Adrian brody'nin savaştan kaçarak sığıntı gibi yaşayan ve film boyunca gebermesini beklediğiniz sümsük ve korkak bir tipi canlandırdığı senaryosunu gerçek bir hikayeden alan film. Ama Allah var güzel film.
1-Hüzünlü filmdir.
2-Barış mesajı veren filmdir.
3-2002 yapımı filmdir.
4-adrien brody'nin döktürdüğü filmdir.
5-polanski'nin filmidir.
6- güzel filmdir.
2002'de çekilmiş bu şaheseri şimdi izledim. kendimden utanıyorum.
mükemmel ötesi bir film. insan, özgürlüğün, elindekilerin kıymetini o kadar çok iyi anlıyor ki... ve savaşın ne kötü bir şey olduğunu. rahat rahat gözümü açacağım her sabahın kıymetini bilmem dileğiyle...
Önceleri ismini sık sık nitelikli bildiğim kişiler tarafından duyduğum, methedilen bir filmdi. izlemeye başlamadan önce şunu sorup üzerinde bir-iki dakika düşünmüştüm, "Bir piyanist savaş esnasında hâlâ sanatı ile ilgili herhangi bir şeyi düşünebilir mi? Evet birazdan acı dolu sahneler göreceğim ama bu tür bir sanatı nerede hissettirecek Polanski?" Filmi izledikten sonra bir "Vay be..." kaptı benden açıkçası, Filmin ana konusu ile ilgili birçok film çekildiğini herkes bilir ama bu filmde farklı hissettirebilen bir şeyler vardı. Bir fakirin veya bir zenginin, bir tüccarın, bir devlet memurunun, bir askerin gözünden değil, bir sanat adamının 'hislerinden' gösterildi bu sefer.
Szpilman'in -Janusz Olejniczak çalıyordu aslında- piyanonun tuşlarına her dokunuşu o kadar güzeldi ki, filmden sonra çalınan eserleri indirdim hatta. Şu an arka planda çalıyor, içimde garip-güzel bir his var.
Adrien Brody, karakterle o kadar bütünleşmiş ki, kameralar yok ve siz hayatını canlı bir şekilde izliyorsunuz sanki. Açlıktan ölmek üzere olduğu anlarda piyanodan alıyor hayat kaynağını sanki, basarken tuşlarına hayatın, yüzünde doygunluk hissi beliriyor. Bunu çok net bir şekilde gördüm, olağanüstü bir oyunculuk sergilemiş, diyecek yok.
Bu konuda filmler çekilirken, Yahudiler çekiyorlarsa kendilerini, Almanlar çekiyorlarsa kendilerini iyi gösterecek şekilde çekiyorlar. Filmde, Polonyalı Yahudi askerler, tıpkı Nazi askerleri gibi kendi halkına eziyet ediyorlardı. Her ne kadar Yahudilerin durumunu göstermek istese de objektiflikten uzaklaştığı söylenemez filmin, zaten sürpriz eleman Alman Subay Hosenfeld'ın karakterimize yardım etmesiyle de anlıyoruz tarafgirliğin minimuma indirildiğini.
