bir erkeğin gerçekten aşık olabileceğini gösteren bir film.ama öyle bir erkeğin bizim karşımıza çıkma olasılığı nedir onu bilemem, herkes allie kadar şanslı olamıyor ne yazıkki.
filmin sonuna gelince de "tanrım beni de böyle al bu dünyadan" dedirtir adeta,herhalde en güzel ölüm şeklidir bu.
izlediğim duygusal filmler arasında beni etkileyen ve samimi bulduğum nadir filmlerden.
not : bu arada an itibariyle notebook sevenlerin genelde ergen kızlar olduğunu öğrenmiş bulunmaktayım. twilight ve p.s. i love you'dan nefret ediyorum. sanırım bu durumu kurtarabilir. ve evet ergen bir kız değilim. zaten kız da değilim.
benim gibi romantik filmleri sevmeyen birine bile izletmiştir kendisini bu film. aslında eleştirecek çok noktası var: herşeyi önceden tahmin edebiliyoruz, klasik zengin fakir aşkı, yeşilçamı hatırlatıyor... falan filan. ama film yine de izlettiriyor. güzel kurgulanmış. güzel akıyor hiç sıkmıyor. öyle klasik aşk filmleri gibi filmin sonunda esasoğlan havalimanına koşarak/taksiyle/arabayla/ filan gitmiyor. naif* bi senaryosu var desem doğru olur mu bilmiyorum ama demek istiyorum.
tamam ulen erkeklik bi yere kadar! az daha ağlatacaktı beni bu film. ağlamadım ama valla...
--spoiler--
en etkilendiğim sahne ise gazetedeki o mavi panjurlu evin önünde çekilen esasoğlanın fotoğrafını görüyordu hatun. orası duygulandırdı işte beni. böyle garib gibi filan oldum.
--spoiler--
4.kez izlememe rağmen hiç sıkılmadan izledim.
Asla gerçekleşmeyecek ne mesafelerin , ne zamanın öldüremediği bir aşkı anlatıyor
Ryan Gosling ve Rachel Mcadams cidden harika oynamışlar.Klasikler listesinde sayabileceğim nadir filmlerden.
Bu arada filmdeki meşur öpüşme sahnesi Mtv Best Kiss ödülü almıştır.
izlemek isteyenler için;
Noah: Benimle kalsan ne olur sanki ?
Allie: Seninle kalmak mı neden ? Halimize bak şimdiden kavga etmeye başladık.
Noah: Evet hep böyle yapıyoruz ! Kavga ediyoruz. Ben kibirli sersem biri olmaya başladığım zaman, sen bunu bana söylüyorsun. Sen baş ağrısı olmaya başladığın zaman da, ben sana bunu söylüyorum. Senin duygularını incitmeye korkmuyorum. Çünkü sen yine bir sonraki baş ağrıtıcı bir şeyi yapmaya koyuluyorsun.
Allie: Ne olmuş yani ?
Noah: Yani ilişkimiz kolay olmayacak. Gerçekten zorlu olacak ve buna her gün katlanmak zorunda olacağız. Ama ben bunu istiyorum. Çünkü seni istiyorum. Senin tamamını sonsuza dek istiyorum.
gibi muhteşem replikleriyle gerçek aşkın dibini sunan ve bizleri sonunda ağlatan kusursuz aşk filmi.
Bu nasıl aşk, böyle aşklar var mı yahu dedirten film. Dönüp dolaşıp yine birbirini bulan iki insan. Hep birbirlerini sevmişler vs. Çok hüzünlü bitiyor ama.
ya ben ruhsuz, igrenc ve duygusuz biriyim ya da bu film gercekten cok siradan ve basit. filmin ortalarindan itibaren ciftin noah ve allie oldugunu anliyorsunuz zaten. sonunu da kestiriyorsunuz elbette. neyine bu kadar agladiniz, nicin 21. yuzyilin en iyi ask filmi dediniz anlamiyorum. *
tanim: 2 saatinizi bosa harcamaniza sebep olacak film.
ne derler bilirsin, bilim bir yere kadar işler sonra devreye tanrı girer - the notebook
güldüren,ağlatan, huzur veren bir aşk hikayesidir. bazı kurgu hatalarının dışında kesinlikle izlediğim en iyi aşk filmleri arasına girmeyi başarmış olan filmdir.
--spoiler--
lunapark sahnesinde noahın teklifi değil teklifteki evetleri duydukça suratındaki gülüşünün büyümesi,
gölet gibi bir yerde haydi allie yapabilirsin diye bağırması o harika sahne,
araba sürme sahnesi,
yemek masasında simsiyah giyinmiş noah..
allienin yıllar sonra yaz aşkını gazetede görünce duvağı ile küvette olan sahnesi ve ben şu anda ne yapıyorum yüz ifadesi,
denize gittiklerinde hanım kızımızın saçmalamaları ve noahın harika ötesi cevapları..
--spoiler--
ve aklıma gelemeyen bir sürü şiirsel kare. hepsi.. hepsinde bir yaşanmışlık var.
bugün bu filmi hayatımda bilmiyorum kaçıncı kez tekrar izliyorum ve sıkılmıyorum. bundan güzel bir aşk filmi, bir aşk anlatımı, bu şekilde derinlik, daha gösterilmedi, gösterileceğini de pek sanmıyorum. filmin sonundaki bitiş parçasını baya bir dinledim bugün, böyle bir aşkın var olduğu ümidi hayata bağlıyor.
aşk cesaret, ağır sorumluluk, biraz özveri, karşındakini anlamaya çalışma, gerekirse ağır kararlar alma, kısacası gerçek aşkı yaşayabilmek göt ister. filmle ne alakası var derseniz, filmi ağır bir darbe arkasından izleyince bu filmden bunu aldım.
bir şeylerin yarım kaldığını düşünüyorsan hep özlersin demişti bir arkadaşım.
yarım kalan bir aşk iz bırakır. oldukça derin bir iz. aşk hızlı tüketilmediği için tutkuyla devam etti.
en sevdiğim sahnelerden biri de şu;
--spoiler--
+halimize bak şimdiden kavga etmeye başladık !
-evet böyle yapıyoruz, kavga ediyoruz. ben kibirli bir sersem olmaya başladığım zaman sen bunu bana söylüyorsun, sen baş ağrısı olmaya başladığın zaman da ben sana söylüyorum.senin duygularını incitmeye korkmuyorum. çünkü sen yine bir sonraki baş ağrıtıcı şeyi yapmaya koyuluyorsun.
+ne olmuş yani?
-yani ilişkimiz kolay olmayacak. gerçekten zorlu olacak. ve buna her gün katlanmak zorunda kalıcaz. ama ben bunu istiyorum çünkü seni istiyorum. senin tamamını sonsuza dek istiyorum. benim için bir şey yapar mısın? lütfen benim için hayatının 30-40 yıl sonrasını gözünün önüne getirmeye çalış. eğer o adamla görüyorsan; git. seni bir kez kaybettim, eğer gerçekten istediğin oysa sanırım tekrar kaybetmeye dayanabilirim. ama sakın kolay yolu seçme.
+hangi kolay yol? kolay bir yol yok ki. naparsam yapayım birileri inciniyor.
-herkesin ne istediğini düşünmeyi keser misin. benim ne istedediğimi düşünmeyi bırak ya da onun ne istediğini. sen ne istiyorsun? sen ne istiyorsun?
a: ''ben bir kuşum, ben bir kuşum, sen de söyle.''
n: ''sen bir kuşsun.''
a: ''şimdi ben de bir kuşum de, söyle.''
n: ''eğer sen bir kuşsan, ben de bir kuşum.''
***
ne derler bilirsin doktor. bilim bir yere kadar işler sonra devreye tanrı girer.