the matrix

entry370 galeri48 video6
    151.
  1. 14 yaşında iken izlemeyeni dövüyorlar psikolojisiyle ve o dönem yeni gelin olan yengemin gazıyla izleyip ergen beynimle bir halt anlamadığım triloji.
    1 ...
  2. 152.
  3. ilk defa 2001 yılında keşfettiğim sayısını unuttuğum kadar izledim ama bi bok anlayamadığım taki bu yıla kadar. bu kadar malım ama anladığım için mutluyum. teşekkürler dağılabilirsiniz.
    1 ...
  4. 153.
  5. carrie anna moss'un alıp götürdüğü filmdir. tüm dünya bu kadının, o dönemki kadınlara göre olan olağanüstü güzelliği nedeniyle filmi izlemiştir. yoksa kimsenin yapay zeka ile, insan-makine savaşı ile ilgilendiğini sanmam.

    bir de vücutlarındaki delikler dikkat edilirse hep omurga hizasında (omuriliğe açılan) ve beyin sapında giden ensedeki ana bir açıklıktan ibaret. kollar ve bacaklar da da var, bunlarda herhalde fizik hislerin yaratılması nedeniyle açılmış. insan vücudundaki bioelektriği ,füzyonla birleştiren makineler, kendileri için gereken enerjiyi elde ederler. insanlarıda matrix adı verilen bir bilgisayar yazılımı içinde bir nevi yarı-komaya sokarak etkisiz hale getirirler. (duracell) *
    0 ...
  6. 154.
  7. abartmış gibi olmayayım ama 50 den fazla izlemişimdir ilkini diğerleri de bu sayıya yakındır. ne filmdin sen fahriye abla.
    1 ...
  8. 155.
  9. insanların üremesinin makinelerce kurulan insan tarlalarında gerçekleştirildiği filmdir. morpheus'un dediği gibi, artık orada insanlar doğmuyor, üretiliyordu. * böylede materyalist bir film hani. dini motiflere gönderme yapması, materyalist içeriğini ortadan kaldırmamıştır. 3.filmin sonunda görülebileceği gibi kehanet bir martavaldır ve neo makineler şehrine gidip, yalvarmak zorunda kalmıştır.
    0 ...
  10. 156.
  11. efsane filmlerden biridir. üzerine çok konuşulmuş, matrix felsefesi üzerine tartışılmıştır.
    0 ...
  12. 157.
  13. Sözlüğe 176 tane nick altı ile giriş yapmış yazar.
    2 ...
  14. 158.
  15. şu an cnbc de nostalji yaşatmaktadır.
    1 ...
  16. 159.
  17. Tüm insanların köle olduğunu, insanların gördüklerinin ve onlara sunulanın arkasında farklı gerçekler olduğunu göstermeye çalışan film. Ancak şöyle bir terslik var ki, filmde korunmaya çalışılan şey ziondur. Sistem ziona karşı gösterilmiştir. Aslında bu film, ''Bu gerizekkalılara herşeyi göstersek yine de bi bok çakmazlar'' demenin başka yoludur ve harbi risktir.
    1 ...
  18. 160.
  19. 8 yaşında iken siyah pardesü ve güneş gözlüğü takmak istememe neden olan film.
    2 ...
  20. 161.
  21. erdoğan'ı sevmemesi ile ortak olduğumuz başarılı yazar. tebrikler.
    1 ...
  22. 162.
  23. bu dünyadan bir film değildir. yani en azından artık buna inanmaya karar verdim. çünkü cloud atlas dahil wachowski'lerin bu filmin yanına yaklaşabilecek başka bir işleri yok.

    teorim şöyle; hani bir geyik varya, "uzaylılar gelip x'in ne olduğunu sorsa onlara şunu gösteririm" diye. heh işte, uzaylının biri geldi, "sizin buralarda film diye birşey varmış o ne ki lan" diye sordu, bizimkiler onlara birşeyler gösterdi. bizim uzaylı "tamam o zaman" dedi, gitti gezegeninden elemanları, teknolojisini, o müthiş senaryosunu, cartını curtunu getirdi, bu filmi çekti "alın amk izlersiniz" dedi ve geri döndü.

    bizim kekolar da* * ekmeğini yiyelim diye devamını falan çekmeye kalktılar, sıçıp sıvadılar. o uzaylı gelip artık kadın olmuş lana wachowski'ye "bok ettin bayan, sıçtın filmin içine" dese sonuna kadar haklıdır. keşke oscarlar'ı* da hakkı olan bu uzaylı abiler alsaydı. "al oscar, götüye sokarsın" diye uzatırdı wachowski'lere.
    2 ...
  24. 163.
  25. trollün önde gideni sözlük yazarcığı. ulan sen kim bana troll demek kim.
    0 ...
  26. 164.
  27. bugün uzun bir aradan sonra bir kez daha üç filmi de ardarda izledikten sonra sol framede adını görünce ufaktan tırsıtmış filmdir. smith, is that you?
    0 ...
  28. 165.
  29. 166.
  30. Andy Wachowski ve Lana Wachowski'nin yazıp yönettiği, benim görüşüme göre gelmiş geçmiş en iyi filmdir.

