bu film bir baş yapıt değildir. yönetmenlerinin bu filmden bir sene önce çekilmiş olan (bkz: dark city) adlı eserden sahne sahne çalmasından ibaret kopya bir filmdir.
ıspatı aşağıdaki linkte verilmiştir. film kültürü iyi olduğunu idda eden arkadaşlara duyrulur.
film kültürü pornodan yukarı çıkmayanların, adam var böyle uçuyor. makine filan... insanların soyu tükeniyor. ne kadar saçma film lan diyerek kendi gerzekliklerini filme mal etmeleri ve bok atmalarıyla sonuçlanan başyapıt.
dikkatli bir şekilde izlendiğinde her karesinin altında farklı anlamlar yatan çoğu kişinin bilinçsiz bir şekilde izlediği hayal gücünü zorlayan bir baş yapıt.
Morpheus; istediği bir figürün ya da insanın biçimini alarak, hatta onların seslerini ve kıyafetlerini taklid ederek insanların rüyalarına girebilen mitolojik rüyalar tanrısıdır! Morpheus, afyon'un uyuşturucu temel ögesi morfin'e de adını vermiştir.
Neo'ya uzatılan hapların sadece renkleri farklıydı.
gorsel efektler uzerine kurulu gerceklikle ilgisi olmayan sacmasapan bir film.
ancak eglenmek amacıyla seyredilebilir.matrix felsefesi mi?guldurmeyin beni.
"there is no spoon" oyle mi?sakın o kasık bir tarafına kacmıs olmasın?
matrix konusunu birden fazla felsefi görüşten alan ve insanların neredeyse arkayik çağlardan bu yana üzerine kafa patlattığı bir çok ögeyi de içine almasıyla hem tüm bunları bize çok fazla hisseettirmeyen hem de konusundan dışarı çıkmadan dozajı iyi ayarlayıp sunabilmiş bir filmden öte belgeseldir*; zira bu vakte kadar insanların ortaya attıkları birçok felsefik görüşü -film içinde hangi taşı kaldırsanız- bulabilirsiniz ve günümüzdeki komplo teorilerine yumuşak bir geçiş yapmasıyla düşüncenin, felsefenin, hayatın büyümesini, gelişimini; sanki hiç içinde değilmişiz bilakis konuya yabancıymışız gibi belgesel izlercesine seyretmemizi sağlayan mükemmmel bir üslupla oluşturulmuş bir bilimkurgu olması onu bu denli kabul edip beğenmemizi sağlayan yanıdır.
bundan tahmini 80-90 sene sonrasında, bir film unsuru olmaktan çıkıp, gerçek hayatımıza gireceğine inandığım hede. hede diyorum zira matrix i tanımlayamıyorum. bir bilgisayar sisteminin çok daha ötesinde.
şöyle ki tahmini 100 yıl içerisinde dünya çok boktan bir hale gelicek. sular yükselicek. sıcaklıklar artıcak. zenginin yarattıkları ile fakirler acı çekicek. amerika ve avrupa'da endüstriyelleşmenin son demleri yaşanıcak. yapılacak herşey yapılmış olunacak. ağaçlar yok olucak. temiz su kaynakları kirlenicek. denizler daha da azıcak.
ve insanoğlu, sanal dünyanın, gerçekten d ehayal ettiği dünyanın kapılarını aralayacak. nasıl şu anda 3d studio max ile istediği herşeyi yapabiliyorsa, bu yapabildiği şeyleri de insan beynine yükleyebilecek. zira o anlarda insan beyninin aslında bir bilgisayardan farksız çalıştığı fark edilecek. beyin deniken uçsuz bucaksız organın bize yaşatacağı sonsuz zevkler, artık sanal dünyamızın bir parçası olucak.
sinema tarihine bullet time tekniğini kazandırmış, sinemada izlerken trinity 'nin polise tekme attığı sahne ile olm herifler olayı çözmüş dedirten ve serinin ikinci filmi matrix reloaded 'ta kahinin aşağıdaki repliği ile derin düşüncelere yelken açtıran, bence gelmiş geçmiş en iyi filmdir.
-Because you didn't come here to make the choice, you've already made it. You're here to try to understand why you made it.
