mümkünse psikolojinin bozulmaması için sadece son sahnelerinin izlenmesi gereken filmdir. o cinayet ne kadar berbatsa, cennet sahneleri o kadar heyecanlıdır.
ağladığım film. o kadar duygusal o kadar içten ki. 14 yaşında ki bir kızın tecavüz edilerek öldürüldüğünü anlatıyor. öldükten sonra da hiçbir müdahalede bulunmadan sessizce ailesinin ve katilini izliyor. bence çok derin bir film.
"""adım susie. 6 aralık 1973'te öldürüldüğüm zaman 14 yaşındaydım. bir süre buralardaydım sonra aranızdan ayrıldım. hepinize mutlu bir hayat dilerim."""
gerçekten de farklı bir dram. artık pek dram filmi izlemiyorum, ama bu filmin gerek konusu gerekse işleniş biçimi etkileyiciydi ve her zaman içimde o soğuk havada tarlada yürüyen kızın masumiyetine bir ağıt kaldı. bu filmi sevenler sahtekar(angelina jolie) ve the orfanato(yetimhane)'yi de sevecektir. hatta kutsal bakire filmi de var, çok bilinmez, onu da severler.
son repliği efsane olan başarılı mı başarılı yapım.
--spoiler--
Kimse gittiğiniz anı fark etmez. Yani gitmeye karar verdiğiniz o anı. Gittiğiniz o anda en fazla bir fısıltı duyar ya da fısıltının havada dalgalandığını hissedersiniz. Soyadım Salmon, somon balığı demek. Adımsa Susie. 6 aralık 1973 tarihinde cinayete kurban gittiğim sırada daha 14 yaşındaydım. Bir anlığına buradaydım, sonra birden yok oldum. Hepinize mutlu ve uzun bir yaşam dilerim " http://youtu.be/ywfgLR59-sU?t=40s
--spoiler--
henüz okumadığım, filminden de yeni haberim olan kitap. hakkında verilen bilgilere ve yapılan yorumlara bakılacak olursa kaliteli bir yapım. değerlendirilmeli.
gece gece izleyince adamı bunalıma sokan yegane filmlerden. özellikle müziği enteresan şekilde hüzünlendiriyor.
filmin bitiminden gelen edit: bu kadar şerefsiz orospu çocuğu bir seri katilin finali bu kadar rahat bir ölüm olmamalıydı. finali ezik olmuştur. içimde kin bıraktı.
Duygusal gerilim tanımına uyabilecek Peter Jackson filmi.
Uydudaki sinema kanalında mütemadiyen izlenebilir.Sanırım günde iki kere gösterimi var ya da bana denk geldi bilemiyorum.
Film seyirciye susie ile babasının arasındaki iletişimi çok güzel empoze ediyor.Babasının katilden şüphelenişi ; o kuşkulu bakışlar , geçmişte yaşananları aklına getirmesi ve verdiği tepkilerden sonra katilin soğukkanlılığı gerçekten mükemmel.Susie'nin bir türlü dünyadan kopamaması ; kız kardeşinin sevgilisini öptüğündeki gözyaşları ve filmin sonunda bir an için vardım ; daha sonra yok oldum cümlesi ve daha bir çok sahne...Özetle ruha dokunan filmdir.Ve araf çok güzel betimlenmiştir.
--spoiler--
You're so beautiful Susie Salmon.
--spoiler--
farklı. değişik, ilginç bir perspektif. filmle ilgili benim söyleyebileceklerime yakın şeyleri söyleyenler olmuş filmi beğenenlerden. ama kesinlikle belirtmek isterimki zaman kaybı olarak sayılabilecek bir film değil.
sinema türleri arasında insana insanlığını hatırlatan ve duygu aktarımını en iyi başarabilen tarz bence dramdır. hatta öyleki dikkat ediniz bir çok kaliteli komedi, aksiyon, korku-gerilim, aşk ve saire filmlerde dramatik öğeler filmlere kalite taşır.
bununla birlikte sürekli dram izlemek yaşam enerjimizi azaltabilir.
bir aksiyon filminde ölen yüzlerce insan düşünün, bu ölenlerden bir tanesinin yetim kalan çocuğunun acısını ele alır dram, daha insan merkezli bir türdür. tabi benim tariflerimden çok daha kapsamlı da bir türdür.