    --spoiler--

    "Hiç uyanık mısın, uyuyor musun? Bundan emin olamadığın duygusuna kapıldığın oldu mu?" Evet bu soru belki de filmimizin ana düşüncesinin de merkezinde yer alan bir soru. Peki ama bu soruyu daha doğrusu rüya meselesini, aslında yaşadığımız hayatın gerçek olmayıp bir aldatmaca olduğunu ilk defa bu film ile mi duyduk? Hayır. "Tron", "total recall", "Logan's Run", "Abre los ojos", "dark city", "Johnny Mnemonic", "12:01" ve belki de en çok benzeyen 1998 yapımı "13th flor" filmleri ile benzer senaryoları izledik. "13th flor" filminin de esin kaynağı "simulakre 3" diye bir kitap olduğundan simülasyon meselesi güzelce işlenmiş. O filmi de izlemenizi tavsiye ederim. Ama hak ettiği ilgiyi alamadığı da bir gerçek. Matrix'ten sonra da artık bu rüya alemi, boşlukta mıyız? Gerçek nedir?, mutluluk nedir? Yapay zeka mümkün mü? sorularını irdeleyen sinemacılar "vanilla sky", "repo men", "source code", "surrogates", "gamer" ve "inception" gibi popüler filmleri ortaya attılar. Bu filmlerin hepsi de benzer konuları işledi ama hiçbirisi Matrix kadar bizi sorgulatamadı. Inception'da mükemmel bir filmdi. 1999 yılından önce çekilseydi belki diyebilirdim ama şuan Matrix'in yanına yaklaşamaz.

    Descartes ile Matrix'in ilham verdiği kuşkucu şüphenin pençesine düştüğümüzde, Ajan Smith'le iğrenç anlaşmayı yapan Cypher'i anlayabiliriz. Gerçek dünyanın sefil hayatından bıkmış olan Cypher Matrix'te zengin ve ünlü bir aktör olarak yeni bir hayat karşılığında Smith'i Morpheus'a götürmeyi kabul eder. Cypher, Matrix'in gerçek olmadığını bilir. Fakat bunu kulak arkası edip yanılsamalı fantezinin keyifli dünyasına geri dönerek hayatını daha iyi hale getireceğine inanır. Ne var ki Cypher burada büyük bir hata yapar. Hayatını yalnızca zevk için sürdürmeyi seçerek, zevkin onun hayatını yaşanmaya değer kılacak tek şey olduğunu iddia eder. Felsefede, kendi başına değerli olan tek şeyin haz olduğunu söyleyen öğreti hedonizm, yani hazcılık olarak bilinir. Hedonizm ilk başta insana çekici gelse de, felsefeci Robert Nozick kitabı "Anarşi, Devlet ve Ütopya" (bir arkadaşım hediye etmişti, inanılmaz sıkıcı bir kitaptır) da onun karşısına güçlü bir sav çıkarır. Bu sav bizim için özellikle ilgi çekici. Çünkü başka bir kavanozda beyin zihinsel deneyi içeriyor. Nozick'de besin kimyasallarının içinde yüzen şuursuz bedenler olabileceğimizi iddia ederek başlıyor. "Deneyim makinesi" adında, merkezi sinir sistemimizi uyarmak için elektrotlar kullanan güçlü bir bilgisayardan söz ediyor. Nöropsikologlar bu deneyim makinesini kullanarak bizde, kitap okuduğumuz, arkadaşlarımızla buluştuğumuz, sinemaya gittiğimiz ve benzeri hoş şeyleri yaptığımız yanılsamasını yaratabiliyorlar. Ne var ki bütün bu süre boyunca biz, deneyim makinesinin içinde bulunmaktayızdır.

