belirsizliğin ön planda olduğu yabancılaşmayı ve varoluş sorununun işlendiği coen kardeşlerden çok güzel bir film ayrıca filmi izlerken albert camus'nün yabancısı akla geliyor bir çok sahne andırıyor.
tek yaptığı şey sigara içmek olan (buna istemsizce saygı duyuyorum) bir adamın monoton hayatında başına gelen bir iki ufak hareketlenmeyi ele alan film. kayınbiraderinin berber dükkanında hiç sıkılmadan ve konuşmadan çalışan bu adam aslında bir adım atmıştır ama ne yazık ki bu yaptığı zenginler korosuna katılmasını sağlamak yerine başına yok yere iş açmıştır.
coen kardeşler'in başyapıtlarından birisidir. bir berber ancak bu kadar güzel sigara içebilir. sakin akan nehirler gibidir, coen kardeşler'in diğer filmlerinden biraz daha uzaktadır. scarlett johanssonn tüm güzelliğiyle ve gençliğiyle boy göstermesi de bonustur.
cool karakter yaratma konusunda çok usta(big lebowski,barton fink) olan coen biraderlerin kanımca yarattıkları en cool karateri barındıran ( ed crane) film. atmosfer, siyah-beyaz renkler ve sigara coolluk için gerekli ortamı sağlamış.
bu arada filmi izlerken ed crane bir sigara yaktı ben yaktım, sigara içmeden izlediğimde bile öksürdüm.*
not: filmin adı ilk başta barber project, bence şuan ki ismi daha cool olmuş.
ne cool dedim arkadaş ama bu filmle en çok özdeşleşen sözcüktür, zararı yok.
konusu çok yavaş olmasına rağmen baymayan, güzel bir film.
filmi durdurup, ekran görüntüleri alıp, paint te altına imalı sözler yazıp, sosyal ağlarda paylaşsanız sırıtmaz, öyle de güzel film. oyuncuların yakın plan görüntülerini alıp çerçeveletseniz, bekar evlerinde süper cool bir görüntü olur. konu itibariyle çok vurgun olmasa da, yalnızca görseller için izlenmesi gereken bir film. esas oğlan en vurdumduymaz haliyle sigarasından nefes alırken ben aklınıza geleyim ama.
tepkileri su gibi, nefesini tutan, mağrur, suyun akışını izleyen-aslında sürüklendiği sanılan- sonra davranan, sakin, karizmatik, yapayalnız, hüzünlü...bazen hepimiz orada olmayan adam oluruz, orada olmak ya da olmamak bizim dışımızdakinin algılayışıdır bazen. bazen de bunu biz bilerek isteyerek seçeriz, bazen orada olduğumuzun farkında değilizdir, bazen de olmadığımızın. hem olan ne, olmayan ne, gerçek ne ki? yabancı'da sıcaktan birini öldüren adamın uyuşmuşluğu vardır onda.
filmin ana karakterinin, camus'nün mersault karakteriyle fazlasıyla benzerlik gösterdiği gözlerden kaçmıyor. bütün o kurgunun, akışın, yardımcı karakterlerin yanında; filmin her anında ed* ile birliktesiniz. ağır tempoya rağmen izleyicinin sürekli filmin içinde kalmasının başlıca nedeni budur.
ayrıca scarlett johannson'un siyah beyaz filmlerde de giderli olduğunu gösterir bize bu film.
david lynch eger boyle filmler yapsaydi daha fazla izleyiciye sahip olurdu.evet,o bunu bilincli yapiyor.yani yorumu daha cok seyirciye birakiyor ve bence cok daha etkileyici cok daha kisisel filmler yapiyor.gercekten iyi bir filmdir bu.ozellikle son sahnedeki replikler,sahnenin tasarimi etkileyicidir.ama siyah beyaz olmasi bana gore dezavantaj katmistir filme.sahneler cok aciktir.yeni donem siyah beyaz filmler genelde kasvetli bir yapiya sahip filmi daha karmasik olmasi icin yapilir.ama sahneler cok netti.sanki film ilk basta renkli cekilmis ama daha sonra bir tusla film tamamen siyah beyaz yapilmis gibi.begotten,pi,eraserhead gibi filmlerdeki siyahla beyazin etkileyiciligi olmasa da iyi senaryo icin seyredilmesi gereken film.