bu aralar bbc'nin planets belgesel serisini seyrediyorum. bitirince onlar için de bi şeyler yazarım ama voyager'ın çeşitli gezegenlere yaptığı yolculukların anlatıldığı bölümden sonra "yahu ben bi aralar mars'a gitme üstüne bi belgesel indirmemiş miydim" diye dvd arşivimi karıştırıp buldum bunu ve seyrettim. son bölümündeki hayli uçuk total recall'vari mars kolonizasyonu bölümünü saymazsak bütün anlatılanlar mars'a insanlı yolculuğun hemen şimdi yapılabileceğine insanı rahatlıkla ikna edecek kadar güçlü argümanlardı.
soğuk savaş rekabetinin bitmesi üstüne neredeyse uzay araştırmalarının artık geri çekildiği ve son otuz senenin yazık edildiğini söylüyor dr zubrin. bu belgesel zaten onun mücadelesi üstüne kurulmuş. hayatını mars'a insanlı yolculuğun yapılması için araştırmalar, dizaynlar yapmaya, politikacıları ikna etmeye, bu konuda kitaplar yazarak mars'a yolculuk üstüne oluşan bütün sorulara cevap vermeye adamış (ve belgeselde de gördüğümüz üzere hayli ateşli ve sinirli) bi idealist.
belgeseli internetten indirip seyredebilirsiniz ama ne yazık ki altyazısı yok, hatta ingilizce altyazı bile yok. o yüzden şimdi bi iki önemli noktasını aktarmaya çalışayım (her aklıma geleni yazsam on sayfa sürer, o kadar enerjim yok. özetleyelim en iyisi yani).
belgesel nasa'nın mars'a insanlı yolculuk için ilk yaptığı projenin anlatılmasıyla başlıyor. buna göre dünyadan mars'a gidiş geliş için yeterli güçlü roketler olmamasından, yeteri miktarda da yakıtın mekiğe yerleştirilmesi mümkün görülmediğinden mars'a gidişin ay üstünden yapılması düşünülmüş. bu yüzden ay'a gidip orada bi üs inşa edilmesi projesi ilk elden şart.
bunun dışında ayrıca bi de uzayda ikinci ve devasa bi üs inşası daha zorunlu. belki de mühendisler, işçiler falan buradan kalkıp aya gidecekler, bilmem. neyse, iki tane üs inşası, sayısız mekik fırlatma (aya gidiş geliş) sonrasında ay üstünden, ayın da düşük yerçekimi sayesinde daha az güçlü roketler ve az yakıtla mars'a gidiş ve geliş planlanmış. mars'a giden astronotlar bi iki gün de mars yüzeyinde kalacak ve amerikan bayrağını dikip geri döneceklermiş.
iki günlük mars macerası ve bi bayrak dikmenin şu projeyle maliyeti ne kadarmış peki.. sıkı durun, dört yüz elli milyar dolar!!.. senato tabii ki nasa yetkililerinin suratlarına "hassiktirin len manyak mısınız" diyememiş ama projeyi çöpe atmışlar ve mars'a gidiş çıkmaz ayın son çarşambasına ertelenmiş.
işte bu noktada zubrin ve bi meslektaşı yeni bi projeyle çıkmışlar. bu belgesel de bu projenin üstüne kurulu zaten.
belgesel zubrin'in mars'a gidiş için illa ki ay'dan hareket etmenin gerekmediği, dünya üstünden mars'a yolculuk yapılabileceği iddiası ve bu iddia üzerine oluşturduğu proje üstüne dayanıyor.
projenin adı "mars direct". öncelikle dünya ve mars'ın yörüngelerinin birbirlerine en yakınlaştığı zamanda dünyadan insansız bi mekiğin mars'a yollanması gerekiyor projeye göre. bu mekik mars yüzeyine indiğinde mekikten aşağı bi tane ufak tekerlekli araç iniyor ve mars'taki atmosferde hali hazırda bulunan gazları süzerek mekiğin içindeki depoya istifliyor.
yaklaşık iki sene sonra tekrar mars ile dünya yörüngeleri yaklaştığında bu sefer insanlı mekik yola çıkacak ve altı aylık yolculuktan sonra mars yüzeyine varacak. vardıklarında dünyaya dönmek için ellerinde iki tane mekik olacak - biri arıza çıkarırsa diye. ve daha güzeli ilk mekiğin depoladığı gaz geri dönüş yakıtları..
aslında mars'da su da bol ve hidrojen de mars'dan elde edilebilir ama belki bunu yapmak mümkün olmaz diye ikinci mekik yanında hidrojen de depolayarak mars'a gidecek. mars'da depolanmış gazlarla birleştirip metan bilmemne denen yakıtını oluşturacaklar. bu arada yanlarında götürecekleri hidrojen de toplam yakıtın sadece yüzde beşini oluşturduğu için mekik için ekstra yük oluşturmayacak.
ve tekrar mars ile dünyanın yörüngelerinin yaklaşmalarını beklemek gerekeceği için bu sefer astronotlar mars yüzeyinde on sekiz ay kalacaklar. bi de yanlış anlamadıysam geri dönüş için gaz depolayan alet aynı zamanda mars atmosferinden oksijen de depolayacakmış. astronotların mars üstünde kalıp araştırma yapmaları için yeterinden de uzun zamanları olacak bu sayede.
zubrin'in bu projesi belgeselde daha ayrıntılı işleniyor ama özetle bu prensibe dayanıyor. bazı ufak itirazlar sonrasında iki mekik fırlatmadan üç mekik fırlatmaya modifiye edilmiş. bazı aşamaların da test edilmesi istenmiş kendisinden (o gaz depolama mevzuunu burada bi çölde test etmiş ve çalıştırmış mesela).
zubrin bugünkü teknolojiyle, hali hazırdaki roketlerle, bu prensiple on sene içinde mars'a gitmenin mümkün olduğunu söylüyor. ve bu dedikleri de pek çok bilimsel çevreden de destek görüyor.
uzay araştırmaları üstüne serilmiş ölü toprağı kalkarsa, fazla yaşlanmadan mars yolculuğu görmemiz mümkün yahu.
bi de yazmayı unuttuğum en önemli nokta, belgeselde nasa'nın ilk projesinin maliyetinin dört yüz elli milyar dolar olduğu açıklanırken, zubrin'in projesinin maliyetinin sadece elli milyar dolar olması. şimdi kulağa bu rakam da büyük geliyor ama meğer nasa ek ödenek almasa bile, on senelik ödenekleri toplamıyla bu projeyi gerçekleştirebilirmiş. zaten bütçesi yetiyormuş yani.
tabii diğer projelerinden de geri kalmaması için illa ek ödenek almalıdır ama dört yüz elli nerde, elli nerde.
bu mars hezeyanı bende de yer edince internetten bu sefer de mission to mars filmini indirip seyrettim. hollywood yıllar sonra gerçekten yapılacak şeylere insanları alıştırmak için önceden fantezisini kurdurur çünkü (altıncı gün için de bunu demişlerdi, bakalım insan klonlamaya bu millet hazır mı diye), neyse. o filmde nasa'nın ilk projesindeki gibi uzay üssü vardı. zubrin'in projesinde ise üs yok. filmin senaryosunu yazanlar illa ki nasa'ya danışmışlardır. nasa'dakiler hala o ilk projeyi düşünüyorlar sanırım. yazık, çünkü bu projeyle neredeyse mars'a gidiş imkansız çünkü.