet yapılır arkadaş.
zamanını aşmayı başarabilmiş gerilim/bilim kurgu filmi. gerek konusu gerekse işlenişiyle sürükleyici bir şekilde ilerliyor. türünün en iyilerinden biri kesinlikle.
oyun filmden birkaç saat sonra başlar. survival horror fps diye bir jenre var ise bu listede yazılabilecek tek oyundur aslında. bilgisayarımda yıllardır durur, her sene kar yağınca oynar bitiririm. şimdi de kar başladı bu akşam başlayacağım bu durumda.
şüphe ile korkuyu en iyi şekilde sentezlemeyi başarmış filmdir benim için. john carpenter yönetmenliğinde John W. Campbell'in müthiş ötesi senaryosu tam bir şaheser yaratmıştır.
kanımca 1982 yapımının efsane olmasının bir numaralı nedeni Kurt Russell'dır. 2011 versiyonunu şimdi izledim, vasat bir korku filminden öteye gidememiş.. malesef bir Kurt Russell değil.
--spoiler--
sizin yapacağınız remake'i skiim diye düşünürken filmin finali çaat diye çarptı suratıma. film boyunca ulan niye bu kadar coşmuş ve orijinal temadan uzak kalmışlar diye düşünüyordum. öyle ki bir noktada orijinal filmde yaratığa dönenleri ayırt etmek için kan örneklerine ısıtılmış tel sokuyorlardı, bu filmde ise diş dolgusunu uydurmuşlar. ve hepsinin toplandığı bir salon sahnesinde millet birbirinin dişini kontrol ediyordu.yani aslında bunu da remake'de yeniden düzenlemişler diye düşünüyordum. bu sahnelerden yönetmen hakikatten ilk filmi izleyenlere tuzak kurmuş çünkü tema ve sahne aslında aynı hem ilk filmde uzay gemisini filan göstermemişlerdi bu filmde göstermişler diye düşünürken...abicim ilk filmin başlangıcını anlatıyormuş meğer herifler. ben bir carpenter hayranıyımdır ve bu da üstadın en beğendiğim filmlerindendir, fekat yeniden bir çevriminin yapıldığından bihaberdim. bu film bence olmuş, götünden atan tutanlara kanmayın ve bence filmi izleyin. sonunda cidden hassiktir diyeceksiniz.
--spoiler--