- hepimiz, karşımızdakinin bizi anlamasını isteriz ama ayna gibi içimiz dışımız görünsün istemeyiz.
- aklın, mantığın ötesinde kendim de farkında olmaksızın aşıktım ona.
- aşk dediğin şeyin yeri insanın kalbi değil, kasıklarıdır evladım.
- tek başımıza... dünyayla aramızda gümüş rengi yağmurdan bir perde. el ele tutuşuruz.. konuşmaya ihtiyaç duymayız. yoo, daha iyisi ilişkimiz konuşmanın ötesinde olur.
- "yağmur altında bisiklete binip eve gidemezsin." dedi katya'ya.
katya da ona; "yarışa girerim, belki de geçerim yağmuru." diyerek cevap verdi. yağmurla yarışırdı zaten katya.
- bazı kalıp sözler gerçeği o kadar iyi tanımlıyor ki onlardan uzak kalmaya olanak yok, ne yazık!
- bir gülümse bana olmaz mı? paylaşacağımız dünya kadar şey var.
- budalalığına engel olamıyorsan bari sakla da gösterme!
- ertelenen acı, azalmış acıdır.
- sevgili çocuğum, kendini her zaman önemsiz saymanı, yerine başkasını bulması kolay biri diye değerlendirmeni istiyorum.
"Dedikodu bizim kadınlarımıza günahın tadını çıkarma olanağı verir. Kendi işlemeyecekleri, işleyemeyecekleri günahlar. Çünkü cesaretsizlikleri, hayal güçlerinin eksikliği ve fırsatsızlık engelliyor. Biz de bu eksikliklere namus diyoruz."
“Taşı kese biçimindeki çantasına, ötekilerinin yanına koydu, elindeki büyük çantaya attı. “Bana dünyayı vermekte olduğunuz hiç aklınıza gelmiş miydi... parça parça olarak?"
“Taşlarımı kaybetmek beni hiç üzmezdi. Koleksiyon yapmayı değil, yerden toplamayı seviyordum ben. Neden eğilip taşı aldığımın açıklaması ise... benim kendime göre çok mantıklıydı ama başkalarının buradaki mantığı anlamasını bekleyemeycek kadar aklım vardı. Şöyle düşünüyordum: Bu taşı ben almazsam... kim alır?”
Hastalikta, saglikta bizi yalniz birakmayan. Kosan gelen daha ne olsun ister insan.
Nice mutlu senelerin olsun.
Gecen sene de dedigim gibi 20 hazirani unutursak kalbimiz kurusun.
“dedikodu bizim kadınlarımıza günahın tadını çıkarma olanağı verir. kendi işlemeyecekleri, işleyemecekkleri günahlar. çünkü cesaretsizlikleri, hayal güçlerinin eksikliği ve fırsatsızlık engelliyor. biz de bu eksikliklere namus diyoruz.”
az önce bitirdim bu kitabi ve uzun zamandır bitirdiğim kitaplar hakkında yazmayı düşünüyordum. bi yerden başlamak lazım. bu kitabı öyle çok çabuk okuduğum söylenemez ama son 70 sayfasini bu aksam okudum ve bitti. cunku sonlara dogru olayin icine psikolojik bi gerilim giriyor ve insanin kitabi elinden birakasi gelmiyor.
bu kitap montjean in artik 45li yaslara gelip hala icini urperten bi anisini anlatmasi uzerine. genc doktorumuz gencliginin baharinda katya ile tanisir ve gencligin verdigi tutkuyla kavrar katyayi her ne kadar onunde bi takim engeller olsa da. aldirmaz bunlara cunku katyayi gercekten sevmektedir. bu zeki, aksani guzel, kapkara gozlu bask karakterimizin bahti kendisi gibi guzel degildir. bu masumane ask onda cok farkli tatlar birakir.
farkli bi hikaye, betimlemeler cok guzel yapilmis ve karakterler arasi diyaloglar zekice, tespitler yerinde yapilmis okunasi bir dil. guzel farkli bir kitapti. tavsiyemdir.
Tam 1 sene oldu entry girmeyeli. Tam 7 ay once ölümden döndüm. Buradan ilk haberin olan kisilerden biri sensin. Uzatmadin kalktin geldin gittin bi daha geldin. Uzun yazmak icin biraz gec oldu, nice mutlu senelerin olsun. 20 hazirani unutursak kalbimiz kurusun.
paul'un meşhur sözlerinin ingilizcesi aşağıdaki şekilde olan güzel kitap.
''i have tastes, but no appetites. i laugh, but seldom smile. i have expectations, but no hopes. i have wit, but no humor. i cultivate intelligence, but abjure profundity. i am remarkably bold, but totally without courage. i am frank, but never sincere. i prefer the charming to the beautiful; the convenient to the useful; the well phrased to the meaningful.''
folie a deux' u anımsatan karakterlere sahiptir bu yapıt. tek farkıysa karakterlerin çevrelerindekilere değil, kendilerine ızdırap çektirmeleridir. baştan sona bir hüzün hakimdir, renkli doğa tasvirleri bile cümlelerin üstüne çöken karanlığı dağıtmaya yetmez. katya' yı hayal etmeye çalışırken çarpıcı finalle birlikte, kitaba kendini kaptıranın gözleri dolar.
finalinden etkilenerek geceleri tek bedende iki farklı karakterin konuşmalarına ev sahipliği yapmama neden olan kitaptır. eğer finaldeki zihnin işleyişi gerçek hayata uyarlanıp uygulanabilirse kendi yaşayışımız ile karşımızdakinin buna getirdiği yorumu biraraya getirip harmanlayabilir, çelişkiler karşısında da karar vermekte bu yola başvurabiliriz..
