gerçeklik algımızı, sürü psikolojisini ve içinde bulunduğumuz sosyal medyanın ne türlü bir şişirme aracı olarak kullanılabileceğini pek güzel izah eden sosyal deneyin olmayan restoranı.
günümüz teknolojik icadlarının bazıları için “matah bir şey olaydı eskiler icad ederdi” dedirten hadise.
Murat soydan’ın paylaştığı “internet ve sosyal algı” meselesine dair çarpıcı bir hadise:
Olmayan restoran Londra’nın bir Numarası nasıl yapılır?
“Vice News’in yazarı Oobah Butler 2018 yılının başında dünyanın en çok kullanılan gezi tavsiye uygulaması TripAdvisor’da bir restoran kaydı gerçekleştiriyor. Ancak restoran gerçekte yok. Butler bir web sitesi hazırlıyor. Sosyal medya hesaplarını kuruyor. Ve tamamen hayalde var olan restoran hayata geçiyor. ismi ise “The Shed” (Kulübe).
Butler, The Shed’in sosyal medya hesaplarında paylaşmak için “yemek” fotoğrafları çekiyor ancak bunlar gerçek yemek bile değil. Örneğin “güzel bir yemek” gibi görünen tabaklardan biri tuvalet tabletinden oluşuyor.
The Shed’in tanıtımında “yalnızca rezervasyonla hizmet vermekte olan” bir restoran olduğu yazıyor. Butler arkadaşlarına TripAdvisor’a girip “olmayan restoranı” hakkında pozitif yorum yapmalarını istiyor.
Pozitif yorumlar arttıkça The Shed’in TripAdvisor’daki puanı yükseliyor ve insanlar rezervasyon için aramaya başlıyor. Butler arayanlara tamamen dolu olduklarını, belki 6-7 hafta böyle süreceğini söylüyor.
Bu arada sistematik olarak pozitif yorumlara devam ediyor. Instagram hesabından düzenli olarak paylaşımlar yapıyor ve “olmayan restoran” The Shed dilden dile yayılmaya başlıyor.
Butler sadece bu yalanını aynı şekilde sürdürerek The Shed’i TripAdvisor’da 5 tam puan ve mükemmel yorumlarla Londra’nın bir numaralı restoranı haline getiriyor.
onunda The Shed’e gelmek için haftalardır sırada bekleyen müşterileri arayarak restoranın müsait olduğunu ve gelmek isteyip istemediklerini soruyor. Hepsi çok mutlu oluyor. Bu kişilerin bir kısmı Paris'ten kalkıp gelecek.
Tabi ortada restoran yok, arka bahçeye açılan evin için dökülüyor, küçücük bir mutfak var. Butler hazırlıklara başlıyor. Bahçeyi donatıyor. Yemek servisi için alışveriş yapıyor.
Yemek alışverişi dediğim de hazır yemekler. Mikrodalgada ısıtıp verecek:) Londra’nın en iyi restoranına gelen kim yemeğin kalitesine “kötü” deme lüksünü sahip ki!
Müşteriler geldiğinde onları bu özel deneyim için bahçeye götürürken gözlerini bağlıyor. Bir arkadaşı DJ oluyor. Mikrodalgada ısıttığı yiyecekleri misafirlere veriyor.
Bu mükemmel (!) deneyimi yaşayan misafirler aslında olmayan bir restoranda yedikleri hazır yemeği şöyle değerlendiriyor: Londra’nın en iyi restoranında bu deneyimi yaşamak harikaydı”
long live rock n roll albümünden güzel bi rainbow şarkısı. gaz sözleri güzel de bi solosu bulunur *. dio nun vokali süper her zamanki gibi. bi de nakarattaki, street walking kısmını scream walking diye biliyodum ben uzun bi süre ne alakaysa. nese bu daha güzelmiş zaten scream walking ne ya. streeeat walkiin.