son yapılan araştırmalara göre, çok yaratıcı (!) nicklere sahip olan yazarlar bu filmi beğenme özürlüsü, hatta daha kötüsü, the matrix gibi fenomen olmuş bir sinema eserini beğenenlere hakaret etme eğilimli oluyorlarmış.
felsefi bir filmdir. bu yönüyle de sinema tarhinindeki yerini layıkıyla almıştır ve haketmiştir. içinde dinsel bir çok öğe bulundurmuş olması, filmin bazı müslüman ülkelerce yasaklanmasına da sebep olmuştur. felsefeyi tam anlamıyla kavrayabilmek için de tekrar tekrar izlenilmesinde fayda vardır.
bunun yanısıra serinin ilk filmindeki diyaloglar da insanı düşünmeye iter. bu da bir nevi bilmeceyi çözmek gibi olduğundan izleyiciye haz verir.diğer 2 filmi şahsım adına konuşmam gerekirse, hayalkırıklığıdır. hollywood'un devam filmlerindeki sıçışları, yine efsane olmuş bir filmin adını kötüye çıkarmıştır. keşke herşey bu şekilde tadı damağımızda kalsa da, bunun tatlı-ızdıraplı özlemini çeksek...
son olarak da keanu reeves'in karizması ilk filmde tavan yapmıştır. diğer 2 filmdeki karizma ise ilk filmin yanından bile geçememiştir. o gözlükler, o uzun palto, o kurşundan kurtulma sahnesi...vaov.
kamera çekim tekniğiyle sinema tarihinde çığır açmış, konusuyla ve görsel efektleriyle beraber de tüm zamanların en iyi filmlerinden biridir. keanu reeves de, neo rolü için gayet uygun bir seçim olmuştur.
3. sınıfta ilk izlediğimden beri favori filmim olmuş muhteşem kurgulu film. ne zaman çıksa ağzım açık izlerim. hatta bir ara o kadar izliyordum ki diyalogları bile ezberlemiştim. onlarla beraber söylüyordum. ayrıca serinin en güzel filmidir. diğerleri de güzel fakat hiçbiri ilki kadar değil. ne de olsa ilk göz ağrısı.*
ikinci ve üçüncü serilerini izlemedim fakat serinin ilk filmi özellikle konuya dalmadan önceki başları epey bi felsefik olmuş. gerek kurulan cümleler gerek kimi kitaplara olan göndermeler bunun sadece bir bilimkurgu filmi olmadığını gösteriyor. en dikkat çeken yeri ise hap seçme sahnesi. kel ve siyahi adamımız mavi hapı seçersen * her şeyi unutursun ama kırmızı hapı seçersen ben de sana deliğin nereye gittiğini gösteririm diyor.* akabinde, elemanımız kırmızıyı seçince, kel adamımız da beni takip et * deyip yürümeye başlıyor.
matrix'in bir dizi diferansiyel denklem, insan secimlerinin ise o denklemin değişkenleri olduğunu söyleyen film. neo bu denklemin bir anormalliği sonucu cıkmıs, mimar üzerinde taşıdığı kodu ana programa yükleyerek neo'nun matrixteki denklem eşitsizliğini gidereceğini ve matrix'in çökmekten ona baglı insanlarında ölmekten kurtulacağını söyler.
insan seciminin bu önemi filmde ikide bir "bir secim yapıcaksın niyo" tekerlemesi ile dile getirilir. ama neo ana programa (kaynağ) gitmek yerine trinity'ye yani matrix'e döner, *.
fransız ile yapılan özgür irade determinizm tartışmasıda buna imadır. fransız insan iradesinin bir hiç olduğunu söylerken morfiyus amcamız herşeyin seçimle başladığını iddia eder.
fransızın bu düşünüşü, fransız materyalizminin fikirlerine imadır. aynı şekilde hintfelsefesindeki karma olayına da 3.filmde kasılmış karmanın aşırı deterministik yapısı (benim ki su an -7 a.q) matrix'in bir öğesi olarak tanımlanmıştır.
3. filmde hintli herif neo'ya "biz kaynağa gideceğiz, kızımı matrix'e koyması için fransızla anlaştım" dedikten sonra "peki neden" diyen neoya "çünkü karmamız böyle" diyerek yanıt vermiştir. yani filmin teması her şey (her program) bir amaç için vardır amacı kalmayınca ya kaçak durumuna düşer (agent smith'in 2.filmde yaptığı gibi) yada kaynağa giderek ortadan kaldırılır ve ya sürümü yükseltilir. hintli ve aileside birer program olarak (çünkü bu filmde insanların dışında her şey bir program, insan şeklinde görünenlerin coguda program mesela kahin fransız mimar vb.) görevlerini tamamlamış ve kaynağa dönecekken hintli program amca kızını öyle seviyormuski bu işlerin taşeronluğunu yapan fransıza yalvarmış "kızımı kaynağa götürmeyin bizler gidelim ne olur fransız abi" diye.
