gercekten sadece umut etmemeyi, oturup bir kösede bir mucize olmasını beklememeyi, çabalamayı, sabretmeyi öğreten bir film. film demek az kalır bana kalırsa bir bas yapıt. hayatımın en büyük hatalarından birini yapmısım bu filmi izlemeyi erteleyerek. daha demin izledim. en büyük iyikilerimden biri su an.
--spoiler--
oğlu ile tuvalette uyumak zorunda kaldıkları gece beni mafetti. hele ki onu bir oyuna dönüstürmesi. sırf oğlunun yüzünü güldürebilmek icin.
--spoiler--
will smith bu usta oyunculukla sanki oynadığı rolü gercekten yasıyormus gibi hissettirdi bana. mükemmel oyunculuk. ayakta alkıslanası insan.
"Bir daha sana kimsenin, bir şey yapamayacağını söylemesine izin verme, benim bile! Bir hayalin varsa, peşini bırakmamalısın, onu korumalısın. insanlar kendilerinin yapamadıkları şeyleri senin de yapamayacağını söyler. Bir şeyi istiyorsan peşini bırakma. Git ve al. O kadar.”
bu filmde ana karaktere klişe hollywood filmlerinde olduğu gibi sihirli bir değnek değmez. bir anda dünyanın en mutlu adamı olmaz. karakter ne yapıyorsa çaba ve hırsıyla yapar. bu yönüyle de oldukça gerçekçi olmuş. filmin yarısına geldiğim de o klişe filmlerde olduğu gibi hayatının bir anda değiştiğini görmek istedim. ancak bu dediğim filmin sonunda gösterildi.
Baba oğul smithlerin iyi iş çıkardıkları gerçek bir yaşam öyküsünden esinlenilerek yapılmış güzel bir film.
Bana en çok tesir eden şey baba ve oğlun birbirine olan bağlılıklarıydı. Tabi bunda gerçekte de baba ve oğul olmalarının faydası büyük olabilir.
her şeye rağmen yılmayan, pes etmeyen, dik duran bir adam: chris gardner. onun örnek alınacak çok tarafı var. böyle hikayelerde ve filmlerde genelde izleyicinin günlük hayatta karşılaşamayacağı anormallikler silsilesi meydana gelir ve ana karakter gerçeklerden kopuk bir şekilde parayı bulur ve zengin olur. bu hikayede/ filmde ise chris gardner'in zenginliğe giden yolu hemen hemen bütün insanların bazen girdiği umudun biraz uzun olan yolundan geçiyor. Chris gardner'in sabrı da bence çok takdire şayan onca şey yaşayıp hâlâ dayanabiliyor olmak zor iş doğrusu.
"Umut fakirin ekmeğidir" diye bir söz vardır ve o söz bu filme tam manasıyla uyuyor...
Amerika' daki evsiz barksızlara değinmesi bakımından da takdire şayan bir film. izlediğim onca amerikan filmindeki evsizleri toplasam bu filmdeki gördüklerim kadar etmez. amerikalı'nın kendini Dünya'ya ne kadar iyi pazarladığını bu filmden anlayabiliyorsunuz. bu film madalyonun diğer yüzü birazda... amerikadaki evsizler hakkında beni şaşırtan oranlar duyardım ama anlam veremezdim fakat şimdi daha iyi anlıyorum ki abd'deki sosyal adaletsizlik(zengin ve fakir arasımdaki uçurum) çoğu ülkenin önünde. payda milyonlarca kişiye düşen serveti sayılı bir kaç yüz insanın kontrol ediyor olması bu adaletsizliğin alası.