fin yönetmen Aki Kaurismaki'nin proleterya üçlemesinin son halkası olan 1990 yapımı film. Hans Christian Andersen 'in kibritci kız hikayesi ile benzerlikler taşısa da onun günümüze uyarlanmış hali.
--spoiler--
Film, Iris adında kibrit üretim bandında çalışan bir kızın yaşamını konu alıyor. Girişteki 4-5 dakikalık kibrit üretim sahneleri dikkate değer, ilgi ile bir agaç kütüğünün kibrite dönüşme süreci izlenebiliyor.
Anne ve babası ile yaşayan iris'in içinde yaşayamadığı gençlik kıpırtıları var. kısıtlı imkanlarla rengarenk bir elbise alması olayın dönüm noktasını oluşturuyor, babadan dayak yiyor, evden kaçıyor, o elbise ile gittiği saçma sapan bir barda zengin ve statü sahibi biri ile aşk yaşadığını zannedip tanışmasının ilk gecesinde onunla birlikte oluyor. daha sonra adam bunu kapitalizmin ve paranın getirdiği şımarık üslubu ile başından savmaya çalışıyor. kız hamile kalıyor, büyük umutlarla kendisine aşık olduğunu sanan adama yokluk içerisinde alabildiğine üzüldüğünüz süslü kağıtlar ile heyecanla bunu bildiriyor ama kurtul ondan cevabını alıyor.
Ve sonra da iris'in yaşama ve olanlara nefreti açığa çıkıyor, bir fare zehiri ile kendisine bunları yaşatan anne, baba, sevdiği adam demeden herkesi öldürüyor.
minimalist çizgilerle süslenmiş, baş yapıt olmasa da o kadar dinginliğine rağmen başından sonuna alıp götüren bir film. kaurismaki'Nin her filminde koymadan geçemediği bir orkestra ve şarkı sahnesi bunda da var.
kısacası sanki bir türk filmindeymişcesine hissiyatı veriyor yaşananlar. mekanlar, yaşam tarzları, yokluklar, çekilenler aynı, fin kültürünü gözlemlemek için iyi bir fırsat.
--spoiler--