    Peki ama sonsuz bir hazzı isteyen Cypher’a sadece nozick'in ifade ettiği gibi daha doğrusu cypher’a bundan bahsetsen siktir git diyeceği bir yaklaşımla saldırmak bir anlam ifade edecek mi? Tamam bir et yığınından bahsediyoruz ve bu kapsüldeki şey hiçbir olaydan haberdar değil. Bunu zaten cypher'da biliyor ve sonuçlarına katlanıyor. Burada asıl tehlike ajan smith’in dediği gibi hazzın sürekli ve kesintisiz olması sistemi çökertiyor. Hatırlarsanız morpheus’un sorguya çekildiği sahnede ilk kurulan matrix’in tamamen güzel anılardan oluştuğunu ve insanların bu rüyayı kabul etmediğini ajan smith büyük bir soğukkanlılıkla anlatıyordu. insanlar bu kadar kusursuz bir dünyadan kıllandıkları için bu rüyadan kaçmak istediler ve insan tarlaları ölmeye başladı. işte bu yüzden yine ajan smith’in deyimiyle insanlara bol bol sıkıntı ve uğraş ikram edildi. Bu sayede olup biten her şey mantıklı gelecekti. Yani her şey güzel giderken bir anda bir kaza, tabiat olayı falan filan. Arzuladığın kadınla asla beraber olamayacaksın olsan zaten kendininde ne bok olduğunu bildiğinden rüyadan uyanmak isteyeceksin, öyle değil mi? Ajan smith’in söyledikleri bir senaryo için oldukça aşırı ve sinir bozucu detaylar içeriyor. Bu sahne çoğumuz tarafından es geçilse de aslında filmin en önemli felsefelerinden birini içeriyor. Tamam cypher zengin ve güçlü olup her gün karı kız yiyecektir ama başına bir kaza gelmemesini garanti ettirmemiştir, ettiremez de. Bu durumu ajan smith de bilir fakat söyle(ye)mez.

    Rüyada sevişmek, at araba ev sahibi olmak derken olaya bir de ters açıdan bakalım: Atlanta hastalık izleme merkezlerine 1981 yılından 1990 yılına kadar 120'den fazla sebebi bilinmeyen ölüm vakası bildirilmiş. Birçoğu Laotian Yaylalarından göç etmiş olan Hmong topluluğuna ait yetişkinlerden oluşan bu insanlar, uykularında ölmüştür. Ölümlere dair hiçbir tıbbi açıklama getirilememiş; bununla birlikte Hmong'ların kendi açıklamaları vardır: "bu insanların geceleri gelip insanların soluğunu kesen bir kötü ruhun kurbanı olduğunu iddia etmektedirler". Bu kötü ruhun ziyaretinden sonra hayatta kalmayı başaran çok az kişi, felç eden bir korkudan ve kötü bir yaratığın göğüslerine çöktüğünden söz etmiştir. Gerçekten de kurbanların ölmeden önce korkunç bir kabusun içinde çırpındıklarına dair bilimsel bulgular söz konusudur. Bilimsel cemaat kesin bir teşhise varamamışsa da, "Açıklanamayan Ani Gece Ölümü Sendrom"u olarak literatüre geçen bu raporlar, düşlerin insanı öldürebileceği olasılığını kabul ettirmiştir. Yani biz hep hazdan felan bahsediyoruz da böyle göte gelenlerde var iyi mi.

