modern bilim bolumundeki en ilginc basliktir kanimca. baconun, descartesin, galileonun arkadasi olan hobbes, bol bol seyahat etmis bir entellektueldi ve yasadigi 17.yy da hala dinin baskisi tam ortadan kalkmamisken, bastan asagi materyalist bir felsefe one surdu. ilk modern materyalist olarak, varolan herseyin maddeden ibaret oldugunu savundu. epey de pratik akilliydi; basina bir is gelmemesi icin, tanri var midir sorusuna, "onunla ilgili bir kavram olusturabilmek insan yetenekleri dahilinde degildir" diyerek kacamak karsiliklar verirdi.
caginin aydinlariyla hasir nesir olusu sonunda, butun evrene bir makine gozuyle bakmaya basladi. simdi burada duralim ve hobbes efendi icin saygi durusunda bulunalim. cunku insan aklini da makineye benzetir ve bunu yaparken ozgur irade, ruh, amac, idea gibi seylere takili kalmak yerine, beynin mekanigini kasteder. tipki diger organlar gibi, o da bir makineydi. aklin soyut birsey degil, tamamen maddeden kaynaklandigi gorusu birakin 350 sene oncesini, bugun bile pek cok dar gorusluye imkansiz gibi gelse de bu konuda artik cok daha fazla kanit vardir.
kisisel gorusum, bilincin, tamamiyla noronlarin karmasikligindan ve kendilerini refere eden bir sistem kurmalarindan kaynaklandigidir. [edit: bu goruse gore yeterince karmasik bir bilgisayar agi da, karinca kolonisi de, sehirler de, kediler de bilinclidir ama karmasikliga bagli olarak hepsinin seviyeleri farklidir. (bkz: godel escher bach) (bkz: richard dawkins). lakin, bunda yanilsak bile, en azindan kesin olarak emin oldugumuz sey, aklin yuzde yuz soyut birsey olmadigidir ve hobbes efendi bu gorusun oncusudur.
hobbesun bu mekanikci gorusunun temelinde nedensellik vardi ve nedenselligin temelinde de galileodan gordugu devinim, daha dogrusu hareket vardi. bu gorus biraz gariptir zira hobbes icin de "hareketle kafayi bozmus" denirmis. galileodan o kadar etkilenmisti ki butun evrendeki maddeler arasi etkilesimi, yani nedenselligi, "itme" biciminde gordu.
bu gorusu psikolojiye de tasidi. butun gudulenmeleri bir itme olarak gordu. en guclusu ise ona gore olum korkusuydu. bu korku o kadar kuvvetlidir ki, hobbesa gore toplumlarin kurulmasinin ana nedenidir. bu nokta hobbesu anlamak icin fevkalade onemlidir ve saheseri olan leviathanin ana temalarindandir. hicbir duzenin olmadigi, "doga durumu" denilen anarsi ortaminda insan surekli bir korku duyar ve bu onun psikolojik durumunu belirleyen en temel olgu haline gelir. bu doga durumunu o kadar canli tasfir etmistir ki, okuyan etkisinden kurtulamaz: "ve en kotusu, mutemadiyen duyulan korku ve siddet yoluyla oldurulme tehlikesidir"
iste insan bu korkuyu yasamamak icin organize olur ve toplumsal hayat baslar. hobbes'a gore bu duzenin devami kendiliginden bariscil olmaz; insanin dogasinda cikarcilik ve ikiyuzluluk bulunur dolayisiyla bu toplum duzeni ceza yoluyla, devlet otoritesiyle surdurulmelidir. bu gorusu de cok onemli ve derindir. zira bu seriyi bastan beri takip eden akil hastasi suserler animsayacaklar, sokrates insanin dogasi geregi iyi olduguna, kotulugun bilgisizlikten kaynaklandigina inaniyordu. hobbes icin ise, olum ve vahset korkusu o kadar gucludur ki, insan bu "doga durumuna" geri donmemeyi garantilemek icin, toplumsal duzende yerini iyice garantiye almaya bakar. yani eger bir ceza korkusu olmazsa, bu "olum korkusu" itkisi galip gelecek ve insani iyice cikarciliga itecektir. bu vesileyle "kilicsiz ahit bos sozden ibarettir" der ve duzeni korumakla gorevli merkezi bir otorite tam guc verir. [bu itkinin yarattigi sistemin makro acidan incelenmesini de biraz once machiavellide gormustuk. bilimsel bakis acili bu iki insan, ayni gercekligin farkli boyutlarini gozler onune seriyor]
hobbesun onceki mutlakiyetcilerden farki, bu otoritenin gerekliligini yukaridaki sekliyle rasyonalize etmesidir. bu acidan devlet gucunu tanridan veya kiliseden degil, halkin kendisinden alir. halk, bilincaltindan gelen [hatta daha da temeldir, freudun deyimiyle bilincdisi diyebiliriz] bir etkiyle, olum ve sefalet korkusundan korunmak icin, kendi ozgurlugunden feda etmistir. hobbesun temel gorusu, insanin kaosa dusmektense, tiranlik da olsa bir duzeni yegleyecegidir.