Alice Sebold' un 2002 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan The Lovely Bones filminin yönetmen koltuğunda Peter Jackson' ı görüyoruz. Başrolleri Saoirse Ronan, Mark Wahlberg, Rachel Weisz ve Susan Sarandon paylaşıyor.
2010 yılında ülkemizde gösterime giren daha çok dram gerilim ve fantastik tarzında mükemmel bir başyapıt.
filmin senaryosu kitaptan alıntıdır. zeki akıcı sevgi dolu bir o kadar da acımasız gerçekler.
öncelikle bu filmi saçma diye eleştiren gerizekalıdır. zira bu film saçmaysa hiçbir fantastik film izlenmemeli, hepsine saçma, böyle şey mi olur lan? damgası vurulup kenara atılmalıdır. gelgelelim filmi beğenmeyip öküz niteliğinde eleştiri yapanlara;
lan aklını sevdiğim bu filmi yüzüklerin efendisi ile karşılaştırmanın manası ne ki sen kalkmış bir yüzüklerin efendisi beklemeyin diyorsun? maymunla gergedan karşılaştırmak gibi bi şey olmuş bu! bir de senaryosu basit, film hep aynı noktada ilerliyor, sıkıyor diyenler var! e bir kızın öldürülmesinden ne gibi hikayeler üretilirdi ki bundan daha sıradışı? kıza gittiği yerde bi de ejderha falan mı tecavüz etseydi nedir beklediğiniz?
diyeceğim o dur ki, çok çok güzel bir film. sözlüklerdeki (özellikle ekşi) hayatında film izlememiş gerizekalı yorumcuların yorumlarına bakmadan izlenmesi gerekir, gerçekten içine alıp götürüyor, harika bir dünya, burada olan şeylerin cennette bambaşka yansıması falan müthiş olmuş, hikaye hüzünlü, müzikler harika, peter jackson çok yaşa.
gerçekten çok farklı bir film ve bu filmi ayıran özelliğide diğer filmlerde bulduğumuz kalıplaşmış konuların dışına çıkılmış ve iyi bir hayal gücü kullanılmış bunun yanında görsel efektlerde filmle uyuşmuştur.
--spoiler--
ayrıca günümüzde büyük bir sapıklık olan çocuk tacizciliğine değinilmiş olmasıda ilginç.
--spoiler--
fragmanını izlediğim zaman konusu çok ilgimi çekmişti, çok güzel bir film olduğunu düşünüp hata etmişim meğersem. fena halde sıkıcı. gereksiz yere uzatılmış çok fazla sahne vardı. susie'nin arafta hoplayıp zıplamaları koşturmaları özellikle. öyle ki filmin ikinci yarısını hızlandırarak izledim resmen.
kısacası, şahsım adına beklentileri karşılayamamış kötü bir filmdir.
Susie Salmon adındaki 14 yaşındaki küçük bir kızın tecavüze uğrayıp öldürülmesini ve bundan sonra katilini, ve perişan olan ailesini araftan izlemesini anlatan dram-fantastik-gerilim-komedi türlerindeki filmdir. evet komedi türünü yanlışlıkla yazmadım. ne yazık ki bazı sahnelerde komedi türüne de giriyor film.
ne yazık ki beklediğim kadar iyi bir film bulamadım. belki de bu benim bu filmden çok daha fazla dram beklediğimden de ileri geliyor olabilir. konusunu okuduğumda çok daha fazla trajedi, dram bekliyordum. buna kapılarak kız için fazlasıyla kederleneceğimi umuyordum. ama filmi öyle yapmışlar ki ilk yarım saati (ki bunun içinde de eksiklikler var) saymazsak beklediğimin çok uzağındaydı.