Tercümesi:
-Çünkü buraya seçim yapmaya gelmedin, seçimi zaten yapmıştın. Buraya, niye o seçimi yaptığını anlamaya geldin.
bilimkurgu sinemasında devrim. klişeleri ve bildik kıyamet senaryolarını elinin tersiyle iten iki dahi kardeş. film literatürüne katılmış belkide en büyük nimet olan bullet time. kırmızı ve mavi hap. birler ve sıfırlar. kung-fu. büyük pazarlama endüstrisine kazandırılmış yeni bir nimet. üzerinde "the matrix" yazan dandik ve siyah renkli boş cd'ler. hayat felsefesini bulamamış,boşluktaki insanların "ahanda işte budur" dediği bir felsefe.milyarlarca dolar...
evet bir ekoldür artık. yeni nesilin star wars'udur...
herkesin kendi meşrebince birşeyler anlayabileceği film. bu filme hayran kalanlar seneler geçse de filmdeki olaylardan örnek vererek fikirlerini doyurucu kılmaya çalışırlar.
örn: kader-vazonun kırılma olayı
"seçilmiş kişi" anlamında neo'ya the one dediklerini duyduğumda sanki kimsenin farketmediği bir şeyi anladığımı sanmıştım: neo'nun "o"sunu başa alınca one oluyor ya hani...
neo'nun sentinel denen uçan cisimleri eliyle durduğu sahneye kadar film kanımca bilim kurgu özelliği taşımaktadır. ama o sahneyle beraber fantastik bir hal alır.
herkesin fark ettiği gibi neo karakteri hristiyanların gözündeki isa karakterini çağrıştırır. aynı olay anakin skywalker'da da gözlenir.
ilk önce karakterler çok orjinal. zamanın şartlarında, teknolojinin eziciliğinde bile, iyiyle kötünün kapışması devam ediyor. kutsal kitaplarda yer alan hikayeler farklı versiyonlarla karşımıza çıkıyor. orjinal bir yapım, özgün aynı zamanda, kült mertebesine ulaştıran ve herkesin anlayamamasına sebebiyet veren de bu özelliği olsa gerek. *
saçma sapan bir konusu olan film. bir filmin konusu bu kadarda saçma olamaz. bilgisayarların insanığın soyunu tüketmesi ne demek? hani bi gerçeklik payı olurda izleyiciyi kendine bağlasın dimi. yok.
reklamın etkilerini bu filmde görebiliyoruz. böyle bir film reklamlar sayesinde nasıl prim yapabiliyor.
netice itibari ile baştan sona saçma olan bir film. izlediğim zamana yazık.
içinde yaşadığınız herşeyin aslında bir bilgisayar programı olduğu, hatta öyle bir bilgisyaar programı ki windows gibi bug larlar dolu, br dünyayı konu alan filmdir. temel olarak böyledir.
daha bir düz mantıkla bakılırsa agent smith, agent brown ve agent jones matrix in virüs tarayıcılarıdır. çünkü her an matrix ten zion a, yani gerçek dünyaya geçişler olmak ister.bu eçişler de virüs tür. genel olarak "insanların düşüncelerini özgür kalması" olar tanımlanır. sadece bu konu için animatrix teki "kid story" ve "dan davis" izlenebilir.
felsefi konusu zaten hep bir aksiyon filmi olmasının önüne geçer. ilk izleyişte anlamak biraz zorlar kafayı. ulan ne nedir, ne ne değildir?" diye düşünürsünüz. filmin en iyi karesi de herhalde neo nun çatıda bullet dodge* yaptığı sahnedir. bir çok oyuna konu olmuştur.**
soundtrack i de nefistir. ama bir tanesi akıllardan çıkmaz; clubbed to death
son olarak eğer matrix reloaded ve matrix revolutions çekilmeseydi, sinema tarihinin kült fimleri arasına giricekti. kimse onun kaymağını yemek zorunda kalmayacaktı çünkü.
matrix, insanlarin algiliyamadigi daha dogrusu algiladittirilmadigi (algilanmasinin istenmedigi) bir boyut/dunya/mekan vs..dir. sonucta tanimi filmde bir cok kez sorulmus, cevap tam olarak alinamamistir. insanin beyin gucuyle neler yapabilecegi, insanin olusumundan itibaren kendisini yoneten guclerin neler olduguyla ilgili cekilmis dunyanin en felsefi filmlerindendir. hristiyanliga cok fazla gonderme yapmistir yine de bizim inandigimiz gibi bir tanri'nin olmadigini on gorur. abartili bulabilirsiniz ama bence dunyanin en guzel ve en anlamli filmidir.