tüm ömrümüzü film izleyerek geçirsek yine de öldüğümüzde, izleyemediğimiz sayısız güzel film kalır geride. ve o izlemediğiniz filmleri görme imkanınız olsa mesela büyük ihtimalle izlediklerinizden bazılarının yerine keşke bunları izleseydim dersiniz. işte bu film asla ama asla ''yerine keşke bunu izleseydim'' dedirtmeyecek bir film.
dünyanın en iyi filmi olarak seçilmiştir. bunu sonuna kadar hak ettiğini düşünüyorum. yalnız 500 m'lik lağam borusundan boğulmadan bu adam nasıl geçti hâla aklım almıyor. filmle ilgili şöyle bir düz adam mantığı var:
-oğlum bu film ne lan? bizim bir cümlede hallettiğimiz olayı 2 saaate yaymışlar.
+ neymiş o tek cümle?
-azimle işeyen duvarı deler.
+sanat, estetik, ruh, emek, sinema...
-geç hacı bunları geçççç
+ben bir şey demiyorum.
harika sahneleri izleyenlerin aklına mıh gibi kazılı olan bir başyapıt.. ben de çoğu sahnesini gözlerimi kırpmadan izlemişimdir o ayrı ama red'e her on yılda bir pişman olup olmadığını sormaya gelen şartlı tahliye memurlarının en son gelişlerindeki red'in tavrı ve kurduğu cümleler beni derinden etkileyenlerdir..
artık red müebbet cezasının 40 yılını geride bırakmış ve şartlı tahliye memurlarının karşısına pişman olup olmadığını anlatması için çıkarılmıştır..
- yeter artık evlat.. yıllardır gelip keyfimi kaçırıyorsunuz.. bana pişman olup olmadığımı soruyorsunuz.. söyliyeyim.. pişman olmadan geçirdiğim bir gün bile yok! şimdi önündeki kağıtları imzala da bitsin şu iş.. vaktimi boş yere harcamayın.. doğrusunu isterseniz, artık umrumda bile değil!!
''you know what the mexicans say about the pacific? they say it has no memory. that's where i'd like to finish out my life. a warm place with no memory...''
türkiye'de büyük ölçekli işletmeler için mevcut yasaya göre belli sayıda eski mahkum çalıştırma zorunluluğu vardır. çalışma fırsatı bulanlar yakından bilir; bu adamlar harbi insanlardır, en harbi insanlar. adam gibi adamlar. aynı iş yerini paylaştığım bu insanlar bana sıradan herhangi bir insanın öğretemeyeceği çok şey öğrettiler, "fark etmemi" sağladılar. herkesin hata yapma hakkı olduğunu ve ne olursa olsun herşeyin telafisi olduğunu. adam satmamayı, arkadan konuşmamayı, işine sahip çıkmayı, ama özellikle yaptığın işe sahip çıkmayı ve en iyi şekilde yapmayı. harbi insanlar dedim, iyi düşünün bunun üstüne, bizim gibi çakma adamlar değil.
filmin başarısı, konusu ve vermek istediği mesaj bir yana, bu doğallığı yansıtmasından kaynaklanıyor bence; tamamen oyunculuk üstüne konuşuyorum, mükemmel oyunculuk üstüne.
--spoiler--
filmde can alıcı iki sahne var. birincisi hemen filmin başında red'in şartlı tahliye komisyonunun karşısına çıktığı ilk sahne. odaya girdikten odadan çıkasıya kadar geçen sürede morgan freeman'ın muhteşem oyunculuğuna dikkat edin. ikincisi ise kanımca filmin vermek istediği mesajın tüm açıklığıyla göz önüne serildiği an; brooks'u hapisten çıktıktan hemen sonra otobüs'le şehire dönerken gösteren sahne. yüzündeki ifade ve sımsıkı tutunduğu koltuk demiri. hapiste 50 yılını geçirdikten sonra tahliye olan ve ilk kez otobüse binen biri ancak böyle canlandırılabilirdi. saygıyla eğiliyorum.
--spoiler--
film konusu ve verdiği mesajıyla etkilemiştir. Akılda kalan bir sahne vardır ki sürekli tekrar edilir.
hapishane kızları andry e tecavüz edeceği sırada çamaşır görevlisini çıkartırken söylenmiştir.
-i said fuck ooooffff
Tüylerim diken diken olduydu o sahnede, o kadar etkilendim ki filmi bırakıp odamdan çıkıp gidecektim.
dünyanın en iyi filmlerinden birisidir. 18 milyon dolar a mal olmuştur. küçük bir mantık hatası olan ama filmin mükemmelliğine gölge düşürmeyen dediğim gibi mükemmel bir film..
oscar denilen şeyin bu filme verilmediğini her düşündüğümde (7 dalda aday olup-0 oscar), ''ulan bu filme de oscar vermeyeceksiniz, siz alın o oscarları ...'' dediğim filmdir.