critics' choice movie awards'ta en iyi film kategorisini kazanmış david fincher filmi.eduardo saverin kardeşimizi canlandıran Andrew Garfield Spiderman olarak tekrar karşımıza çıkacaktır.
çok süper olmayan film. aşırı derecede abartıldığını düşünüyorum. hele bu sene en iyi film dalında oscarı alırsa ikinci the hurt locker faciası olur. kötü film değil kabul ama çok iyi de değil yani öeeh işte. o kadar. düz, sıradan bir hollywood filminden pek farkı yok. ayrıca diyaloglar o kadar hızlı ilerliyor ki altyazıların tamamını okuyabilmek için bazı sahnelerde filmi durdurmak zorunda kaldım.
kötü film mi, değil. izleyerek 2 saatlik boş zamanı değerlendirmiş olursunuz. hem her allahın günü girdiğiniz facebook'un hikayesini falan öğrenirsiniz. ama inception, black swan gibi filmlerin yanında oscarda pek şansı olduğunu düşünmüyorum.
hayatımıza bir anda giren bir internet sitesine ne kadar da bağlandığımızı gösteren filmdir. çok güzel bir film değildir ancak bu film çoğu kişiye ayna tutmuştur.
8 oscar adaylığı ve 4 altın küre kazanmasını kesinlikle haksızlık bulduğum filmdir. konusu klişelerin fazla dışına çıkamamış klasik hollywood filmlerinde gördüğümüz senaryo temeline oturtulmuştur. buna rağmen konunun işlenişi ve teknik açıdan gerçekten başarılıdır. ama yine de altın kürede en orjinal senaryoda inception'ın önüne geçip ödülü alması adete bir şok. başka dikkat çekilmesi gereken bir konu ise yönetmen fincher. kendisi fight club, se7en, the curious case of benjamin button, the game gibi filmlerden sonra yaşadığı ödül alamama sendromunu son derece satışı uygun bir filmle, the social network ile yenmiştir. belki de bu filmler içinde ödül alması en son beklenen filmi şimdiden 4 altın küre almış, 8 de oscar adaylığına layık görülmüştür(kim bilir kaç oscar alacak). ödül veren insanlara gerçekten şaşırmamak elde değil, bana bunu bir kez daha gösteren güzel filmdir. muhteşem değil.
hayalleri küçük olan insanların kesin beğenmeyeceği, hayalleri büyük olanların ise kesin beğenecekleri, hayalleri sıradan olanların ise beğenip beğenemeyeceği konusunda genelleme yapılamayacağı genellemesini örneklerle sabitlenmiş bir şekilde genelleyebileceğim cümle alemin bildiği facebook sitesinin hikayesini anlatan filmdir.
daha demin film bitti* ve şunu söylemeliyim ki gerçekten de etkileyici bir filmdi. o aday olduğu 8 oscar ödülünden hangilerini kazanıcak tam olarak kestiremiyorum fakat en az 1-2 tanesini alacağı kesin. o kadar da ilginç olmayan bir konudan bu kadar güzel ve izleyiciyi memnun eden, hayallere sürükleyen ve direk peşinden gitmesini öğütleyen bir film yaratmak büyük bir başarıdır diye düşünüyorum. yönetmen david'in de bu işte çok büyük bir payı olduğu kesin.
--spoiler--
bu arada, beni en çok etkileyen kısımsa filmin en sonunda, şirket çalışanı güzel kızın mark'a "sen bir pislik değilsin fakat olmak için uğraşıyorsun" demesi ve daha sonra mark'ın o kıza arkadaşlık daveti gönderip sürekli f5 butonuna basmasıydı. tabii o sırada geçen bilgilerin de etkisi var: "mark zuckerberg dünyanın en genç milyarderi oldu." alt metinse: "fakat 500 milyon arkadaşa rağmen hâlâ harvard'daki o loser olarak kaldı." bir de dava sırasında ikizlerin ya da eduardo'nun avukatı mark'a "mr. zuckerberg, en iyi arkadaşınız size 600 milyon dolarlık bir dava açtı" dediği sırada mark'ın suratının hali görülmeye değer.
--spoiler--
david fincher dan yarım kalmış erkeklere. herşeyiniz olsa da bazen doğuştan gelen bir eksikliğiniz vardır ve naparsanız yapın bu eksikliğinizi gideremezsiniz, the social network 4 milyar dolarlık servete sahip bir adamın hayatına eksiklikleriyle devam etmek zorunda olduğunu anlatıyor.
sosyal olacam diye kurullara düşen ve sevgilisinden ayrılan bir hıyarın hikayesidir.
filmdeki diyalogların çoğu çok fazla hızlı olduğundan durdurularak izlenilmesi tavsiye edilir.
inat edip durdurmayan ben, baş ağrılarına kalmıştım.
Adamlar başta 1000 $ ayırıyor iş için.Bizim Türkiye'de değil 1000,100 $ ayıramazsın harç parası cart curt derken.Filmi eleştirmiyorum,eğitim sistemini eleştiriyorum.Sonra elin gavuru tabi yapar.
film düz mantıktır ancak facebook'un kuruluş hikayesi o kadar manyakki filmide güzelleştirmiş. ayrıca oyuncular iyi oynamış.
mark'ın arkadaşına yaptığı olay kabul edilemez ancak adam ne olursa olsun 100 küsür milyon dolar kaybedip 25 milyar doların sahibi olmuş.
büyük ihtimalle oscar'ı alacak film. yazıyorum buraya bakın sonra bana artistlik yapmayın hiç. arkadaş bak şimdi dinle. bu jüri fincher'i yıllardır adam yerine koymamış. fight club gibi bir filmi aday bile yapmamış sonra benjamin button adayken gidip slumdog millionare gibi bir filme oscar vermiş. bu sene görürsünüz olm. çok hakkını yedik bu adamın deyip oscar ı verecekler bu filme.
ha kötü film mi? değil tabi güzel film abartı bir yanı yok ama çerez niyetine izlenebilir.
oscar ı alacak orası ayrı. olmadı nominated olacak lan işte daha ne olsun. daha ne istesin yani adam.
edit: film olarak vasatmış bu arada ahahahahaha. duş jeli olarak oldukça başarılıydı ama film olarak vasattı. nası bi kafa bu ya kjasjdkakj
en iyi film oscarını alırsa haksızlık olur ancak izlenmeyecek bir film de değil. sonuçta milyonlarca insanın kullandıgı bir paylaşım sitesinin ortaya çıkış hikayesi anlatılıyor ve insan haliyle merak ediyor. filmde bu güzelce aktarılmış.
önce inception'ı izledim. ve dedim ki "işte oscarlık film budur." sonra the social network, king's speech gibi filmlerin de yarışta olduğunu bunların içindeyse the social network'ün en güçlü aday olduğunu duydum. facebook'un filmini yapmışlar onunla oscar mı alacaklar? demiştim. trailer'ını izledim ve sadece trailer'la oscar alabilecek kapasitede bir film olduğunu gördüm. Benim şahsi kanaatimdir. 2011 en iyi film oscar'ı gönül isterdi ki inception'ın olsun ama The social network yılın filmidir. saygılar.
10 üstünden 6.5 tan 7 yi hakeden filmdir. filmde tek ilgimi çeken yan zuckerberg in bu denli saçma bir adam olmasıydı. oscarlık hiçbir yanı yok. inception ı da sevmiyorum ama güzelim oscarlar bu saçmalığa giderse üzülürüm gerçekten.
edit: gerçi oscar ın da çok bir bok olayı varmış gibi ama yediremiyor insan işte.*