148 bölümün her birini yavaş yavaş, tat alarak izlemeye çalıştım. bittiğinde dizi izlemeyi zirvede bırakmayı düşündüm. sırf patrick jane karakteri için izlenilmeli bu dizi. bir insan düşünün ki her alanda işin en iyisi olsun, her şeyi becerebilsin, her şeyi bilsin işte böyle bir adam patrick jane.
--spoiler--
dizide üzüldüğüm iki nokta vardı. birincisi red john kesinlikle tahmin edilecek en son kişi çıktı çünkü kendisini biz öldü zannediyorduk buraya kadar sıkıntı yok lakin "red john bu muydu yani?" dedirtti bize. hani nerde o partick jane'in düşüncelerini önceden tahmin edebilen red john, nerede patrick jane'in aklındaki geçmişe dair ufak bir anıyı öldürebilen red john. red john seçimi kesinlikle hüsrandır. ikinci nokta ise partick ile lisbon aşkı son sezona kadar bekletildi ve son sezonda da oturmadı. keşke 5.sezonda duygular yoğunlaşmışken olsaydı iş. patrick, red john'u öldürmeye giderken lisbon'ı arabadan indirip yol ortasında bıraktığı kısımda filizlenseydi bu aşk, çok yanlış zamanda filizlendi ve oturmadı.
--spoiler--
dizi arayışındaysanız düşünmeden başlayınız. the mentalist en iyisinin iyisidir.
fazla dizi izlemeyen birisi olarak bu yaz başladığım ve 7 sezonu çok kısa bir sürede tükettiğim dizi. her bölümde kendine hayran bırakan (bkz: patrick jane) gerçekten çok iyi yaratılmış bir karakter. (bkz: simon baker)'da gerçekten bu karakter için biçilmiş kaftan olmuş. beni diziye bağlayan şey ise bu kadar otokontrolü yüksek bir insan acaba intikamını nasıl alacak merakı olmuştu nitekim patrick herkesin içine su döktü.
dizi arayanlara, canı sıkılanlara, işsizlere tavsiyem bu diziyi izleyin 7 sezonu bir çırpıda bitireceksiniz.
7. Sezonu çekilmese de olacak kaliteli diziydi. Patrick Jane - Red John kapışması ile finali yapılsa kimse bir şey demezdi. Ancak Zeki ve sempatik jane gibi bir Kahraman kazandırmıştır televizyona, değerlidir.
öncelikle finalinde dikkatimi çeken ilk şey simon baker'ın bölüm sonunda " stay tuned for scenes from our next episode " deyişiydi. yapımcı bruno heller'da belki ileri ki yıllarda 8.sezonun olabileceğine dair bir şeyler söylemişti. bunları birleştirince, sanki bitmemiş olabilir gibi bir izlenime kapıldım.
son ana kadar bir red john şaşırtmacası bekleyenleri üzmüş bir sezon finaliydi. özellikle lisbon sana bir şey söylemem gerekiyor dediğinde, red john benim falan diyecek sanmıştım.
bir an gerçekten rigsby ve van pelt'i unutacaklardı. öyle bir hata yapmadıklarını görmek mutlu etti. bunun dışında... her ne kadar the mentalist çok çok karanlık bir dizi olmasa da, bu son da gereğinden fazla mı pembeydi diye kendime sormadan edemiyorum.
--spoiler--
--spoiler--
final bölümüyle ağlattı. ağlanacak ne var diyebilirsiniz ama 7 sezonunu bu diziye verince, eskilerden insanları da gördükçe insan duygulanıyor yahu. van pelt ve rigsby yi ayrı özlemişiz.
--spoiler--
ayrıca skyler white'dan sonra en nefret ettiğim ikinci kadın karakter robin tunney'in oynadığı teresa lisbon karakteri.
bildiğin kezban amına koyim. eski sezonlardan hatırlarsanız bir koşusu var bu kezonun görmeniz lazım.
patrick jane abimizin yanına daha güzel ve uzun boylu bir karakter iyi giderdi.
s07e11 de kendisini medyum olarak tanıtan ve tv lere seri katil hakkında atıp tutan adamın ölümü sonucu, red john'un geri dönüşü mü diye düşündürttü. enteresan şeyler oluyor.
bu sezonu hiç yapmasalardı daha iyiydi izlenimi veriyor ilk iki bölümüyle. en önemli unsuru red john'u erken harcadılar. çünkü diziyi en izlenilir yapan kısım red john'du. ne olacak diye merak edip izleniyordu. umarım en kısa zamanda red john'u bi' şekilde tekrar dahil ederler. ayrıca van pelt ve adını unuttuğum kocasını da göremedik 2 bölümdür. onları da ekipte görmek isterim.