belli sahneleriyle insanı boğazı kuruyana kadar ağlatabilen film. aşksız bir hayatın ne kadar boş olduğunu anlıyorsunuz. kimse mükemmel değildir ama sevmek bunu da örter. karşısındakini mükemmel olduğu için değil gerçekten sevdiği için seven iki insanı anlatan bir film özetle.
an itibari ile 3. kez izleme girişiminde bulunduğum ve kesinlikle duygusal bulmadığım acaba işin sırrı sonunda mı diye de merakla, inatla izlemeye çalıştığım film. *
bu filme hasta olmuştum ilk izlediğimde. hani unutulmaz film replikleri olayı var ya. işte bu filmde o kadar çok unutulmaz diyalog var ki. bir adamın karısına bu kadar bağlı olması onu asla bırakmaması çok etkileyiciydi açıkçası.
n: benimle kalsan nolur sanki?
a: seninle kalmak mı?! neden? halimize bak hep kavga ediyoruz.
n: evet hep öyle yapıyoruz. kavga ediyoruz. ben kibirli bi sersem olmaya başladığımda sen bunu bana söylüyorsun, sen baş ağrısı olmaya başladığında da ben sana söylüyorum! senin duygularını incitmeye korkmuyorum. çünkü sen bi sonraki baş ağrıtıcı şeyi yapmaya koyuluyorsun.
a: nolmuş yani!
n: yani ilişkimiz kolay olmayacak. gerçekten zorlu olacak ve buna her gün katlanmak zorunda kalıcaz ama ben bunu istiyorum! çünkü seni istiyorum. senin tamamını sonsuza dek istiyorum! benim için bi şey yapar mısın? lütfen benim için hayatının 30-40 yıl sonrasını gözünün önüne getirmeye çalış lütfen. eğer o adamla görüyorsan git! seni bi kez kaybettim ve eğer gerçekten istediğin oysa seni bi kez daha kaybetmeye dayanabilirim ama sakın kolay yolu seçme.
hayal kırıklığıdır, başından sonu belli olan klişe bir senaryosu vardır. insana hiçbir şey katmayan bi filmdir.
--spoiler--
sırf annesi mektupları sakladı diye yıllarca görüşememişlerdir, yok artık. zaten hollywood filmi besbelli gölde yüzen ördekler falan. bu kadar mı yaratıcılığınız. avrupa filmi olsa kız en baştan anneye resti çekip giderdi film de orada biterdi. bir iki güzel noktası da var filmin ama 7.9 u haketmiyor.
--spoiler--
aşkın ne kadar yıkıcı bir duygu olduğunu ama aynı zamanda da dünyadaki en güzel şey olduğunu anlatan filmdir. beni çok etkilemiştir. filmin sonu ise benim bile gözlerimi doldurmayı başarmıştır.
Rachel McAdams gibi cirkin ve kucuk goguslu bir kasar icin 2 elemanin birbirine dusmesi cok kotuydu finalide inanilmaz kiliseydi.Bu filmde aglayanlarda hayatlarinda dram gormemisler amina koyim. Aglamak istiyosaniz the life is beatiful falan izleyin.
bence mutlaka izlenmesi gereken muhteşem bir aşk filmi. erkeğin nasıl romantik olacağını öğretmesi açısından Türk erkekleri izlese hiç fena olmaz. umarım bende böyle bir aşk yaşarım.
2004 yapımı harikulade bir aşk filmi. izlerken duygulanabileceğiniz, aynı zamanda onların aşkının sıcaklığıyla içinizi ısıtabileceğiniz film.
not:bunca zaman izlemediğime pişmanım. *
"klişelerle dolu sıradan aşk filmi yeaaa" derken ekran başına oturduğum ilk andan itibaren yamultmuş, başından sonuna kadar hıçkıra hıçkıra ağlatarak göt etmiştir. daha da ne desem bulamadım. klasikler arasına girmekte oldukça haklı bir filmmiş meğersem sözlük. hatta best kiss award kategorisinde ödül alırken bile duygulandırmıştır.
güzel filmdir. ama cıvığı çıktı. yakında bir sweet november olucak, öf yeter artık diyeceğiz gibime geliyor. umarım yanılıyorumdur.
of tadında bırakın bir şeyi de.
öpüsme ve bir tekin sevisme sahnelerinin oldukca iyi oldugu bir film. özelliklede onlara agirlik verilmis sanki.
bu konuda aklima takilan olay su, amerika'nin1940'li yillarinda insanlar öyle uluorta asklarini sokak ortasinda yasayabiliyorlarmiydi aceba, hemde kasabalik bir yerde.
allie ile noah bunu yapiyor ama. sokak ortasinda sehvetle öpüyorlar birbirlerini, hemde sinif ayriminin yogun oldugu bir dönemde.
film'in baslagicinda kiza cikma teklifi ederken fazla abartilmis, ilk görüste asik oluyor iyi hosta ama sirf teklifi kabul etsin diye, dönme dolaptan kendini asmalar biraz fazla, daha ilk kez görmüssün be adam ne kadar kanin kayniyor öyle.
filmi takip etmekte zorluk cekmesede insan, olaylar cok cok cabuk gelisiyor. ayri gecirdikleri 7 yil kisa kisa sahnelerle anlatiliyor.
konunu hizli bir sekilde anlatilmasi yüzünden icindeki dramatiklik yok oluyor: örnegin esas oglanin, asker arkadasinin cepede ölmesi insani salya sümük aglamasina sebeb vermiyor.
ayni sey noah'in babasi öldügündede gecerli.
film'de kötü karakter, ikisinin arasina giren karakediler annesi disinda kimse yok. ona bile kötü diyemiyor insan.
kizin annesine bile filmin sonlarinda bir sempati duyup empati kurabiliyorsun, ki oldukca güzel bir bayan.
uzun lafin kisasi iyi bir film lakin tarzinin en iyisi degil.