ah neden bu kadar geç izledim bunu dedirten filmdir. enfestir. ağızda tat bırakır. filmin sonunda film boyunca havada süzülmekte olan jeton tink diye düşüverir. ve bir çok sahneye flashback yaşarsınız. örneğin kuş yok etme sahnesindeki borden'ın karısının yeğeninin sorusu peki kardeşi nerde? ayrıca en güzeli de dikkatli izliyor musunuz sorusu. dikkatli izliyor muyuz?
"neden non-kronolojik filmleri seviyorum?"un anlamı bu film.
ama ben şimdi ilişki kısmına değinmek istiyorum.
---aşık bir kadının bakış açısı---
+ seni çok seviyorum.
- bugün sevmiyorsun.
+ anlamadım.
- bazı günler bunu içten söylemiyorsun. bugün de öyle. belki bugün benden çok sihirbazlığı sevdiğin içindir. sorun yok, böylece içten söylediğin zamanların bir anlamı oluyor.
--- aldatıldığını bilen bir kadının bakış açısı ---
+ seni seviyorum..
- bugün içten söylüyorsun.
+ kesinlikle!
- bu söylemediğin zamanları çok daha katlanılmaz kılıyor.
sözlüğün %60 ının anlamamış olduğu %39 ununda anlamadığı halde anlamış gibi yorum yaptığı film.
not1: tesla inşallah bu filmde senden etkilenenler 1980 de çevrilen filmini de izleyip hakkında araştırma yaparlar ve gerçeklerle biraz daha yüzleşirler.
not2: daha önce de yazdım (#22342457) beyniniz yok fikriniz var sözlük yazarları her konuda yarak kürek anca entry girin. filmle alakalı olmayan ama filmi öven veya söven bir çok entry okudum sayenizde ve yine beyniniz olmadığına da karar verdim ayrıca.
filmi izlemeyenler sakın bu spoiler ı okumasın. diğer enrtrylerdeki spoilerları hiç okumasınlar * mahazallah başka film izlemiş gibi olurlar.
--spoiler--
filmin konusu sihirbazlık değil algıdır. yani konu algınızın karşınızdakinin size sunduğunun değil olayın gelişiminin dikkat edilmesi başından sonuna kadar bu.
gelelim işin ihtiraslı boyutuna.
sihirbaz 1 tane şovmen 1 tane. 1 tanede mentör var. mentör işin para boyutunda olduğu için şovmenin tarafında gözüküyor.
filmin daha başında nolan bizle taşak geçiyor ikizlerden alfred in eşinin yeğeninin kuş kaybetme sahnesini hatırlayın çocuk ağladı alfred sonra getirince de kardeşi nerede dedi * .
olaylar ondan sonra gelişti ve alfred ve freddy ikizlerimiz oldu. tabi farkına varmadık. robert ise şovmen ve işin tamamen prestige dedikleri son anda alkışı alan kısmı ile ilgili.
ikizlerin amacı ise tamamen yeni işler yaparak sihirbazlık yapmak ondan dolayı şovları kötü. birbirlerine ajanlarca verdikleri kitapçıklarda ise zaten filmin sonundaki karşmaşa da robert ın sadece gözünü karartıp o alkışı alarak karşısındakini alt etme çabası yatıyor.
robert her seferinde kendini klonluyor ama ölen klon oluyor. bunu da yine ikizlerin birbirleriyle konuşurken her şovdan sonra görme engellilerin bir su dolu cam kafes taşıdıklarını tespit ettiklerinde olayı çözdüklerinde anlıyoruz. yani alfred olayı çözüyor ama freddy nin düşüncesi tamamen bunun kaynağına ulaşmak.
yine aralarındaki o konuşmada alfred bırak şovunu yapsın diyor ama freddy onu dinlemediği için gidip şova müdahil oluyor ve sonunda hapse tıkılıyor.
senarist hakkında bok atan sözlük yazarlarından defalarca zeki olduğu için robert 2 kere soruyor eşinin ipini hangi yöntemle bağladığını ama işte zeka ürünü senaryo nereye çekersen çek zira bilmiyorum diyor ama bilmeyen alfred mi freddy mi yada bağlayan kim bilmiyoruz * amaç devrelerin yanmasını sağlamak burda * .
filmde şöyle de güzel bir durum var alfred in karısının intihar etmeden önce kavga ettiği kişi freddy ve o yüzden seni bugün sevmiyorum diyor. buda alfred in karısının intiharına neden oluyor. ve filmin sonuna doğru cezaevinde eşin için özür dilerim diyor.
freddy de hostes kızı seviyor aslında sorun olmasa da alfred in ilişkisi ve durumu bozulduğu için otomatikman freddy ninkide bozuluyor ama yemekte tek seni sevdim desede ikizinin olduğunu söyleyemeyeceğinden hostesin gitmesine izin veriyor.
gelelim son sahneye hani hala dikkat etmiyorsunuz dediği şey tamamen oradaki cam kafeslerin her birinin içindeki roberttir. yani görme engellilerin taşıdıkları klon robertlerdir. sahnenin önünde olmasına rağmen bize orda makinayı gösterdiği için göremiyoruz ilk başta ama etraf cam kafeste klon dolu.
