sağ gösterip sol vurması ve her şeyi hem basit hem de komplike anlatabilmesiyle trevanian'ın ustalığını gözler önüne seren harika bir roman. karakterlerinin bir zamanlar, bir yerlerde yaşayan insanlar olduğu ortaya çıkarsa hiç şaşırmam. öylesine inandırıcı ki kişilik örgüleri... birine beni ağlattığı için hayran olabileceğime inanmazdım bu kitabı okumadan önce. imalarla, kelime oyunlarıyla esir edercesine, bir solukta okunuyor ama bitmiyor. içinizde bir yerlerde yankılanıp duruyor gölgesi...
yine diğerleri gibi çok sürükleyici bir trevanian kitabıdır.insan psikolojisinde derin analizler yapılır.sonlarına yaklaştıkça yiyecek tırnak kalmaz..gözler şişer ve kızarır..
aslında kitabın her sayfası birer puzzle parçası.sonunda hepsi öyle bir birleşiyor ki kendinizi küfür ederken buluyorsunuz bir anda.
paul un montjean'a söylediği şu sözler çok ilgimi çekmişti;
"zevklerim var ama istahlarim yok,
gülüyorum ama pek seyrek gülümsüyorum,
beklentilerim var ama umutlarım yok,
esprilerim var ama mizahim yok,
cok atagim ama hic cesaretim yok,
acik sozluyum ama ictenligim yok.
cekiciligi guzellige tercih ederim,
rahatligi da yararliliga tercih ederim.
güzel kurulmus bir cumle bence anlamli bir cumleden daha iyidir.
herseyde yapayligi tercih ederim."
paul'un meşhur sözlerinin ingilizcesi aşağıdaki şekilde olan güzel kitap.
''i have tastes, but no appetites. i laugh, but seldom smile. i have expectations, but no hopes. i have wit, but no humor. i cultivate intelligence, but abjure profundity. i am remarkably bold, but totally without courage. i am frank, but never sincere. i prefer the charming to the beautiful; the convenient to the useful; the well phrased to the meaningful.''
trevanian' ın, bask bölgesinin doğa örtüsünü gözler önüne serdiği, şirin bir bask kasabasında doktorluk yapan bir adamın, kasabanın dışında bahçeli ve hoş bir eve taşınmış olan katya ve ailesiyle kurduğu ilişkiyi anlatan yapıtı.
final, kırsalın tüm gizlerini içinde ustalıkla saklamasına derin bir vurgu yapmaktadır.
- hepimiz, karşımızdakinin bizi anlamasını isteriz ama ayna gibi içimiz dışımız görünsün istemeyiz.
- aklın, mantığın ötesinde kendim de farkında olmaksızın aşıktım ona.
- aşk dediğin şeyin yeri insanın kalbi değil, kasıklarıdır evladım.
- tek başımıza... dünyayla aramızda gümüş rengi yağmurdan bir perde. el ele tutuşuruz.. konuşmaya ihtiyaç duymayız. yoo, daha iyisi ilişkimiz konuşmanın ötesinde olur.
- "yağmur altında bisiklete binip eve gidemezsin." dedi katya'ya.
katya da ona; "yarışa girerim, belki de geçerim yağmuru." diyerek cevap verdi. yağmurla yarışırdı zaten katya.
- bazı kalıp sözler gerçeği o kadar iyi tanımlıyor ki onlardan uzak kalmaya olanak yok, ne yazık!
- bir gülümse bana olmaz mı? paylaşacağımız dünya kadar şey var.
- budalalığına engel olamıyorsan bari sakla da gösterme!
- ertelenen acı, azalmış acıdır.
- sevgili çocuğum, kendini her zaman önemsiz saymanı, yerine başkasını bulması kolay biri diye değerlendirmeni istiyorum.
tam anlamıyla sarsıcı ,son kelimeyi okuyup hazmettiğinizde ,ihtimal ki etrafınıza birkaç dakika şapşalca bakmanıza sebep olacak muhteşem Trevanian romanı.
--spoiler--
kitabın sonu dehşet vericidir. katya ,montjean ona sarıldığında tecavüze uğradığı an zihninde canlanır ve onun sarılmasından bir haz duyar. tecavüze uğradığı zaman da haz duyduğunu zanneder ve tüm suçu kendine atar. o sarılmada ruhunun kirlendiğini hisseder. ve farkında olmasa bile bir tiksinti duymaktadır. bu tiksinti onu montjean ı vurmaya iter.tüm bunlar hep bilinçaltında kalmış olaylardır.tiksinti duyması vs.. ve montjean a silahla ateş eder.
bilindiği üzere katya çift ruhlu bir kızdır ve sürekli neden ben erkek olan değilim diye yakınır. eğer erkek olmasaydı tecavüze uğramayacağını düşünür. bu nedenle ikiz kardeşine karşı içinde bir haset vardır. hikayeye geri dönersek;
katya montjean ı vurduktan sonra hemen diğer kişiliğine bürünür. kız olmadığını, aslında erkek olan kardeşin kendi olduğuna kendini inandırır. ve iki tane aynı kişiden olamayacağı düşüncesi ile kardeşini de öldürür ve onun kıyafetlerini giyer. artık kendince katya erkek kardeşi olmuştur ve o tiksinme duygusundan bir nebze olsun sıyrıldığını düşünmektedir. en sonunda ise kendini de öldürür. erkek kardeşinin kıyafetleri içinde ölü olarak yatmaktadır.
gelelim işin ince kısmına; neden montjean katya kendini öldürürken ona engel olmamıştır. çünkü kitabın başında montjean ın önceden psikyatr olarak da çalıştığı yazmaktadır. çalıştığı sırada hastanede tecavüze uğramış bir kız bulunmaktadır ve kimsenin ona tekrar tecavüz etmemesi için kendi dışkısını her tarafına sürmektedir. montjean kızla konuşur ve ona güvence verir kimsenin bir daha ona dokunmayacağına dair. kız iyileşir eski haline döner dediğimiz sırada tekrar hastanede çalışan hademe tarafından tecavüze uğrar ve bir daha eski haline dönemez. montjean şöyle düşünür; eğer katya nın ölmesine izin vermezse onu bir hastaneye yatırıp tedavi edecektir. fakat diğer kızda olduğu gibi katya da tecavüze uğrayacaktır. tek başına bunlarla başa çıkamayacağını düşünür ve ölmesinin katya için daha iyi olacağını düşünür.
Hastalikta, saglikta bizi yalniz birakmayan. Kosan gelen daha ne olsun ister insan.
Nice mutlu senelerin olsun.
Gecen sene de dedigim gibi 20 hazirani unutursak kalbimiz kurusun.