filmdeki eksiklikleri ve beğenmediğim noktaları söyleyecek olursam ilkin şunu söylemem gerekiyor ki bu en önemlisi. tecavüz ve çocuk cinayetini içeren bir film yapıyorsan, bizim o kızla kendimizi özdeşleştirmemizi ve onun için üzülmemizi hatta ağlamamızı bekliyorsan bu cinayet - tecavüz sahnesini hiçbir şey göstermeyerek geçemezsin Peter Jackson abicim. o sahneyi göstereceksin ki middemiz bulansın, yerimizde duramayalım, o kız için bilgisayarın monitorünü ya da televizyonu kırmak, sinema'da izliyorsak, sahneye elimizdeki popcornları atmak isteyelim, ya da kaskatı kesilelim, kalp atışlarımız hızlansın ve o sahnenin etkisiyle filmi dehşet içerisinde izleyelim sonuna kadar. ama sen bunu yapmak bir yana, filmin hiçbiryerinde kızın cesedini bile göstermiyorsun bizlere. hadi koftiten de olsa çocuk cesedi göstermeyelim diyorsan, diğer ölen kızların ölü bedenlerini niye gösteriyorsun? hadi onları gösteriyorsun susie'nin ölü bedenini niye göstermiyorsun? bu eksiklik bazen hayal gücümü kullanarak yarattığım kederli ortamı saymazsak filmin drama kısmını törpüledi ne yazık ki. hem de bayağı törpüledi.
hadi bu verilmemiş sahneleri geçtim, (zannediyorum ki bu tür şeyler roman'da anlatılmıştır ama filme konmamıştır. çünkü genellikle yönetmenler romanların içine etmek için yemin etmiş gibi davranırlar bu uyarlamalarda. ne yazık ki bu film'in kitabını okumadım.) niye arasıra komedi unsurunu devreye sokuyorsun.
aile yerle yeksan olmuş, kızları yüksek ihtimalle öldürülmüş ama bazı aile sahnelerinde (ki bunlar büyükanneli sahneler) sanki bunlar hiç olmamış gibi komedi unsuru devreye giriyor ve bu çok abes duruyor. ayrıca evin koca kıçlı ortanca kızının harvey'in evinde kitabı kolayca bulabilmesi ve eve gidince ailesine bunu söylemekten (neredeyese) vazgeçecek olması da bu komedi türüne dahil edilebilir sanıyorum!
evden zamansızca ve katili bulmayı hiç s.klemeden çekip giden ve sonradan lütfedip dönen anne figürü de beni ifrit etti diyebilirim açıkçası. kızı ölmüş, katili bulmak (öldürülmemişse de kızını bulmak) kadının umrunda değil anasını satayım. o koca kıçlı kızkardeş bile daha istekliydi bu konuda. hatta hokus pokusla defterin yerini de buldu!
filmin iyi yanları yok mu derseniz tabi ki var derim. bazı sahneler gerçekten iyiydi. filmin ilk yarım saati çok başarılıydı zaten. hele hele aile yemek yerken, hem aleyi hem kızlarının harveyin ininde ölüme gittiğinin gösterildiği sahne. mesela babanın harveyden şüphelenip yanına gittiği sahnede, hiçbir şey konuşmadan sadece ona bakarak (ki bakışlar müthişti) harvey'in katil olduğuna kesin olarak kanaat getirmesi etkileyiciydi. baba ile kızın zaman zaman dünyalar arası iletişime geçtiği sahneler de çok etkileyiciydi. mesela babası çalılıkların orada bir moron tarafında dövülürken ağladığı sahne, ya da babasıyla harvey'in evinin bahçesinde, gül üzerinden kurduğu iletişim duygu yüklüydü.
görsel efektlerle ilgili de fena değildi diyebilirim. denizdeki devasa gemi içerikli şişe sahneleri haricinde diğer filmlerden daha üstün bir görsel şölen yoktu açıkçası. araf diye tarif edilen mekanların tasviri güzeldi ve bazen bayık bir hal alsa da burdaki sahneler de vasat üstüydü.
psikopat katilimiz de rolünün hakkını veriyordu doğrusu. bakışları, tipi, hareketleri korkutucuydu. katilin çocukluğuna inilmemesi de film için başka bir artı.
---spoiler---
oyunculukların bazıları çok başarılıydı. özellikle kurban kızımızı oynayan Saoirse Ronan ve katili oynayan Stanley Tucci'nin performansları üst düzeydeydi diyebilirim.
çok fazla drama beklemiyorsanız izleyin ama arada komedi içerikli alakasız sahneler de karşılaşacağınızı da bilin. ama fena bir film değil sonuç olarak.
etkisiz bir filmdir. her şeyden önce merak unsuru yok filmde. kim neyi neden nasıl anlıyor, nasıl paranoyak hallere düşüyor belli değil filmde. hooop katil bulundu. ulan bu kadar kolay mı?
bence olmamış, konusu etkileyici falan deniyor ama konu sadece populist...