türkçesi orjinalinden güzel olan bir filmdir. hatta filmin ismini bile daha güzel hale getirmişlerdir. (bkz: esaretin bedeli) ayrıca morgan freeman amcamın, oyunculuğu ve anlatımı takdir edilesidir.
şahane bir tabloya bakıp ressamın kullandığı aşmış teknikleri izlemek gibi bence bu filmi izlemek. imdb deki yorumlardan birinde denildiği gibi, holywood un çok nadir çıkardığı sanat eserlerinden biri.
(bkz: esaretin bedeli) ünlü sinema dergisi empire'ın okurları arasında düzenlediği "bütün zamanların en iyi filmleri" anketinde bu film ilk sıraya yerleşmiştir.
stephen king'in "rita hayworth and shawshank redemption" adlı öyküsünden frank darabonht'un uyarladığı başrollerini tim robbins ve morgan freeman'ın paylaştığı esaretin bedeli (shawshank redemption), karısını ve sevgilisini öldürmekle suçlanıp ömür boyu hapse mahkum edilen genç bir bankacı ile cezaevinde tanıştığı siyahi arkadaşının öyküsünü anlatıyor.
insanın içindeki umutun herşeyden önemli olduğunu belirtiyor bu film. iki hafta hücre cezası almasına rağmen o italyan kadının müziğini dinletmesi inanılmaz ve çok etkileyici sahnelerinden biriydi.
insan böyle filmlerle karşılaşınca filmlerin insanların hayatlarını değiştirebileceğine inanıyor. dışarda olmanızın keyfini çıkartın ve asla içeri düşmeyin mesajını da veren bir film.
kesinlikle izleyin!
türkiye'de esaretin bedeli olarak bilinir ve ve trt'den defalarca gösterilmiştir..şu sıralar piyasaya çıkan dvd versiyonun izlenilmesi tavsiye edilir..
filmde ise birçok duygusu okşanır insanın..azim,kararlılık,hayallerinin peşinden gidebilme,hiçbir engelin hayallerin gerçekleşmesine aslında mani olamayacağı ve arkadaşlık tabi ki..
bizim "özgür insanlar" olarak yaptığımız ve bizim için aslında hiç önemli olmayan aktivitelerin; demir parmaklıklar arkasındaki insanlar için ne denli önemli olabileceğidir.
filmin sonunda insan durduk yere (kıymetini bu film sayesinde fark eder her nasilsa) sadece "özgür" olduğu için bile suratinda masum bi ifadeyle gulumseyebiliyor.
tabiki iyi film izlemiş olması da cabası.
bu film, başından sonuna kadar özgürlüğün ve mahkumiyetin farkını anlatıyor aslında.
mükemmel senaryosuyla akıllarda kalmayı başaran sayılı filmlerden... tim robbins ve morgan freeman'ın harikalar yarattığı yeni dvd arşivime eklediğim frank darabont'un yönettiği müthiş başyapıt.
stephen king' in az bilinen ve üç öyküden oluşan kitabı kuşku mevsimi içerisinde yeralan; rita hayworth posteri isteyen adam öyküsünden sinemaya mükemmelce uyarlanan film. özgürlük duygusunu en az the papillon' da ki inandırıcılıkla işleyen ve seyirciyi avucuna alan bir filmdir. andy' nin kişiliğindeki durağandan patlamaya giden değişimi ve sakin görünümlü o derin gücü izlemek çok keyifli. tim robbins ise hayatının bu ikinci tecavüze uğrayan erkek rolünde adeta şov yapıyor.
red' in andy hakkındaki düşüncelerinin değiştiği film.
shawsank' a getirildiğinde:
--spoiler--
ben şu iyi çocuk tipliyi seçtim. onun bir gece bile dayanmayacağına dair bahse giriyorum.
--spoiler--
andy kaçtıktan sonra:
--spoiler--
parlak tüylü bir kuşu tutamazsınız kafeste. bir gün salıverirsiniz ve içinizdeki onu hapsetmekten doğan vicdan azabı da onunla uçup gider.
--spoiler--
dostluğu ve özgürlüğü hapisane parmaklıklarının bile engelleyemeyeceğini anlatan muhteşem yapım. her gece dvd' sini kiralamaya değecek frank darabont filmi.
20 yıl boşuna cezaevinde kalan hiç bir zaman umudunu kaybetmeyen yıllarca tünel kazan ve sonunda hak ettiği özgürlüğe kavuşan andy dufresne nin akılalmaz,vurucu,sarsıcı hikayesi...
afişinde "korktukça tutsak , umud ettikçe özgürsünüz" yazan bence tüm zamanların gelmiş geçmiş en iyilerinden olan film. inadına umudun en güzel örneklerindendir.
sinema budur dedirten yapım.türkçe dublajlı, türkçe altyazılı, orijinal dilde ve nihayetinde ingilizce altyazılı olmak üzere defalarca kez izlediğim, üniversitede her karesiyle çözümlediğim, müthiş oyunculuklarıyla ders veren, senaryosu, görüntü yönetmenliği ve kurgusuyla da tüm ödülleri sonuna kadar hak eden efsane film.
en sevdiğim filmler arasında ilk 5 e kesinlikle girecek gerçek anlamda bir başyapıt.tim robbins'in kariyerinde ki zirvesi bu film olsa gerek.morgan freeman da herzaman ki gibi gayet başarılı bir performans sergilemişti tabii ki ama cidden senaryosu çok zekice yazılmış,kendinizi ana karakteriyle özdeşleştirip onunla üzülüp,onunla sevindiğiniz sonunda o berbat lağım çukurundan sürenerek yağmurun altına çıktığında hem geçmişinde ki pislikler,hem de üzerinde ki pislikler akıp giderken gerçekten duygulanıyor insan