Başlat: Ready Player One filminde adı geçen stephan king'in en çok satan kitabından uyarlanan nefret ettiği filmi diye lanse edilen film.Bazı sahneleri müzipçe filmde kullanılmıştir.izlemeye spoiler olabiir. Dikkat!
Siz hic bisiklet tekerliginin ya da daktilonun sesinden korktunuz mu? Gerim gerim gerildidiniz mi?
Hoş o karı bende de olsa cinnetin babasini geçiririm de neyse konu o degil.
Kurgu,sahne geçişleri, müzikler, oyunculuklar harika.zaten jack abi oynamamis yaşamış ve bize de yasatti sagolsun.
Kisaca efsane bir film.
...
Here's johnny!
Dün gece uzun zaman sonra nostalji yapmak amaciyla yeniden izledigim kült film.
Burada yapilmis yorumlarin cogunu okudum. Genellikle mukemmel bir film denmiş(hep ayni şeyler dişe dokunan bir yorum yok) ve senaryo sebebiyle eleştirilmis. Oncelikle bir roman film yapildigi zaman senaryonun ayni sekilde kalma zorunlulugu yok, bu pek mumkun de degil. Kitapta 217numarali odadan bahsedip filmde bunun 237 olmasi bu filme "senaryo cok bozmus yeaa" demeyi gerektirmez. Roman romandir filmde filmdir.
Buradan sonraki yazacaklarim spoiler iceriyor. Izlemis olanlar okuyabilirler ama hala izlemediyseniz ve izlemek istiyorsaniz okumayin.
Oncelikle filmde danny'in giydigi apollo kazagindan bahsedicem. 70'lerde apollo 11 aya gonderilip aya ayak basildiginda insanlar ayda yaşayabilmenin mumkun oldugunu dusunduler. Kubrick de filminde bunu gostermek amaciyla torrance lari bir nevi ay da yasamaya baslayan bir aileymis gibi sekillendirdi. Buyuk otel de uzayin sonsuzlugunu gosteriyordu aslinda.
Diğer konu ise otel ve kizilderililer. Bunu bilmeyen kalmamistir aslinda ama burada hakkinda yazildi mi bilmiyorum. O yuzden ben yazayim.
Otel muduru otelin bir kizilderili mezarliginin ustune insaa edildigini söyler. Aslinda bu kizilderilileri katlederek kurulan amerika ve yukselisiyle de ilgilidir. Otelin cogu yerinde gorulen kizilderili motifleri ve islemeleri de bunu anlamak icin yeterli. Filmde labirentte danny'in izini kaybettirmek icin adimlarini tersten basmasi da bir kizilderili iz kaybettirme teknigidir. Ayrica bir odaya bir yerden sürekli kan doluyordu ve o sahne hep sessiz oluyordu. O zamanda anlatilmak istenen ise kizilderili katliaminin bastirilip hic konusulmamasi olarak yorumlanabilir.
Ayrica jack barmen lloyd ile konuşurken white man's burden(beyaz adamin yükü) diyordu. Bu bir misyoner sloganidir. Beyaz irkin diger irklardan ustun olduguna dair bir söylemdir. Bu slogona gore beyaz insanlar bu dunyaya eski ve gelismemis insanlari egitmek, yok etmek icin gonderilmislerdir. Filmde jack e "zenci bir adam geliyor" denildi ve baska bir şey söylenmedi yani öldürmesi gerektigi falan. Fakat jack filmde sadece zenci adami öldürdü. Bu da aslinda jack'in kendini üst sinifa begendirme ve onlarin isteklerine yapma amacinda oldugunu gosterdi.
Filmin sonu ise tam bir muallak olarak kalmistir. Stanley e gorede hicbir korku filminin kesin bir sonu olmamasi gerekiyormuş aciklamasina gore.
film ile kitap apayrıdır. Kubrick oteli ele geçiren kötü ruhu yok saymıştır. Bu da başta (bkz: Stephan King) olmak üzere çoğu kişinin eleştirisine neden olmuştur.
bir kubrick hastası olarak bütün samimiyetimle; üstad'ın senaryoyu bok edip, kurguyu pek beceremediğini, hatta bu konuda gayet amatör gibi kaldığını söyleyebilirim. fakat nicholson amcanın usta oyunculuğu ile tatlandırıp, akılda kalıcı bazı sahneleriyle eksiklerini fazlasıyla tamamlamış ve tüm zamanların en iyi korku filmlerinden biri haline getirip servis ettiğinide söyleyebilirim. nedense usta yoda geldi aklıma...
Ruhunu şeytana satma sahnesiyle efsaneler arasına giren film. Müziği, senaryosu, sahneleri vs. hep çok iyidir fakat o sahne hafızada unutulmazlar arasına sokar filmi.
filmde zaten olacak olan bir şeyi anlatmıştır. yani yer değiştirip başka yere taşındıkları için olmamıştır. orada sadece açığa çıkmıştır. bu yüzden psikolojik gerilimdir. başarılı filmdir.
jack nicholson'ın oyunculuğu dışında hiçbir şeyi beğenmediğim film. kubrick'in açık ara en abartılmış filmidir. film çıktığı dönem razzie ödüllerine en kötü yönetmen ve en kötü aktris olmak üzere iki dalda aday gösterilmiştir.
kitabı okumadım ama stephen king'le boşuna tartışmamışlar demek ki.
barındırdığı sayısız imge yetmezmiş gibi, güntekin onay'dan sonra üstüne bir de karaoğlan bülent ecevit'in de içerisinde yer aldığını fotoğrafı bulundurur.
gerilim filminin, sadece ses efekti olmadığını bir kez daha anlatan baş yapıt.
hele ki o küçük çocuğun otelin boş koridorlarında bisikletiyle gezmesi... işte gerilim budur. kapalı alan psikolojisinden tutun da para-normal olaylara kadar her türlü korkunuza hitap ediyor. jack nicholson ise bildiğiniz döktürüyor.
filmin sonu ise bildiğiniz tokat vuruyor izleyiciye. tam filmi bitirdim, her şey cevaplandı derken, kubrick o siyah beyaz fotoğrafla bitmiş filmi kafanızda tekrar başlatıyor. 237 no'lu odada geçen sahneler ise korkuyu unutanlara korkuyu tekrar hatırlatıyor.
klasik korku filmlerinden bıkmış olanlar bu filmi izledikten sonra, korku ve gerilim filmi tanımını yeniden yapacaklardır.