--spoiler--
muhtemelen danniel ve charlotte gazı kapatarak, ilerki bölümlerde yapacakları saldırıya karşı benjamin'i savunmasız hale getirmeyi amaçlıyordu. 4x09 itibariyle bol bol silahlı çatışmalar ve aksiyon izlememiz olası.
--spoiler--
shakespeare'in bilinen son oyunu... yanlış hatırlamıyorsam milano'nun gerçek dükü prospero'nun kardeşinin, napoli kralının yardımıyla prospero'yu bebek yaştaki kızı miranda'yla birlikte denizin ortasında bırakması ve haksız bir şekilde milano dükü olmasıyla başlıyordu olaylar. tabii bir de iyi adam vardı prospero'ya yardım eden: gonzalo... prospero'nun kayığına yiyecek, su ve kitaplarını koymuştu... prospero ise zaten yönetimde gözü olmayan, ezoterik ilimlere merak sarmış bi insandır. bu yüzden kayığın onları sürüklediği adada 14-15 yıl boyunca kitaplarına yoğunlaşır ve caliban diye bir ucubeyi kendi hizmetçisi haline getirir. ayrıca yine yamulmuyorsam, caliban'ın annesi olan cadının hapsettiği ariel diye bir periyi de serbest bırakır. daha sonra büyü gibi bazı şeylerde iyice ustalaşan prospero, kendisini serbest bırakacağını taahhüt ettiği ariel'in de yardımıyla bir fırtına çıkararak napoli kralı ve prospero'nun kardeşinin de içinde bulunduğu gemiyi bu adaya getirir ve olaylar gelişir işte yormayın beni.*
Söylentilere göre shakespeare bu oyununda Prospero yerine kendini koymuştur. Oyunun sonunda Prosperonun asasını kırıp büyüyü bırakması shakespeare in artık yazmayı bırakmasına tekabül eder.
shakespeare'den uyarlama diye büyük umutlarla izlediğim fakat bu umutların yarısı filmin başında yok olmuştur. sanatsal içeriği diğer yarıyı canlı tutmuştur. filmin imdb puanı 5.6'dır.
william shakespeare'nin yazdığı son oyun, daha doğrusu kendi başına yazdığı son oyun. kimileri bu oyunun shakesperare tarafından özellikle hazırlanmış veda anlamında bir içeriğe sahip olduğunu düşünür. aslında öyle gibidir de ve bu son oyun kendisinin belki de en güzel eserlerinden biridir. beethoven ve çaykovski'nin eserlerine ilham kaynağı olmuştur. ayrıca pocahontas'ın da the tempest'tan esinlenelerek yapıldığı söylenir.
''işte tıpkı bu hayallerin elde tutulmaz dokusu gibi,
bulutlara karışmış kuleler, görkemli saraylar,
yüce mabetler, hatta şu koca yerküre
ve üzerinde varolan her şey bir gün eriyecek;
biraz önce uçup giden şu hayali gösteri gibi dumanı bile kalmayacak ardında.
rüyaların yapıldığı maddeden yapılmayız biz ve uykuyla çevrilidir küçücük hayatımız...'' *