(bkz: eğitici öğretici kitaplar)
en muhtesem trevanian eserlerinden biri olmakla beraber insanı o süreklilige hapseden ve bitiminde de yüzde eblek ifadelere sebebiyet veren roman. katya'nın sürekli beyaz elbiseler içinde olması bile düşünülerek olusturulan detaylardan bir kacıdır.
--spoiler--
kitabın sonu dehşet vericidir. katya ,montjean ona sarıldığında tecavüze uğradığı an zihninde canlanır ve onun sarılmasından bir haz duyar. tecavüze uğradığı zaman da haz duyduğunu zanneder ve tüm suçu kendine atar. o sarılmada ruhunun kirlendiğini hisseder. ve farkında olmasa bile bir tiksinti duymaktadır. bu tiksinti onu montjean ı vurmaya iter.tüm bunlar hep bilinçaltında kalmış olaylardır.tiksinti duyması vs.. ve montjean a silahla ateş eder.
bilindiği üzere katya çift ruhlu bir kızdır ve sürekli neden ben erkek olan değilim diye yakınır. eğer erkek olmasaydı tecavüze uğramayacağını düşünür. bu nedenle ikiz kardeşine karşı içinde bir haset vardır. hikayeye geri dönersek;
katya montjean ı vurduktan sonra hemen diğer kişiliğine bürünür. kız olmadığını, aslında erkek olan kardeşin kendi olduğuna kendini inandırır. ve iki tane aynı kişiden olamayacağı düşüncesi ile kardeşini de öldürür ve onun kıyafetlerini giyer. artık kendince katya erkek kardeşi olmuştur ve o tiksinme duygusundan bir nebze olsun sıyrıldığını düşünmektedir. en sonunda ise kendini de öldürür. erkek kardeşinin kıyafetleri içinde ölü olarak yatmaktadır.
gelelim işin ince kısmına; neden montjean katya kendini öldürürken ona engel olmamıştır. çünkü kitabın başında montjean ın önceden psikyatr olarak da çalıştığı yazmaktadır. çalıştığı sırada hastanede tecavüze uğramış bir kız bulunmaktadır ve kimsenin ona tekrar tecavüz etmemesi için kendi dışkısını her tarafına sürmektedir. montjean kızla konuşur ve ona güvence verir kimsenin bir daha ona dokunmayacağına dair. kız iyileşir eski haline döner dediğimiz sırada tekrar hastanede çalışan hademe tarafından tecavüze uğrar ve bir daha eski haline dönemez. montjean şöyle düşünür; eğer katya nın ölmesine izin vermezse onu bir hastaneye yatırıp tedavi edecektir. fakat diğer kızda olduğu gibi katya da tecavüze uğrayacaktır. tek başına bunlarla başa çıkamayacağını düşünür ve ölmesinin katya için daha iyi olacağını düşünür.
--spoiler--
ben de aşık olmuşken katya'ya "nasıl olur hüleaayn" diye bağırmama sebep bir finali barındırmakta. hayır insan okurken aşık oluyor katya'ya, montjean nasıl olur da o hazin sonu basit cümlelerle bitirir?
--spoiler--
kitabı okumamın sebebi bazı cümlelerini daha önce bloglardan okumus olmamdı,tam bana göre bir kitap dedim.
kendisini iki gün icinde azimle okudum.akıcı üslubundan etkilendim.daha cok etkilendigim sözler de paul karakterine aitti.sonu bekledigim kadar sürpriz olmadı.ama trevanian, kitabın sonunu saklamıyor zaten,nitekim sona giden yolu da gayet net göstermis.sırf sonu icin okunacak bir kitap degil,icinde büyük sözler var büyük lokmalardan cok.artı bir yara var bu kitapta gerisi kitabın gizemini etkileyebilecegi icin yazmasam daha iyi olur.tavsiye ederim .
kitabi okumaya baslamadan once hakkinda okudugum yorumlar nedeniyle, basladigimda istahla sonununa ulasmaya calistigim kitap.
zira ne varsa son 20-30 sayfadadir diyenler coktu. oyle bi motive edilmitim ki felaket bi $oka ugrayacagim konusunda ne yazik ki berbat bi heyecansizlikla bitirdim kitabi. bana ask konusunda muthis bi yurek acisi tattiracagini ummustum oysa.
eminim ki doktor bu finale o kadar yikilmamistir. en azindan hayatinin geri kalan kisminin buyuk diliminde.
ben yazarin yerinde olsaydim kesinlikle katya yi hayatta birakip, doktora cok daha fazla aci cektirirdim. zira ölüm askin acisini azaltir.
bütün trevanian kitaplarını alıp okuma isteği uyandıran; başlandı mı ara vermenin can sıkıcı olduğu, bittikten sonra uzun süre zihni meşgul eden; şiddetle tavsiye ettiğim roman. içinde çok güzel cümleler barındırır, kısa ve öz.
zihni alt üst eden bir sonu vardır.