sadece bir gruptan cok daha fazlası.
bir zaman düşüncelerimi toplayıp fazla fazla yazacağım bu başlığa.
hak ediyor cunku uzun yazılmayı,kısacık bırakamam ben bunu.
500 days of summer filminde duyduğumda tebessüm etmeme neden olmuş gruptur. çıkış yaptığı yıllarda diğer grupların uzun isimlerine bir tepki olarak kendilerine bu ismi vermişlerdir. bir kere dinlemek kesmez insanı. filmde esas kızımızı oynayan zooey deschanel please please please let me get what i want harika seslendirdiğini söylemeden geçemeyeceğim.
ne mainstream denilen ana akım müzik piyasasına ne de yeraltına ait, sessiz sakin, kaliteli müzik yapan ve imaj olarak, bu tarz müzik yapan bir çok gruptan çok daha belirgin ve özgün bir duruşa sahip olsa da gerektiği ilgiyi görmediğine inandığım grup. Belki de kalabalıklara hitap etmediği için temiz kaldı, bugüne kaldı, yarına da kalacak. ayrıca şarkılarını dinledikçe şunu farkettim: müzik ve sözler, birbirleriyle müthiş uyum sağladığı gibi birbirinden ayrı olarakta kullanılabilir. güfte tek başına beni götürmek istediği yere götürebilir, beste desen ayrı. ön planda kullanılan enstürmanlara ilaveten baharat tadında, bazen geriden bir yan flüt, bazen ince bir keman eşlik ediyor bu da ayrı bir hoşluk tabi.
let me get what i want şarkısı ile beni benden alan gruptur. dinledikçe adamın üstüne hüzün çöker, keşke dedirtir, vayy bee dedirtir..
off offf dedirtir...
dedirtir işte.
kısadır ama özdür...
good times for a change
see, the luck i've had
could make a good man turn bad
so please please please
let me, let me, let me
let me get what i want
this time
haven't had a dream in a long time
see, the life i've had
could make a good man bad
so for once in my life
let me get what
i want lord knows, it would be the first time
lord knows, it would be the first time
iğrençler çünkü müzik düzenimi alt üst ettiler. normalde karışık karışık, bir ondan bir bundan takılırken, bu grupla tanışmamdan* sonra uzun zamandır öyle bir şey yapamıyorum. dinledikçe dinleyesim geliyor garip bir şekilde. bakalım ne zamana kadar sürecek bu.
tanımla başladım, tanımla bitireyim;
büyülü bir müzik, büyülü bir ses ve büyülü şarkılar.
geceli, gündüzlü, 7/24 güzel olabilen grup. ingiltere gibi müziğin beşiği bir memleketten çıkmış en iyi gruplardan. sebebi iste gayet açıktır aslında. evet, morrissey'dir.
jeff buckley live in chicago konserinde "the 60's are bullshit, the 70's almost big big bullshit, 80's.. i don't even need to tell you, except for the smiths maybe." demiştir the smiths hakkında.
frank rijkaard dinliyor diye bir semptaimin oluştuğu gruptur.birkaç şarkısını dinledim ve gerçekten sevmeye başladım,çok melankolik şarkılara sahipler.teşekkürler frank benimle bu güzel grubu tanıştırdığın için.