muhteşem bir senaryoya, repliklere sahip filmdir. tv'de denk gelip aaa bu neymiş ki lan diye izlemeye başlayıp reklamlar dahil yerimden kıpırdamadan izlediğim filmdir.
--spoiler--
- neden telefonun yok?
+ ihtiyacım yok ki! hem olsaydı esrarkeşler çalardı.
- ucuzundan al bir tane?
+ bir esrarkeş yüzünden asla ucuzlaşma!
--spoiler--
--spoiler--
-Düşünüyorum da senin onlardan daha iyi nedenlerin var. Onların nedeni sadece burayı sevmemeleri. Ama seninki, neden sevmemek ve neyi sevmemek ile ilgili. Senin daha zekice nedenlerin var. Daha zarif nedenlerin
+Dalga mı geçiyorsun?
-Hayır
--spoiler--
--spoiler--
+Ben ruh halimi dünyaya kötümser bakmak olarak görmüyorum. dünya böyle diyorum. evrim elinde olmadan zeki hayatların sonunda bir şeyi, her şeyden önce bir tek şeyi fark etmelerini sağlar; "boşunalık"
-seni yanlış anlamıyorsam diyorsun ki aptal olmayan herkes intihara eğilim göstermeli.
+evet
-dalga geçmiyorsun yani?
+hayır dalga geçmiyorum. insanlar dünyayı gerçek hali ile görebilse, hayal ve yanılsamalar olmadan, yani bence mümkün olduğunca çabuk ölmemek için ortaya bir tek neden bile süremezlerdi
--spoiler--
ve en sevdiğim;
--spoiler--
+benim haberlerim şöyle peder; ben karanlığa susadım, hakiki ölüm için dua ediyorum ve öldüğümde hayattayken tanıdığım insanlarla karşılaşsaydım bilmem ne yapardım. Tam bir dehşet olurdu, tam bir kabus! tekrar annem ile karşılaşacağımı ve artık ölemeyeceğimi bilerek her şeye baştan başlayacağımı bilseydim işte bu son kabusum olurdu.
--spoiler--
-mutlu olmak istemiyor musun?
+mutlu mu?
-mutlu olmaya da mı karşısın yoksa? ne baltayı taşa mı vurdun? mutlu olmakla ne sorunun var senin?
+insanın doğasına aykırı.
-senin doğana aykırı. katılıyorum evet.
+mutluluk.
-ne yani sanki öyle bir şey yok mu?
+hiç kimse için yok.
-peki bu halimize nasıl geldik o zaman?
+doğarken bu hale geldik biz acı çekmek ve insan kaderi aynı şeyler her biri bi diğerinin tanımıdır.
-acı çekmekten söz etmiyoruz ki mutlu olmaktan söz ediyoruz.
+acı içindeysen mutlu olmazsın.
-nedenmiş o?
+hiç mantıklı konuşmuyorsun.
-olayın özü profesör eğer hayatında hiç acı yoksa mutlu olduğunu nasıl bileceksin o zaman, neyle kıyaslayarak?
--spoiler--
cormac mccarthy'i takdir etmeye sebep bir filmdir. hayatın anlamsızlığı konusuna bu denli detaycı bir sorgulayışla yönelen bir başka film henüz görmedim. papaz karakteriyle, insanların tutunduğu umut dallarını gösteren, yer yer sağlamlaştıran fakat sonunda bir darbeyle bu dalların sadece yanılsamadan ibaret olduğunu vurgulayan film.
işte bir fenerbahçeli ilen bir galatasaraylının bitmek bilmez tartışmalarından biri gibi bişi. ikisinin de kendince haklı galibiyetleri var ama galip olan yok. Ne sikimsonik bi cümle kurdum öyle. Ateist verse allahçı işte.
Birbirine çok zıt iki adamın bir nedenden ötürü bir araya gelmesi ve konuşmasıdır. Demek ki söyleyecek bir şeyleri olan senaristler böyle filmler yazıyor diye düşündüren izlenilesi bir filmdir.
efekt yok, atraksiyon yok, sadece konuşma var. film başlar, zaten hemen konuyu anlarsınız. dialogları düşünürkende bir bakmışsınız ki film bitmiş. işte böyle akıcı bir filmdir the sunset limited.
diyaloglar üzerine kurulmuş düşündürücü filmdir. filmi dikkatle izlerseniz kendinizi kurulan diyalogları sorgularken veya irdelerken bulabilirsiniz. açıkca söylemek gerekirse, umutsuzluğu ve karamsarlığı bu derece iyi tasvir eden ve taçlandıran bir film daha görmemiştim. film, hedef kitlesini doğrudan düşünen beyinler olarak belirlemiş gibi sanki. en azından bu hava verilmeye çalışılmış.
ince bir ateizm propagandasını usul usul yedirdiğini sezdiğim film. tarafsız kalmaya çalışılmış ama yönetmenin ruhu yine filmin içine sinmiş. çaresizlik ve inanç ilişkisi üzerinde fazlaca durulmuş. ancak özgün bir film ve iyi sayılabilecek oyunculuklar. repliklerdeki agnostik göndermeler bile yönetmenin sakın inanmayın demesinin önüne geçememiş.