Szpilman'in savaşmayarak kaçması durumu da ince bir mesaj veriyor kanımca. "Şerefli ölmek-yaşamak" görecelidir. Kabaca; bir askere sorarsanız, "Vatanımı savunurken ölmektir." diyecektir. Bir doktora sorarsanız, "Ettiğim yemin adına, insanların hayatlarını onlar için yaşanılabilir hâle getirmektir." diyecektir. Bir öğretmene sorarsanız, "iyi insanlar yetiştirerek yaşamaktır." diyecektir. Bir Piyaniste sorarsanız, "Sanatım uğruna çok şeyi feda edebilmek, sadece mutlu olduğum zamanda değil, hayatımın her alanında sanatımı icrâ edebilmektir." diyecektir. -ki bunu filmde fazlasıyla gördük- Filmde sanatın, -müzik adına- sadece "Do-re-mi-fa-sol," olmadığını, sanatın insanı -belki de- yaşatabileceğini ince bir şekilde vermiş. Hem, savaşı çok güzel bir şekilde aşağılamış. Pencere pervazında Yahudiler'in ölümünü izlediği sahne, "Sonuçta öldüler ne işe yaradı yaptıkları?" diyor Szpilman, kadın da "Şerefleriyle öldüler bu işe yaradı." diyor. iki yönden değerlendiriyorum bunu, orada hürriyeti için ölümünü göze alarak kaçmaması, savaşması gerekirdi. Diğer yönden, savaşı ve savaşı dogmatik görüşlerle yorumlamanın belini kırmak adına kaçarak, yaşamak isteyerek, umut, cesaret gibi duygu ve olguları veriyor. Filmde bir piyanistin gözünden anlatılmışsa olay, tabii ki durumlar değişecek, hisler değişecek, şerefli yaşamak olgusu da ona göre şekillenecek. Savaştan; Nazilerden, Yahudilerden öte şeyler anlatıyor film. Sonlara doğru, şu replik çok aslında filmin en kısa özeti
"Neden o Alman paltosunu giyiyorsun?
"Çünkü üşüyorum... " Dedim ya, savaştan öte bir şeyler anlatıyor, kimsenin ölmesini istemiyordu piyanist...
Filmdeki acı dolu sahnelerin yanında, albayın nezaretinde, Chopin Ballade no. 1 op. 23 in G minor'ü çalarken resmen ağzı kapalı çığlıklar atıyor Szpilman. Diğer müzikal sahneleri de çok beğendim fakat orada tüylerim diken diken oldu resmen.
Sonuç olarak filmi beğendim, savaşı bir tarafın haklılığını göstererek anlatan klasik filmlerden farklıydı. Karakterler, özellikle esas adam, kurguyla bütünleşmişti.
2827262752. Kez izlediğim ve yine de her seferinde hala gözlerimin dolmasına neden olan film. Kendimi ne zaman çok iyi hissetsem biraz moralimi bozmak için bunu izlerim.
adrien brody'nin dehşet performansının yanında filmde dozunda kullanılmış vahşet görüntüleri çok başarılıydı , küçük çocuğun duvarın altında sıkışıp kaldığı , fırsatı kullanan polislerin çocuğu öldürdüğü sahne dramın zirvesiydi , yahudi ailenin öldürülmeye götürülürken beklediği alanda gazoz kapağı kadar bir helvayı 5'e bölüp yemeleri hayata bakışı sorgulatır, filmden sonra yemek yerken bile şükrettim , şükrettim dediysem uçan spagetti canavarına , dinimiz,amen.
soykırıma uzanann yolu adım adım anlatması açısından da dikkate değer bir film. ayrıca sokak çatışması sahneleri başarıyla çekilmiş.
--spoiler--
esas oğlanın açlıktan mahvolmuşken bulduğu ve bir türlü açamadığı konserveyi kesinlikle bırakıp gitmemesi, üzerindeki alman subayı paltosu yüzünden az daha vurulacak olması, saklandığı hastanenin arkasından çıkınca karşılaştığı şok edici yıkılmış varşova manzarası, ailesi toplama kampına götürüldükten sonra ucuz kurtulup döndüğü gettoda boş sokaklarda ağlayarak yürümesi, tekerlekli sandalyedeki sakat yaşlı adamın "ayağa kalkmadı" bahanesiyle nazi subayca balkondan aşağı attırılması gibi sahneler filmin unutulmaz anları arasında
--spoiler--
sikik bir abd-fransa yapımı film.
korkak ve işe yaramaz fransızların abd olmadan savaşta hiç bir bok yapamadığını iyi görürsünüz.
filmde denmek istenen, fransızlar hep sanatçı, bilgili ve akıllı insanlar ama almanlar salak ve cahil gibidir. oysa tam tersidir. fransızlar o dönemde yozlaşmış ve kadınların tek yaptığı orospuluktur. gerçi şimdi de aynı.