neresi güzeldi anlamıyorum, güzel olan tek şey filmin atmosferiydi. Geri kalan 1 tane güzel şey yok. Şunun senaryosunu yazmak için 1 saat yeterli, ve gerçekten de filmi anlatmak için en uygun cümle, canavarlı seksli bişeyler.
bu filmdeki araba galerisinde gördüğümüz cadillac satıcısı abi kuzey kutbu yöresinde görev yapsa oradaki eskimolara vantilatör satmayı bile becerir. öyle böyle kafalamadı adamı 3 dakikada.
Hikayemiz 1960'lı yıllarda gizli mi gizli bilimsel çalışmaların yapıldığı, karanlık, loş, tüyler ürpertici bir merkezde geçiyor. filmin geneline sinmiş koyu renkler, makyaj ve görsel efektler ise şahsım adina fazlasıyla güzeldi. 60'lı yıllar ve fantastik öğeler adeta birbiriyle dans eder haldeydiler.
Filme nasıl başladığımı nasıl bitirdiğimi ise hiç anlamadım desem yeridir.Ama bazı sahnelerde insanın acımasızlığı ve şiddeti karşısında çok sinirlendim ve canım yandı. çünkü dünya bu hikayeden daha da kötü bir yer.
sonrasında hikayenin oldukça "farklı" bir hikayeye evrilmesinden de hiç rahatsız olmadım. Tersine bu durumu oldukça etkileyici buldum. Sevgi tüm evrende kullanılan tek ortak dil belki de...
Aldığı ödüllerin hiçbirini hak etmeyen abartılı balon ve klişe bir film. Bunun ödül aldığı sene diğer ödül alan filmler de tırttı. Ortalıkta düzgün film olmayınca ödüller de bu ve bunun gibilere kaldı.
Mıhteşem film, peri masalı tadında film ifadeleri feci abartılı ifadeler. Kusura bakmayın. Dibine kadar klişeleri barındırır. Yapı olarak pan'in labirenti'ne benzer.
Film elisa adında, sally hawkins'in hayat verdiği bir kızcağızın olağandışı aşk hayatını beyaz perdeye taşıyor. Spoiler vermemek adına senaryodan daha fazla bahsetmek istemiyorum. aslında bildiğimiz güzel bir peri masalı tadında film. olağandışı bir senaryo, güzel oyunculuklar, harika sanat yönetimi ve daha fazlası..
izlediğim ilk guillermo Del toro filmi olma özelliğini taşıyor film. Kamerayı ne kadar harika kullandığını eklemem gerek del toro'nun. Fotoğraflar harika, kompozisyonu düzgün kuruyor, film bir dakika bile ritmini, temposunu kaybetmiyor. harika bir emek var filmde. best picture (en iyi film) oscar'ını kazanmış onca film izlemiş olmama rağmen, 'ya kesinlikle haketmiş' diyeceğim 3-4 film vardı. the shape of water filmi de bunlardan birisi. The pianist, green book, driving miss daisy filmleri ise diğer favorilerim.