    Matrix'te aynanın birçok önemli yerde kullanıldığını görürüz. Bay Rhineheart, çok önemli yazılım şirketinin patronu , Neo'yu azarlarken, cam temizleyicileri binanın yüzeyini temizler ve parlak bir yüzey göze batar. Ajan Smith'in güneş gözlükleri Thomas Anderson ile Neo'nun iki kimliğini belli belirsiz yansıtırken, Morpheus'un ayna camlı gözlükleri daha net yansıtır. Yine Morpheus'un Neo'ya teklif ettiği kırmızı ve mavi hapı çıkardığı kutu da aynalıdır. Fakat filmin aynayı en dramatik bir biçimde kullandığı sahne, Neo kırmızı hapı yuttuktan hemen sonra gelir. Damla damla akan aynayla büyülenmiş olan Neo, ona dokunur ve ıslak ayna önce kolunu, sonra bütün bedenini kaplar. Neo gerçeği keşfetme yolculuğunda "tavşan ininden aşağı" düşmeden önce, tepeden tırnağa ayna kesilir. Matrix'ten atıldıktan sonra, kendini kanalizasyonda çırılçıplak bulur. Yunanca hakikat anlamına gelen “alethia” kelimesi, ayrıca "çıplaklık" anlamına da gelir ve çıplak gerçeği akla getirir. Neo'nun ayna başkalaşımı böylece onu ilk gerçek uyanmasına; gerçek olduğunu sandığımız şeylerin aslında programlanmış bir yanılsama, "bizi hakimiyet altında tutmak için bilgisayarlar tarafından üretilmiş bir düş dünyası" olduğu gerçeğine taşır. Ayna-yansıtma metaforunun en derin kullanımına Kahin'in dairesini gördüğümüz sahnede rastlarız. Bu sahnede tam Lotus duruşunda oturan ve tele kinetik güçle kaşıkları eğen, Budist bir rahip gibi giyinmiş bir çocuk vardır. Kaşığı Neo'ya tutarak kaldırınca, biz Neo'nun kaşıktaki yansımasını görürüz. Bu, çocuğun Neo'ya iki kelimeyle aktardığı, en önemli dersi temsil eder: "Kaşık yok." Buradaki Budizm ile paralellik çarpıcıdır. Çok iyi bilinen Budist bir mesel vardır. Bu meselde üç rahip rüzgarda dalgalanan bir bayağı seyreder. Rahiplerden biri bayrağın dalgalanmasına dikkat çeker. ikinci rahip, gerçekte bir bayrak olmadığını, fakat onu hareket ettiren bir rüzgar olduğunu söyleyerek tepki verir. Üçüncü rahip ikisini de azarlar. Ne bayrağın ne de rüzgarın hareket ettiğini söyler. "Hareket eden sizin zihninizdir." Budist mesaj açıktır. Eğilen kaşık değildir, çünkü kaşık yoktur. Yalnızca zihin vardır. Dahası, kaşık olmadığı için, ayna-yansıtma bize, yansıyan hayallere çok fazla önem atfetmememe hususunda dikkatli olmamız gerektiğini hatırlatır. Hayaller yalnızca hayallerdir; ne fazla, ne eksik. Bir kaşık olmadığı için, bir anlamda ayna da yoktur ve aynada yansıyan dünya sadece bir hayal, bir yanılsamadır. Buda, bu ışıkta bize bildiğimiz dünyanın bir yanılsama, maya olduğunu öğretir. Budist hocalar yanılsamanın doğası hakkında çok tartışmıştır. Acaba bu, gördüğümüz ve dokunduğumuz dünyanın gerçekte var olmadığı anlamına mı gelir? Matrix'in konusu iste bu metafizik yorumdur.

    “Rabbini görmedin mi, gölgeyi nasıl uzatıvermiş? Eğer dilemiş olsaydı onu durgun kılardı. Sonra Biz Güneş’i ona bir delil kılmışızdır.” (Furkan Suresi,45) ilgili surede biz gerçek manasını tek başımıza tam olarak anlayamasak bile anlatılanlar herhalde aşikar. Peki rüyamızdan hiç uyanmadan yaşamaya devam etsek, rüya içinde yaşadığımızın, gördüklerimizin hiçbirinin aslı ile muhatap olmadığımızın farkına varabilir miyiz? Kesinlikle hayır. Uyanıp, kendimizi yatağımızda uyuyorken bulmadığımız sürece, hiçbir zaman rüyada olduğumuzu anlayamayız ve koskoca bir ömrü gerçek hayatımızı yaşadığımızı zannederek geçiririz. Öyle ise, gerçek hayat dediğimiz hayatımızın da bir rüya olmadığını nasıl ispatlayabiliriz? “Dedi ki: yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız? Dediler ki: bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor. Dedi ki: yalnızca az bir zaman kaldınız gerçekten bir bilseydiniz.” (Müminun Suresi, 112-114)

    Demişlerdir ki: "Eyvahlar bize, uykuya bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip kaldırdı? Bu, Rahman (olan Allah)ın va'dettiğidir, (demek ki) gönderilen (elçi)ler doğru söylemiş". (Yasin Suresi, 52) "Andolsun, sen bundan gaflet içindeydin; işte Biz de senin üzerindeki örtüyü açıp kaldırdık. Artık bugün görüş gücün keskindir". (Kaf Suresi, 22) Bir hadisi şerifte de peygamber efendimiz şöyle diyor: "insanlar uykudadır, ölümle uyanırlar". (imam Gazali, islam Klasikleri-2) Matrix'te anlatılmaya çalışılan ve ilgili diğer felsefelerdeki hikaye ve mitleri göz önüne getirdiğimizde aslında kendi dinimizin olayı gözümüzün önüne soktuğunu görebiliyoruz. Tamam hepimiz biliyoruz bu dünya sahte ama bakıyorsun herkes mal mülk derdine düşmüş. Feyizli bir hikaye vardı şimdi sen bir yere ziyarete gidiyorsun ve yarın geleceğini biliyorsun gidip orada yer sahibi olmak için çabalar mısın? Hayır çünkü sonucu biliyorsun ertesi gün orayı terk edeceksindir, bu yüzden boşa orada çabalamamalı ama bakıyorsun bu dünya da öyle o zaman biz insanlar neden aynanın karşısında saatlerini harcıyor, hiç işlerine yaramayacak bilgileri öğreniyor ve anlamsız geçim dertleriyle boğuşuyoruz? Ve islam anlayışında en büyük vaat; cennet, ve cennette hazzın, ömrün, kaynakların sınırı ve süresi yok. Şimdi bunu normal bir insan, mesela ben kavrayamıyorum. Yani istediğim rüyayı görüp hiç uyanmamak gibi bir şey. Asıl benim zekamı aşan ise bunların sonsuz bir zamanda devam edecek olması.

