zaman zaman çok iyi, zaman zaman da harbi sıçıp sıvayan bir film. savaş sahmelerinde askerlerin genelinin yaşadığı korkuyla karışık heycanı çok güzel bir şekilde yansıtırken, araya rambo vari kahraman adamlar karışıyor, kelebekler uçuyor savaşın ortasında. iyi güzelde, finale doğru bayan o, yerli çocuklarla yüzme sahmeleri, anlamsız köy gezintisi falan ne ayaktır bi türlü çözemedim. gereksiz yere uzun tutulmuş, gerçekten iyi bir film olabilcekken, ara ara sıçıp sıvamış bir ww2 filmi.
oyuncu kadrosu çok kaliteli ve hikayesi çok güçlü olmasına rağmen filmin sonu pek anlamlı olmamıştır. güzel bir film. ancak bir er ryn'ı kurtarmak yada gladiatör kadar güçlü değildir kanımca.
"dur şöyle patlamalı, kanlı, vahşi savaş filmi izleyem" şeklinde başına oturulmaması gereken, muhtemelen izlenebilecek en farklı savaş filmlerinden biri. en hümanist savaş filmi desek yanlış olmaz heralde..
jim caviezel'in çavuş witt rolünde isa'nın çilesi'nden sonra en iyi performansını sergilediği sıradışı, oldukça etkileyici ve 'uyandırıcı' film. peşinden kubrick üstadın full metal jacket'ı izlenirse ruhu kendini duymaktan ve aşırı farkındalıktan öldürebilecek müthiş film; harika bir ikileme olurlardı. çavuş welsh'in * o müthiş samimi, dokunaklı ve bilgece iç konuşmaları ise insanın benliğine, savaşa ve diğer herşeye dair algısını o kadar yoğun hissettiriyor ki kelimeler bunu tanımlamakta kifayetsiz kalıyor sevgili sözlük...
erkek kadın ilişkilerinin bir çok aşamasında göze çarpan sınırlara, engellemelere verilen addır :
özetlemek gerekirse :
bir kadın ve bir erkekle başlar hikaye.ilk öpücükler,dokunmalar, küçük şehvet belirtileri. görüntü olarak herşey iyi gidiyordur ilk bakışta.ama geçen dakikalarla birlikte kadının davranışlarında sözle ifade edilmeyen, minik dokunuşların geri itilmesi ya da kendini hafiften geriye çekmelerle baş gösteren tavırlar aklınıza takılmaya başlar.sanki sevişmek için herşey tamamken yolunda gitmeyen bir şeyler vardır.
siz bir yandan öpüşmeye,koklaşmaya devam ederken bir yandanda zihninizi alıkoyan bu sorular yumağı içinde gitgeller yaşarsınız.
sevişmek için bütün şartlar tamamdır.öpücükler devam ederken elleriniz doğal olarak aşağılara kaymaya başlar. dokunmak istersin ama her seferinde küçük el darbeleriyle savuşturulur ataklarınız.
burda iki nokta vardır efendim.ya pes edip hatunun çizdiği sınırlarla yetinmek. ya da kabul edilebilir ve ölçülü bir ısrarla akınlara devam etmek,devam ederken hatunun kulağına fısıldadığınız ara gazlarıyla onun direncini kırıp zafere giden yolda en önemli kaleyi aşmak.
efendim pes ederseniz (az önce de söylediğim gibi) hatunun çizdiği sınırlar içinde, hatta hatunun ucuza gitmediğini kendine ve size göstermek çabası uğruna ettiği naz uğruna öpüşmekle yetinirsiniz.
ama demin ifade ettiğim gibi kabul edilebilir ve çirkin olmayan bir ısrarla devam eder, hatunun (olmasa bile) ne kadar güzel olduğu hakkında güzel ve seksi cümlecikler ederseniz kulaklarına, hatunun direncinin yavaş yavaş kırıldığını o "ince kırmızı hat"tı küçük ve emin adımlarla aşmaya başladığınızı göreceksiniz.
ancak unutulmaması gereken şey sevişme eyleminin başarıya ulaşması yolunda bir tane değil bir çok "ince kırmızı hat" olduğu gerçeğidir.zira her hatunun sevişmede koyduğu "ince kırmızı hat"lar sayı ve yer olarak farklılıklar göstermektedir.
siz ilk engeli aşıp ona dokunmaya başladığınızda karşınıza bir engel daha çıkacaktır. sizin onun kıyafetlerini çıkarmak için yaptığınız girişimler de muhtemelen veto yiyecektir.
yine mi ümitsizlik?
hayır efendim asla.bunu çirkin bir ısrar mekanizması olarak değil sevişme oyununda yapılan legal hamleler olarak değerlendirmek daha doğru bir yaklaşım olacaktır.
kanımca kıyafetlerin çıkarılması alınması gereken kaleler içinde en zorlu olanıdır.aynı yöntemle küçük ısrarlar, dokunuşlar, öpücükler ve güzel sözlerle yine hatunun vetosunun aşılacağını ben kendimden emin bir şekilde ifade edebilirim.eğer yöntemleri uygulamış ve hatunu soyabilmişseniz hatunun dayanma sınırının sonuna gelmişsiniz demektir.
biraz daha sabredin yoldaşlarım.
artık hatun bir karar vermek durumundadır.ya insan üstü bir gayretle size güçlü bir hayır çekecektir ki bu aşamadan sonra çok zor bir ihtimaldir ya da hep küçük hayırlar ve isteksizliklerle engellediği, dizginlediği hormonlarına siktiri çekip insiyatifi eline alacaktır.
efendim eğer hatun ikinci seçeneği seçerse (ki çoğunlukla bu aşamaya gelmişse böyle olur) hatundan kormak vakti gelmiştir.zira artık yelkenleri koyvermişse; bütün sınırlarını da bir tarafa koyacak, kendini sevişmek eyleminin günahkar ama bir o kadarda zevklerle örülü ağına bırakacak ve yaptığı akrobatik hareketlerle sizi şaşkına çevirecektir.
son olarak hem cinslerime tavsiyem : efendim hatunların küçük naz ve karşı koyuşları yüzünden ne kadar gencin içine düştüğü dert kuyularında telef olduğunu bilmekteyim. amacım bu yolda aşılamaycak bir engelin olmadığını size ispat etmekti.umarım artık tek bir gencimiz bile hatuna söz geçirememek, o zalım "ince kırmızı hat"ları geçip mutlu sona ulaşamamak sorunu yüzünden içlenmez.
ince Kırmızı Hat (1998) (The Thin Red Line)
George Clooney, Sean Penn, Nick Nolte ve Woody Harrelson'dan oluşan güçlü bir kadroya sahip, yönetmenliğini ise Terrence Malick'ın yaptığı.ikinci Dünya Savaşı'nı konu alan -savaşın anlamsızlığı üzerine- modern savaş filmlerinin en iyi örneklerinden biri.
not:ince kırmızı hat; piyadelerin cephede savaştıkları en uç noktadır. tarihte ingiliz askerlerinin -ki o zamanlarda kırmızı üniforma giyerlerdi- savaş düzeni aldıklarında kuş bakışı "ince kırmızı hat" şeklinde görülmelerinden çıkmıştır.