Filmi izlerken o süre boyunca yahudi mi müslüman mı hristiyan mı veya her neyse ne, bunu düşünmeyi bırakıp sadece merhametinle başbaşa kalıyorsun işte öyle bir filmdir.
adrien brody'nin başrolde olduğu, sanki çok ömrümüz varmış gibi bir de beklemeyi öğretiyor hayat.. cümlesi ile hafızalara kazınmıştır. polonya'da almanlardan kaçan bir piyanistin yürek burkan öyküsü anlatılır. filmin gerçek olaylardan esinlenmiş olması tüyler ürpertir. bu tarz filmleri sevenler için
(bkz: in darkness) (bkz: 1942 yazı).
shakespeare 'in şu harika dizelerini içinde barındıran müthiş film. o çaresizlik içinde bu dizeler öyle bir anlam kazanır ki insan etkisinden uzunca bir süre kurtulamaz.
--spoiler--
bizi yaralarsanız, kanamaz mıyız?
gıdıklarsanız gülmez miyiz?
zehirlerseniz ölmez miyiz?
ve bize zulmederseniz, öç almaz mıyız?
--spoiler--
almanların polonya'da yahudilere yaptıklarını konu alan fransa-almanya-polonya ortak yapımı bol oskarlı bir filmdir.
filmi izleyince tekrar piyanist olmak istedim, en büyük hayalim.
aynı akp liler gibi mağdurum da mağdurum diyen yahudilerin bir diğer propagandası.
amın evlatları ne yaptınız almanlara da topyekün garezlendiler size hiç anlatmıyonuz orasını.
kendimi bu filmde oynayan elemana benzetiyorum. salak gibi doğalgazı bağlatmamıştım vakti zamanında, taşak çatlatan bozkır ayazında evde tek ısı kaynağım ısıtılmış kahve tortusu ve sac kurutma makinesiydi. evde donarak gebermeyeyim diye aldığım viski evin içinde donup buz kütlesi haline geliyordu.
ben bu soykırımla ilgili hiçbir şey okumadım bu güne kadar. derslerde anlatılıyor mu bilmiyorum ama anlatılmıyorsa da anlatılmalı. anlatılıyorsa da benim dinlediğim bir ders olmadı tarih hiçbir zaman. ordan kaybediyor olabilirim. ama insanlığımızı anlamamız için bence anlatılmalı.
ben soykırımı sadece filmlerden gördüm. (bkz: life is beautiful) (bkz: schindler's list) (bkz: the Boy in The Striped Pyjamas) ama bence soykırımı tam anlamıyla bu film anlatmış. en keskin, en net anlatımı burda gördüm. filmi eleştirecek olursam her yönüyle mükemmel, ben bu kısmında durmak istemiyorum. daha çok soykırımı düşünüyorum. rakamlar ile 6 milyon yahudiyi öldürmüş almanlar. ve ne zaman? 70-75 sene öncesine kadar. ya daha dün gibi. hani 500 sene, 1000 sene önce olsa dersin ki o zaman zaten herkes kolayca birbirini öldürüyormuş, insanlar cahilmiş. ama bakıyorum 70 sene öncesi ne demek? 70 sene önce bu pisliği yapan bugün de yapabilir, 70 sene sonra da yapabilir. yahudiler pisliktir evet, haindir, her türlü puştluk onlardan çıkabilir evet. ama ne olursa olsun, bir millet nasıl olurda 6 milyon yahudiyi katledebilir. 1 milyon çocuk öldürülmüş. bu ne demek, ben aklım almıyor gerçekten. bir çocuğa nasıl kıyılır? sakatları öldürmüşler, kadınlara tecavüz edip öldürmüşler. her türlü pisliğini yaptırmışlar. ve bunlar sadece 70 sene önce olmuş. soykırımla ilgili hiçbir şey bilmiyorum ama bu 6 milyon yahudi bu acıları çekerken bütün dünya napıyormuş acaba? hiç kimse mi senelerce dur dememiş. gerçekten insanlık adına çok büyük bir lekedir bu soykırım. insanlık nasıl bu hale gelebilir, bir insan nasıl kolayca böyle eziyet çektirebilir? izlerken insanlığımdan utandım.
tekerlekli sandalyeli amcanın ayağa kalkamadığı için camdan atıldığı ve duvarın altında çukur kazarak kaçmaya çalışan çocuğun vurulduğu sahnelerde beni derbeder eden, insanlığın nasıl vahşileşeceğini gösteren güzel filmlerden biri.