bu gorusler o kadar carpici ki, insan bunlarla evrimsel biyoloji arasindaki benzerligi farketmeden gecemiyor. bu noktada 21. yyin gana asilli yahudi tavsansever filozoflari arasinda onemli bir yere sahip olan i. tolstoyevskiye kulak verelim:
"olum korkusunun bu kadar baskin olmasi, evrimin dogal bir sonucudur. molekuler duzeydeki yapilarin, stabil olanlarinin "hayatta kalmasiyla"
baslayan evrim, zamanla kimyasal duzeyden biyolojik duzeye gecmis ve richard dawkins efendinin the selfish genein de ortaya kondugu gibi, genleri koruyan mekanizmalarin ustunluk savasi haline gelmis. yani vucudumuz, zihnimiz dahil her seyimiz, genlerimizi korumak icin mucadele eden makinelerdir. bu genler de, atalari ilk stabil molekul yapilari olan, daha karmasik molekul yapilarinin planlarindan baska birsey degildir. tipki hobbesun evreni gordugu gibi, "hayat" bile hakikaten karmasik bir makinedir.
biraz da schopenhauercu bir gorusle, evrim rastgele ve acgozludur, kor bir "iradedir" [edit:filozofun kullandigi irade teriminin manasi farklidir. hayatin ozunde bir guc vardir fakat bu zeki, bilincli bir tanri degil, tek amaci varolmak olan bir guctur. bizlerse bu gucun oyuncaklariyiz, tutkularimizin kolesiyiz. bu tutkularin da bir amaci yoktur, "irade" kendi kendini tuketen amacsiz bir guctur. 150 yillik bu fikir, burada anlatilan evrim teorisine ve evrenin yapisina uyarlanabilir ve hayran olunur]
dolayisiyla hayatimizin bir amaci yok; ona bir amac atfeden aklimiz ise bu mucadele de bize avantaj sagladigi icin sonraki nesillere aktarilan bir mutasyondan ibarettir. ve olum kendi molekul yapilarimizin ve tasidigimiz planlarin(genlerin) yokolusu olacagindan, bilincimiz buna izin veremez. cunku zaten buna izin veremeyecek bir dogasi oldugu icin doganin yuzmilyonlarca yillik testlerini gecerek gunumuze ulasmis. yokolusumuzu engellemek, vucudumuzun oldugu kadar, onun bir parcasi olan bilincimizin de ilk onceligidir. dolayisiyla olum korkusunun psikolojimiz ve davranislarimiz ustundeki etkisi en kuvvetli etki olacaktir, mantigimizdan daha baskindir."
belki artik hobbesun gorusleri daha mantikli gorunuyordur. bilincin ve mantigin, olum korkusu karsisinda etkisiz kalmasini (epey kasarak da olsa) kendiliginden gelisen tam komunist utopyalari elestirmekte kullanabiliriz. zira bu utopyalara gore, birey topluma zarar geldiginde kendine de zarar gelecegini anlar, bu yuzden acgozluluk etmez, toplumun ideal bir bireyi olmaya calisir. oysa ki bu mantik ikinci dereceden onemlidir; daha temel olan genlerimiz ise bize tersini soylemektedir. iste bu yuzden hobbes'un, ceza korkusunun ve guclu bir otoritenin varliginin zorunlu oldugu dusuncesi onemlidir. halkin egitimle bilinclenmesi, bu gudulerini yenmesi cok zor olacaktir, ote yandan ceza korkusu (yani daha baskin bir olum korkusu), toplum duzeni acisindan zararli bu guduleri dengeler.
[bu gudu-toplum karsitligi edebiyatta da epey islenmistir, ilginc bir ornek anna kareninadir. annanin tutkulu iliskisi onun dogasini, evliligi de toplum duzenini temsil eder ve anna arada kalmis, mutsuz, feci sonu* belli, schopenhauerun "irade"sinin bir oyuncagidir]
bu noktada liberalizme de dokunmakta fayda var. bazi liberaller, insanin rasyonel bir varlik oldugu ve kendisi icin en iyi secimleri yapacagini, herkes de ayni sekilde davranacagindan sistemin bir sure sonra bir dengeye gelecegini ve bu denge halinin de olabilecek en optimum hal olacagini savunurlar. hobbesun yikici gorusleri bu savi da elestirmekte kullanilabilir.
evet, hobbes derken nerelere geldik. iyi de ettik zira hobbes, bu calismanin da asil amaci olan, fikirlerin evrimlesmesi ve iliskisi acisindan epey onemli goruldugu gibi. onun zamaninda elbette evrim dusuncesinden eser yoktu ama ayni zamanda yasadigi cag cok duzensizdi ve bu kaos korkusu onda cocuklugundan beri yer etmisti. leviathani bile fransada surgunde yazmisti. dolayisiyla galileonun mekaniginin onun uzerindeki etkisi, bu kaos korkusuyla birlesmis ve cok sonralari ortaya cikacak bir evrim gorusuyle uzlasan, sadece zamanina gore degil simdi icin bile devrimci fikirler ortaya atmistir.