izlenmesi gereken film. konusu çok sürükleyici değil, biraz sakin bir film ama oyunculuklar çok iyi. kate winslet, titanic'ten sonra izlediğim en iyi performanslarından birini sergilemiş.
kate winslet'in performansı ve yönetmenin (bkz: stephen daldry) atmosfer kurma becerisinin sürüklediği,ancak hikayesi biraz havada kalan ortalama film...
bernhard schlink'in holocaust üzerine yoğunlaşmaya çalışırken bir yandan da konuyla bağlantılı olarak anlattığı bir aşk hikayesini de içinde barındıran romanının ismi. oldukça anlaşılır bir şekilde, basit ifadelerle çevrildiği için ingilizce çevirisinden okumak sıkmıyor, ama okurken * bir şeylerin eksik olduğunu, çıkarıldığını hissediyorsunuz ister istemez.
romanın ana kahramanının gözünden anlatılan hikayede, yapılanlardan pişmanlık duyup duymamak, suçluluk hissedip hissetmemek ya da olanları bir şekilde de olsa telafi edip etmemek arasında kalmış michael berg * bu çelişkileri yaşayan birçok insanı aklınıza getiriyor. roman biterken hala kararsızlıklarla boğuşan michael berg'ün durumu, kendine itiraf etmekten korktuğu çaresizliği hiç de yabancı gelmiyor ve okuyucuyu garip bir şekilde etkilemeyi başarıyor.
her şeyden önce bu bir aşk filmi. hem de sonu intiharla biten bir aşk. yıllara meydan okumuş, onu yaşayanlar tarafından her gün hatırlanmış ( adamımız büyümüş olmasına rağmen neydi öyle yüzüne gözüne yerleşmiş hüzün? adam bir tek kadını hapisten almaya gittiğinde ve onun ismini gardiyana söylediğinde gülüyordu içinden içinden)
aşkın bilmediğimiz, edebiyat ya da sinemada az işlenmiş bir tarafını kendine iş edinmiş. bunun için de almanyanın o soğuk, ciddi ve politik ortamından başka bir dekor düşünülemezdi heralde. sübyancılık demeye dilim varmıyor ama az rastladık biz böyle olgun kadın-ergen erkek aşkına sinemada.
tam da burda aslında yaşıtlarından belki de 10 yaş büyükmüş gibi bir ruha sahip olan ve aslına bakarsanız o on yaş büyüklerde dahi olmayan bir aşk anlayışına ve dünya görüşüne sahip olan ergenimizin, şiirle ilgileniyor, metafizik bir dünyada yaşıyor ve inanılmaz zeki! olmasından dolayı basit bir porno filmi senaryosundan fersah fersah ötede bir senaryo çıkıyor ortaya.
akranlarıyla göl kenarında eğlenirken bisikletine atlayıp kadınına koştuğu sahne, kadın onu basit bir nedenden ötürü azarlayıp da hayatından defettiği anda kapıyı çarpıp gittiği ama sonunda " nereye gidiyorum ki, gidecek yerim yok" çaresizliğinde geri döndüğü sahne hep süper sahnelerdi.
pretty woman filminden arak olduğu bal gibi belli olan opera-arya dinlerken ağlayan kadın ve onu izlerken "işte bu" diye iç geçiren ve aşkı katmerlenen erkek ! bilemiyorum gerek var mıydı böyle bir hırsızlığa, ama aklım bana belki de pretty woman o sahneyi bu filmden çalmıştır dedirtiyor evrensellik bağlamında.
mükemmel bir film. filmi izlemeyip de fikir edinmek için bu yazıları okuyanlar; izleyin.
ya o ergen rolündeki çocuğun, oscarlık kate karşısında döktürmesi? ya o kate in memeleri? omg.
kate winslet e hayranlık duyan birisi olarak çok beğendiğim filmidir. o elemantinin yerine kendimi koymadım değil hani. ama kate e de aşık olmamak mümkün değil arkadaş nasıl o iş bilemedim ?