işin esprisi de bu yani olayı şovmen değil sihirbaz kazanıyor.
bu film hakkında edindiğim izlenimlere baktığımda, filmi izleyen kişinin edindiği beğeni hangi sihirbazı tuttuğuyla orantılı.
mesela hugh jackman'ı tutanlar, christian bale'i tutanlara oranla film'i daha az beğendiklerini gözlemledim. benim gibi christian bale'i tutanların ise film çok beğendiklerini gözlemledim...
tesla hayranı olup o makine ile ilgili çalışmalarını bilen insanların, tesla filme dahil olduğu noktada sonunu tahmin ettikleri filmdir. peki sonu tahmin etmek filmin başarısından bir şey götürür mü? bir çok filmde evet ama the prestige de hayır. kadrosu, konusu, yönetmeni ve uygulanışıyla kusursuz sayılabilecek filmler arasında yeri ilk sıralardadır.
sonu mükemmel olan filmdir, ayrıca sadece sonu değil filmin içinde birçok sahne de sadece mükemmel olmakla kalmaz, insanın ağzını bir karış açık bıraktırır şaşkınlıktan.izlenmesi tavsiye edilir.
filmin ilerleyişini asla tahmin edemeyeceğiniz ender filmlerden birisidir, izlerken her 3 dakikada bir düzenli olarak şaşıracak ve daha çok merak edeceksiniz. Ayrıca nikola tesla ile edison arasındaki rekabete de değinen film bu bakımdan da ilgi çekici. christopher nolan imzası yeter de artar bile.
(bkz: memento)
(bkz: batman begins)
(bkz: batman the dark knight rises)
(bkz: inception)
izlemeyi yeni akıl etmiş ve aklıma sıçayım diyen biri olarak gerçekten izlenmesi gereken bir film olmuştur. Senaryo, kurgu, sunuş, oyunculuk hepsi on numaradır. Tarih olarak çok fazla ileri geri gider ama dikkatli izlediğiniz zaman bir şeyler kaçırmanız olanaksızdır. Çekirdek yerken izlenmemesi çay içerken izlenmemesi tavsiye edilir. Ufak bir sahneyi kaçırsanız dahi ne kadar iq seviyeniz yukarıda olsa da anlamakta zorluk çekebilirsiniz.
ölen kuşun ardından alfred bordon karısının yeğeninin sözü.
christopher nolan imzalı, kurgusuyla senaryosu uyum gösteren bir başka filmdir. filmin başında michael caine'nin sesinden, illüzyonun merhaleleri vaat, dönemeç ve prestij'den bahsedilir. vaat adından da anlaşılacağı üzere izleyene gösteri hakkında bir fikir verir. gerçekten filmin ilk sahneleri de vaat şeklindedir. ikinci kısım olan dönemeçte gösterinin hamlesi yapılır. bir kimsenin yokedilmesi gibi. ancak filmde de belirtildiği üzere bu aşama, şaşırtan ama beklenen reaksiyonun henüz alınamadığı safhadır. filmde de gelişme bölümünde pek çok olay olur. sürükleyicidir ama işte budur da denilemez. son safha prestij safhasıdır ki alkış ve hayranlık bu noktada açığa çıkar. kaybolan kimsenin umulmadık şekilde ortaya çıkması gibidir. filmin final sahnesi de işte böyle prestiji hakeden türdedir. kuşkuları giderir, işte budur dedirtir. belki sadece bu tutarlılığıyla bile özel filmler kategorisine yükseltilebilir.
süper zekada sınır tanımayan sözlük yazarcıklarının "mantık hatası var ehe" diye buralarda dört dönmelerini sağlayan film. yav he he
film baştan sona mantık hatasıyla dolu.
fakat bu kişilerin unuttuğu bir şey var: bu film, aynı adı taşıyan ve 1995'de yazılmış olan bir romandan uyarlamadır. şimdi bu arkadaşlara göre romanın yazarı christopher priest onlarca mantık hatası yaptı, yetmedi romanı senaryolaştıran jonathan nolan bu mantık hatalarını fark etmedi ve o da onlarca mantık hatasını senaryoya serpiştirdi, yetmedi christopher nolan da hem senaryo aşamasında hem de filmin çekimi esnasında yine onlarca mantık hatasına imza attı. hepsini geçtim, senaryoyu okuyan christian bale, hugh jackman, michael caine ve david bowie bu mantık hatalarını fark etmedi ve filmde rol almayı kabul etti.
bu kadar adam gerizekalı bir siz akıllısınız, süper zekalısınız amk!
zaten inception'da da mantık hataları vardı, değil mi?
not: mantık hatası var diyene kafam girsin amk!
tashih: senaryoyu okuyanlar arasındaki andy serkis'i de unutmayalım.
asla pişman olunmayacak bir film. christian bale'in müthiş oyunu beni filmde etkilemiştir. kaçırılmaz vakit kaybı değildir...
öyle düşünen olduysa kafası almamıştır...