10.yaşını kutlayan film. ergen bir bünye olarak 10 yıl önce izlerken aksiyon ve efekt kısmına dalmış gitmişim, gerisini pek sorgulamadan.
geçen gün ise tnt de denk gelince birkaç dialoguna dikkat kesildim, herifler harbi felsefe yapmışlar. bir ara dedim acaba kitabı var mıdır bunun?
sinema tekniklerinden objektive correlative ve allusion nun bol kullanildigi ,uzerine farkli ongoruler gelistirmeye musait ilginc bir film.
matrix:latince rahim anlamina gelir. zion:hiristiyan inanisin yansimalarina gore , incil'de dünyanin yok edilmesinden sonra tanri iyi kullari için kuracagi krallik olarak geçiyor. filmde ise zaten mahvedilmis dünyada matrix’ten kurtarilan insanlarin yasadigi sehirdir. morpheus:filmde kurtarici (neo karakterini) yasadigi yari gercek yari sanal dusten uyandirarak matrix in gerceklerine davet eden karakter ilginctir, yunan mitolojisinde uyku tanrisi hipnos'un oglu olan morpheus tan alinmistir.
hristiyan inanisinin sembolu olan baba- ogul - kutsal ruh uclemesi goz onune getirilirse,morpheus'un baba, neo'nun ogul, trinity'nin de kutsal ruhu sembolize edecegi fikri cok abzurd gorunmez mantiga..
cyper: filmin ilginc karakterlerinden birisi olan bu abimiz ,hatirlanacagi gibi neo yu mr anderson( saint thomas kuskuculugunu temsil ettigi varsayiliyor mr anderson'un) ile olan anlasmasi geregi ihbar eder. cyper ismi ile allusion teknigi geregi seytanin eski isimlerinden biri ima edilmis olabilir ya da baska bir ongou ile isa yi romali askerler ya da yahudilere teslim eden havarilerinden judas pekala karakterize edilmis olabilir.( latince sifir,gereksiz)
neo: basit bir oyun olan anagram ile yani harflerin yer degisimiyle one'a oluyor. the one" hristiyan teolojisinde "seçilmis kul" manasina gelmekte. nitekim neo kendisini taniyip kesfettikten sonra bir mesih haline geliyor. sonsuz anlamina gelen "eon" ise neo'nun diger anagrami.
sadece hristiyanlikla ilgili gizli mesajlar degil aslinda ic ice gecmis onlarca metafor gozlenebilmekte, bu metaforlar kimi edebi eserlere, link edilmis gibi sanki...
franz kafka( dava-kimin sistemi yonettigine dair kahrmanin kafa karisikligi vb.),
george oswell(1984-insan dusuncesinin manuple edilerek gizli bir guc tarafindan konrol edildigi vb),
t.s elliot (corak ulke-sistem içinde kendilerine bicilen role kanalize olarak robotlasan, hem kendilerine, hem de gerçeklere karsi yabancilasan bireyler..)
j.l borges(olaganustu masallar-gordugunun ruya mi gercekmi oldugunun bir turlu farkindaligina varamamak)
s.beckett(godot u beklerken- gemidekilerin ,beklenilen kisi yani mesih, kurtarici konusunda bir turlu emin olamamasi (the one))
william blake (cennet cehennem evliligi-: morpheus neo'ya matrix'in hakikatlere karsi gözlerimizi körlestiren bir dünya oldugunu söyler sairde "algi kapilarimiz açilsa herseyi oldugu gibi görebilirdik"diyor o unlu siirinde)
fazla kafaya takıldığında ağır psikolojik sorunlara yol açabileceğini düşündüğüm film. şayet, dış dünyanın ve içindeki objelerin, tamamen matrix adli yazılımın * üzerinde çalışan programlar, uygulamalar vb. oluştuğu fikrine dayalı olduğu için, kişinin gerçek ve hayali ayırt edebilme yeteneğini köreltme etkisindedir. yapay zeka programcılığına değinilirde, bu kadar uçulur mu diye sorgulanmalıdır.
Baudrillard'ın "Simulakra ve Simulasyon" kitabını okumamın sebebi olmuş, felsefesi ve görselliği ile izleyicileri hayli etkilemiş bir bilim kurgu filmi.
daha önce yapılmış filmler ya da fikirler nasıl olursa olsun, bu şekliyle hem felsefi hem modern bir anlatımı takdir etmek gerek. izleyen (ve anlayan) herkesin beyninde kocaman bir soru işareti bıraktıran filmdir.
platonun magara alagorisi ve insan ruhunun sınırsızlığını bilimkurgu türüyle karşımıza çıkaran filmdir. öyle ki haptan sonra geçilen yaşam formu bana ruhun özgürlüğünü anımsatır. *