kate winslet in oyunculuğunu sergilediği ve bu sayede birşeye benzemiş olan filmdir.senaryonun işlenişinde yeryer kopukluk olması ve almanca yerine ingilizcede çekilmesi filmin fiyasko yanları.*
izleyerek zaman kaybettiğimi düşündüğüm gerek konusu gerek sahneleriyle yıllardır ısıtılıp önümüze konulan filmlerden farkı olmayan bir yapıt. ilk 1 saati zaten erotik filmleri andırıyor. aynı şey defalarca tekrarlanıyor ve balık daha baştan kokuyor. filmin gidişatının boktan olacağının sinyallerini alıyorsunuz. öyle etkileyici filan da değil film. almanya'da geçmesine karşın ingilizce konuşulması hadi biyere kadar kabul ediliyor ama insan bari biraz kate winslet' ı yaşlandırmayı başarır. neyse sinema zevk işidir ve beğenenlere saygı duyarız ama benim için sınıfta kalmıştır film.
kate winslet oscarı evet hak etmiştir bu filmle ama film öylesine bir filmdir. belki de kate winslet'ın başarısı burdan gelmektedir,film kötüyken,onun parlaması çok daha kolay olmuş olabilir..
Filmin artık bayan Yahudi geyiklerini geçersek eğer film güzeldir kesinlikle izlenmesi gereklidir.
tek derdim yeni filmlerde kıllı erkek siki gösterme modasının bir türlü geçmemiş olmasıdır. Ulan mecbur muyuz ormanın içinde boğulmuş erkek siki görmeye. kesin bari şu ormanı da midemiz az kalksın.
hanna schmitz'in okuma yazma bilmediği anlaşılmasın diye suçlamaları kabul etmesi güzel bir ders verme amacı taşır; kibrini yen ve eksikliklerini kabul et.
bunun dışında holivuddan iyi anlayan birisi gibi görünmek için filme methiyeler düzmeyeceğim. yahudi firmaların çektirdiği bir ajitasyon filmi, başka da bir şey değil.
kate winslet'in, neredeyse dörtte birini çıplak geçirdiği filmdir. ablamız oscar'ı haketmiştir. helali hoş olsun.
ancak filme genel itibariyle acayip uyuz olmuşumdur. ulan filmin kadrosunda sadece ralph fiennes ve kate winslet'in anadili ingilizce. geri kalan tüm kadro alman aq. hem de öyle uyduruk kıytırık oyuncular da değil hani. **** niye ingilizce kastınız be babacanlar? kate abla ile ralph abi yerine bulamadınız mı birer alman oyuncu? hadi anladık film ingilizce. filmdeki kitaplar, yazılar falan neden ingilizce birader? kim ne derse desin filmin atmosferine acayip darbe vurmuş bu ingilizce olayı.
2008 yapımı The Reader filmi Bernhard Schlink'in 1995 tarihli aynı isimli romanından sinemaya uyarlanmıştır... Kate Winslet, başlangıçta rol için ilk düşünülen isim olup, aynı zamanda Revolutionary Road filminde de yer aldığı için Nicole Kidman onun yerini almıştır. Bir ay sonra çekimler başladığında Kidman hamileliği yüzünden rolden çekilmiş ve Winslet tekrar kadroya katılmıştır. The Reader'ın çekimleri durdurulmuştu. ikinci Dünya Savaşı'nda geçen filmin Sachsenhausen Toplama Kampı'nda yapılacak olan çekimlerine Alman yetkililer tarafından izin verilmedi. Alman yetkili Horst Seferens kampın yalnızca belgesel film yapımcılarına açılabileceğini, binlerce Yahudinin öldürüldüğü bu mekanın çok kötü anıları yeniden tazeleyeceğini açıklamıştı. Savaşın arka planı oluşturduğu bir ortamda geçen The Reader, cinsel maceralar yaşamaya hevesli bir adamın kendisinden yaşça büyük bir kadınla giriştiği gizli aşkın hikayesini anlatmaktadır.