    Matrix filminin başarısı, birçok Doğu ve Batı geleneklerinden çeşitli dini ve felsefi unsurları birleştirerek kullanmasında yatıyor. Çağdaş siber teknik bağlamında Hıristiyanlığa, Platonculuğa, Budizme zengin gönderimler içeren metaforları ustaca birbiriyle karıştırıyor ve yayınlandığı ilk günden itibaren kendi alanında yalnız bir klasik bir daha asla bu kadar gerçekçi olamayacak bir hikayeler bütünü. Filmin dehası, can alıcı repliklerle süper imajları, derin, fakat çoğu zaman anlaşılmaz Budist özgürleşme mesajlarını yaratıcı bir biçimde birleştirebilmesinde yatıyor. Matrix filmi bu sayede, seyirciyi uyandırıyor ve yaşamaya alışkın olduğumuz zihnimiz üzerine düşünmeye (ve düşünmemeye) davet ediyor. Bizi aynaya bir daha baktığımızda şu soruyu sormaya zorluyor: "Gördüğümüz şey kim ve ne?"

    --spoiler--

    Yazının tamamı için: http://johncazale.blogspot.com/2012/01/matrix.html
    2 ...
  31. 167.
  32. sinemada dönüm noktasıdır.
    3 ...
  33. 168.
  34. 169.
  35. Başta çok ilginç ve etkileyici gibi görünse de gizliden gizliye masonik simgeler içeren sionist film. Filmdeki bir çok imge kabala inancından alınmıştır.

    (bkz: sion)
    1 ...
  36. 170.
  37. 1999 yılında ortalığı karıştırmış bilim kurgu/aksiyon filmi. sinema salonundan çıkan herkesi filozofa çevirmişti.

    ''bu dünya'da aslında gerçek değil oluuuum'' modunda takılan insanlarla dolup taşmıştı ortalık.
    1 ...
  38. 171.
  39. bu denli harika bir konuyu aynı harikalıkta beyaz perdeye yansıtmak olağan üstü bir yetenek isterdi. keşke biraz daha abartısız ve duru olsaydı. görsel efektlerden çok fikre odaklanabilseydik.
    0 ...
  40. 172.
  41. filmin en büyük artısı felsefi bir tabana sahip oluşudur. en büyük eksisi ise Wachowski'lerin gişe kaygısı, action fetişizmidir. Böylesine teorik bir tabanı olan bir filmi, bu kadar act ile çekmek entellektüel çevreleri pek tatmin etmez. Bu sebepledir ki matrix kalburüstü tayfanın değil, sıradanların favorisidir. Teorik açıdan Matrix reloaded tam bir fiyaskoydu örneğin, marv ve smith ile olan sahneler dışında ne bir gönderme ne bir tez, sadece act act act... The Matrix her zaman tahtını koruyacak ve ikincisinden utanacak ve üçüncüsü ile dost kalacaktır.
    1 ...
  42. 173.
  43. filmdeki kahin adlı programın oracle'ı temsil ettiğini düşünüyorum. zaten filmin orijinalinde oracle olarak adlandırılıyor kahin.
    gerçek hayatta da oracle diye bi veritabanı firması var.
    yani kahin'in olayı, daha önce matrix'de olan tüm olayları veritabanına işlemek ve bu trilyonlarca, belki daha fazla sonuç sayesinde gelecekteki olayları, insanların adımlarını yüksek ihtimalle doğru tahmin etmektir. her söylediğinin çıkması da sanırım çok fazla veriye sahip olmasından. ne biliyim işte. *
    eyyorlamam bu kadar.
    0 ...
  44. 174.
  45. felsefik derinliğini saçma ve gereksiz aksiyon sahneleri ile piç etmiş film. tabi yine çekilmiş en iyi filmler listesinde en başlarda yer alması gerekiyor
    0 ...
  46. 175.
  47. defalarca izlenilmesi tavsiye edilen film. 1999 yapımı olan film ile sinema sektöründe yepyeni bir sayfa açılmıştır.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük