yahudi propagandası mı yapmaya çalışmış yoksa din ve politikanın uzağındaki kişileri mi yermeye çalışmış olduğu belli olmayan film. aslında izlemeden önce sise karşı bende bir önyargı vardı. bu filmi daha güzel filmler var diye en sona sakladım bu yüzden. bir ara şöyle bir başına baktım, sonra kapatım. birkaç kez daha denedim ama iyi adapte olamadım. sonra ev tayfasıyla popcorn eşliğinde film arayışlarına girdik. dedim madem izlemedim ne zamandır bunu, bari herkes buradayken izleyelim. başlarda kurgu hep bildiğimiz, insanları bir yerlere sokma telaşındaki kurgu. sonra yahudilerdeki mesihlik cazibesine kapılan bir yahudi ablanın bu konudaki gayreti ve kahinsi konuşmaları. ve ardından oldukça gerçekçi canavarlar. askeriyenin başka boyut saçmalamaları yerine kimyasal veya biyolojik silah tatbikatı yaparken böceklerde aşırı derecede büyüme yan etkisi yaptığı söylenseymiş daha gerçekçi olurmuş. gelelim sona; bilmiyorum çok mu kendimi kaptırdım ama the host of seraphim eşliğinde o acıklı manzaraları -manzara dediğim de sis ve içindeki monsterlar- görünce üzerimde kolay atılamayacak bir etki bıraktı. üstüne canavarlarca yenmektense kurşun yemeyi tercih eden insanların o acıklı halleri ve kahramanımızın canavarın önüne kendini atmışken tüm canavarların temizlendiği ve sahil-i selamete ulaşıldığı anda verdiği tepki eklenince ben yarım saat kadar kendime gelemedim. film dediğin böyle olur işte...
künye için (bkz: on uzerinden dokuz)
izleyeni germeyi gayet güzel beceren ve bunu yaparken de gerçek hayattan da faydalanmayı bilip türlü mantıksızlıklar yumurtlamayan, türlü haşeretin gayet güzel resmedildiği fakat bunca güzelliğine rağmen saçma sapan bir sona sahip filmdir.
insan psikolojisini bilhassa cehaletini ,dini inançları ve egolarını olası bir kurguyla göz önüne seren izlenilesi bir eser. Bir provokatörün insanların tüm inançlarına hükmedebileceğini ve yandaş toplayabileceğini sonuç olarak cahilce davranılıp kaos yaratılabileceğini gösteren bir filmdir.
--spoiler--
Bayan Carmody
Kasabanın tarikat lideri.
insanlar zehir içmeye başlamadan önce
buradan gitmek istiyorum.
insanlar gerilmeye başladıkça,
gözlerine daha iyi görünecek.
Hayır, buna inanmıyorum.
Kadının deli olduğu ortada.
Bak, belki birkaç kişi, ama...
Hayır, ben dört saydım.
Şu anda onlara vaaz veriyor.
Öğlene doğru dört kişiyi daha ayartacak.
Yarın akşama doğru,
o şeyler geri geldiğinde,
yanında resmen cemaati olacak
işte o zaman işleri yoluna koymak için
kimi kurban etmek isteyeceği
hakkında endişelenebiliriz ..
Tanrım, David,
biz modern bir toplumuz.
Elbette, makineler çalıştığı,
ve 911'i arayabildiğin sürece.
Ama bunları ellerinden alır,
insanları karanlıkta bırakırsan,
ödlerini koparırsan,
kural falan tanımazlar.
O zaman ne kadar ilkel olabileceklerini görürsün.
hiç bir şeye yaramayan bir film. aptal bir korku filmi. dangalakça diyaloglar , insanları korkutmaya çalışan salak bi kadın , gerizekalı canavarlar , cehenneme açıldığına inanılan salak bir kapı. son zamanlarda izlediğim en kötü film. her haliyle berbat.
daha ilgi çekici bir holivud yapımı olmak için king babanın yazdığı sis hikayesinin oldukça değiştirilmiş halidir bu film. güzel film olmuş ancak hikayeye sadık kalınsaymış daha iyi olurmuş gibi geldi ilk izleyişte.
film kitabın aksine oldukça vahşi ve içler acısı şekilde bitiyor ancak bu vuruculuk orjinal hikayenin sonunda hissettiğim o ağır çaresizlik duygusunu bu haliyle bile hissettiremedi bana. tabi kitabı okurken devreye giren hayal gücünün de bu hususta büyük payı var.
yine de kahramanların sıkıştıkları mekan ve bağnazlık, beyin yıkama, çaresizlikten doğan hayvani davranışlar aynen kitapta olduğu gibi aktarılmış.
aksiyon sahnelerinin de bir çoğu olduğu gibi aktarılmış. izlerken "aha şimdi bacağı kopacak herifin" demem ve akabinde o bacağın lörkedenek kopması bu durumu yeterince açıklıyor sanırım. ama bu tarz ayrıntılara özen gösteren yapımcı, senarist ve yönetmen efendilerin sonunu komple "kafamıza göre takılalım" haline getirmeleri mantıksız olmuş.
efektler güzel ve insanın gözüne de sokulmamış.. bu da artı puan film için...
ha bir de baş roldeki abinin de markette tanıştığı hatunla sinkaf eylemesi gerekiyordu kitaba göre ki verdiği karanlık hissiyat bakımından önemli bir bölümdü eksilere yazdım...
velhasılı kelam; kitabı okuduysanız bile şaşıracağınız bir film olmuş gidin görün derim. ben kitabı ortaokul yıllarında okumuştum; film beni o günlere götürdü bu açıdan artı bir rerörerö oldu...
bir terslik olmazsa 29 şubat'ta vizyona girecek olan darabont'un üçüncü stephen kinguyarlaması. anlık imdb puanı 7.7 ve gelecek haftanın tek izlenesi filmi gibi görünüyor.*
son 10 dakikasına kadar %99 kitapla paralel giden, ama sonu çok salakça bitmiş bir film olmuş. mantığa o kadar aykırı ki insan "bi siktirin gidin amına koyiim ya" diyesi geliyor.
ilk okunduğu andan itibaren "lan şunun filmini yapsalar ne kadar güzel olurdu" denilen skeleton crew* ün beyaz perdedeki hali.
özet olarak şudur ki, bir köyü sis basar. sis ile beraber deprem de olur. bir grup insan süpermarkette kalır. sis normal sislerden farklıdır. içinde sanki yaşayan birşeyler bulunmaktadır. olaylar hızla gelişmektedir... o kadar hızla gelişmektedir ki filmin nasıl olacağı hakkında bile bir fikrimiz bulunmamaktadır.
ancak bilinen şudur ki stephen king insanın hayal sınırlarını zorlayan, en azındna zorlamayı seven bir yazardır. şahsen benim kafamdaki norton planı beyaz saçlı, peter parker ın amcasına benzeyen acayip entellektüel birisidir. amanda benim için bir kayadır. nicole kidman gibi birşeydir. buz gibidir ama çok güzeldir. ollie vardı bi de. o da şişman gözlüklü birşeydir. hep terleyen cinsten...