kitabını okuduktan sonra gidilen filmlerden genellikle keyif alınmaması durumu normal bir şeydir. fakat asıl önemli olan kitabı okuyanların bile filmden büyük keyif alması. işte bu film de öyle bir film.
sinema salonundan çıktıktan sonra kendinizi halen o dünyanın içinde hissediyorsunuz ve kitabı okurken gözünüzde canlandırdığınız karakterlerin hepsinin gerçekten var olduğunu sanıyorsunuz. kitabını okuyan okumuyana herkesin izlemesi gereken bir film.
Philippa Gregory'nin yazmış olduğu, ortaçağ meraklılarınca okunması gereken, 820 sayfalık kitaptır. Kitapta Anne boleyn ve kardeşi Marry boleyn in hayatları ve rekabetleri anlatılmaktadır.
romanını okumadığım filmdir. bu yüzden ki yapacağım tüm yorumlar filmle alakalıdır.
--spoiler--
olan mary'e olmuştur. ne kadar severek evlenmişti oysa. babaları bildiğin pezevenktir ama buna dayı faktörünün katkıları da yok değildir. anne* ihtiraslarının kurbanı olmuş, kral da uçkurunun. gerçi yine tek oğlan evlat mary'den gelmiştir o kadar ezikliğe rağmen. tabi şöyle bir durum da var mary'de kralın yatağına girince kocasını unutuvermiştir. ben bu erkek sevdasının sadece biz türklere özgü bir durum olduğunu düşünürdüm ama yanıldığım ortaya çıktı. özellikle anne'nin ensest ilişkiyi bile göze aldığını görünce erkek evlat hasreti uğruna "ama yuh kardeşim" dedirtmiştir. sonun da ne oldu? elizabeth yönetmiş ülkeyi. sen o kadar sene erkek evlat için bütün kadınları harcadın ama ne geçti eline kral hazretleri? ayrıca ilk kraliçenin verdiği ayar süperdi: "boleyn orospuları"
--spoiler--
benim gibi normal izleyiceler için güzel bir film. izlenebilir.
başarılı bir filmdir. genel olarak "keser döner sap döner, gün gelir hesap döner" mentalitesi üzerine oturtulmuş bir film olmakla beraber, kadınların erkekleri "yönetmelerini" anlatan, natalie portman'ın efsane oyunculuğu ile süslenen 2008'in güzel filmlerinden biridir..
--spoiler--
filmdeki anne boleyn'e bakarak derim ki bu kadın milleti isterse şeytanın kralı olur. kadın hırsları uğruna ülkeyi dağıttı, kafam kopar diye korkup erkek kardeşiyle sevişmeye çalıştı. allah hepimizi anne boleyn benzerlerinden korusun.
--spoiler--
--spoiler var yaklaşma--
Eskiden birkaç kez izlediğim, kitabındaki çoğu olaya yer vermemiş ortalama bir film.
Yalnız william carey kadar gavatını görmedim, norfolk ve sir thomasa girmiyorum bile. William.c ile mary'nin halvet gecesi çok komikti, benedict tam bir hödüğü canlandırmıştır * sonunda mary, tam bir efendi olan williamı(stafford olanı) buldu, çok delikanlı adamdı.
Suç anne/mary de değildi, asılması gereken kızların dayısı, babası ve kral zibidisiydi. Afedersiniz, Herif bütün gün sarayda kimi siksem diye dolaşıp duruyor. kem gözlü tipsiz jane parker yüzünden, olan benim sevgi pıtırcığım george'a(jim sturgess) oldu. Aslında kitapta pek pıtırcık değil kendisi, kardeşi anne ile işi pişirip çocuk peydahlıyor fakat çocuk ucube olarak doğuyor. Filmde anne, goerge'a girişmeye çalışıyor sonra kıyamıyor. Gel buraya ablasının kuzusu diyerekten sarılıp ağlaşıyor https://galeri.uludagsozluk.com/r/1265484/+ --kitap/film karışık spoiler--
kitabı filminden çok daha güzeldir çünkü filminde olaylar çok kabataslak anlatılmış. kolay değil tabi 600 sayfayı 2 saate indirmek. karakterlerin asıl düşünceleri hiç anlaşılmamış mesela. ancak yine de aynı filmde natalie portmanîn ve scarlett johansson'ın olması o filmi 548094850943 kere izlenmeye değer kılar.
mary boleyn'nin ağzından, 8. henry ve anne boleyn arasındaki ilişkiyi anlatan, philippa gregory romanı. 820 sayfa olmasına rağmen hem konunun gerçek ve kurgudan oluşması hem de akıcı ve basit bir dille anlatılması nedeniyle kısa sürede okunabilecek bir kitaptır. insanda o dönemi araştırma ve daha çok öğrenme isteği uyandırır. kitabın sonlarında anne boleyn'in kızı elizabeth'in, artık sıradan bir insan olacağı hatta aragonlu catherine'in kızı mary'den daha önemsiz olacağı ve sonsuza kadar tahtta hak iddia edemeyeceğini anlatan bir bölüm vardır ki çok ironiktir. (bkz: i elizabeth)