the lovely bones

entry37 galeri5
    1.
  1. alice sebold'un türkçe'ye "cenntimden bakarken" adıyla çevrilmiş bestseller romanı. kitapta, tecavüze uğrayarak hayatını kaybeden genç bir kızın, cennetten anne ve babasının trajik yaşamını izlemesi anlatılmaktadır. ayrıca sinema'ya da uyarlanan romanın çekimleri devam etmekte, filmin yönetmenliğini peter jackson üstlenmektedir.
    6 ...
  2. 2.
  3. fragmani yayinlanmis olan film.onceden ne filmi ne de kitabi duymus birisi olarak fragmandan iyi bir film olacagini kestirmek zor degil.fragmanindan anladigim kadariyla film icin soylenebilecek en iyi tanim "farkli" oldugudur.peter jackson yine orta dunyavari bir cennetle karsimiza cikacak anlasilan.
    3 ...
  4. 3.
  5. bir cinayete kurban gittikten sonra ailesini ve katilini bulunduğu cennetten izleyen küçük bir kızın intikam tutkusu ile ailesinin yaşadığı korkunç olayın etkilerinden kurtulmasını istemesi arasında bocalamasının anlatıldığı film.
    29 ocak tarihinde vizyona girecek.
    3 ...
  6. 4.
  7. rachel wiesz ve susan sarandon gibi ünlü oyuncuların rol aldığı film.
    edit: karma derdinde değilim ama çok merak ediyorum buna kim niye eksi verirki?
    4 ...
  8. 5.
  9. Peter Jackson King Kong'dan sonra Hobbit'i yönetecekken New Line ile aralarında Yüzüklerin Efendisi serisinden elde edilen gelir konusunda anlaşmazlık çıkmış, iş mahkemelik olmuştu. Bunun üzerine New Line da jackson'un yönetmesi beklenen Hobbit'i yönetmesi için Guillermo del torro'ya emanet etmişti. Sonuçta da Peter Jackson Dreamworks çatısı altında bu fimi yönetti: The Lovely Bones, türkçedeki adıyla cennetimden bakarken. Alice Sebold'un aynı adlı romanından uyarlayanlar ise Yüzüklerin efendisi ile oscar kazanan üçlü : Peter Jackson, Fran walsh ve Philippa Boyens. Film, öldürülen bir genç kızın cennetten katilini ve geride kalan ailesini izlemesini konu alıyor. Filmde genç kızı, Atonement- Kefaret'teki rolü ile en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında oscar'a aday olan saoirse ronan canlandırıyor. Genç oyuncu bu rolüyle de herhangi bir adaylığa yakın gibi duruyor. Genç kızın annesini Rachel Weisz, babasını Mark wahlberg, büyükannesini ise Susan Sarandon canlandırıyor. Stanley Tucci ise katil rolünde.
    2 ...
  10. 6.
  11. merakla beklediğim filmlerden.türkiye vizyon tarihi 26 şubat.
    izleyenlerden duyduğum kadarıyla oldukça güzel bir film.susan sarandon a diyecek lafımız yok zaten.küçük kız saoirse ronan da çok iyi oynamış.
    direk çeviri "sevimli kemikler" gibi bir şey.filmi izlediğinizde ne demek istediğini anlayacaksınız demişti biri.bizim sinemalarımızda ise cennetimden bakarken ismiyle vizyona girecek.
    iyi seyirler desem tam olacak *
    1 ...
  12. 7.
  13. pazar eğlencesi olarak izlenen ancak şahsımı oldukça fazla etkileyen film. özellikle müzikler harikaydı. stanley tuccikonusunda ise söylenecek tek şey var, ürktüm kendisinden.
    5 ...
  14. 8.
  15. insanı derinden etkileyen ve insanlığın anlamını yeniden sorgulatan filmdir. Müzikleri, çekimleri ve görüntü efektleri ile konusu birleşince müthiş bir kurgu çıkmış ortaya.
    5 ...
  16. 9.
  17. Alice Sebold romanı. Alice Sebold romanından uyarlanan sinema filmi.

    Romanda ergenlik çağındaki bir kızın tecavüze uğrayıp cennete gitmesi üzerine, dünyada olanlar, kızın cennet ve dünya arasında sıkışıp kalması anlatılmaktadır.

    Zaman kavramı karışık olsa da roman okundukça anlaşılmakta ve sevilmekte. Zaman zaman aşk zaman zaman şehvet duygularına yer veren kitap konusu bakımıyla gayet özgün bir roman.

    alınıp okunması yahut dün* itibariyle gösterime girmiş filmi izlenmeli.
    2 ...
  18. 10.
  19. sözlüklerden asla film eleştirisi okunmaması gerektiğini kanıtlayan bir film. şöyle diyeyim; bu filme "çok kötü bilmem kaç dakkam boşa gitti" diyen adamın allah belasını versin. sizin yorumunuzu okuyup da bu filmi geç izlediğim için allah beni de kahretsin.

    --spoiler--

    şahane bir film. bugüne kadar hep seri katilleri izledik. seri katiller birilerini öldürürken bazen sevindik, bazen acıdık. ama hiçbir zaman bir seri katilin kurbanını izlemedik. onun gidişinin ardından ailesinin nasıl perişan olduğunu da izlemedik. seri katilleri hep bize "dahi puştlar, hepsinin öldürmek için nedeni var" diye tanıttılar. hatta bazı insanlar, bazı seri katilleri idol olarak aldı.

    ama gerçek bu kadar tek boyutlu ve yüzeysel değil. seri katiller için konuşmuyorum yalnızca. herhangi bir insan öldüğünde, onun arkasından perişan olan ailelerin durumu asla yansıtılmadı. bizi ilgilendirek tek şey katilin neden katil olduğu ve kaç kişiyi daha öldürdüğüydü. bu film biraz uyanmamızı sağlamıştır diye düşünüyorum.

    film ayrıca çok farklı bir ukteyi de sunuyor bize. "ulen ölsem arkamdan kimler üzülür acaba" sorusunu da soruyor film içinde. küçük kız ölüyor ve izlemeye başlıyor. kim, onun için ne kadar çabalıyor. kim ona aslında aşıktı. kim onun gidişinden bu kadar etkilendi. aslında hepimizin en çok istediği cevaplardan biridir bu. ölsem kim umursar?

    --spoiler--

    fazla da uzatmak istemiyorum. şahane bir film. tek bir dakikanız bile boşa gitmiyor.

    bu filmde anlamadığım tek bir şey var: filmin bütçesi 100 milyon dolarmış sanırım. bu 100 milyon dolar nereye harcandı? filmde görsel efektler çok yoğun kullanılmadı. yalnızca cennetten, toplamı 20 dakikayı geçmeyecek sahneler aktarılmış. eğer sırf o efektler 100 milyon dolar ediyorsa, iyi vurgun yapmış görselciler ne diyelim.
    3 ...
  20. 11.
  21. araf hikayesinin çok iyi işlendiği bir film.peter jackson'ın yönetmenliğini yaptığı film hakkında büyük bir kesim yüzüklerin efendisi ve king kong'dan sonra büyük bir hayal kırıklığı olduğunu düşünüyor.konunun işlenişi bakımından oldukça farklı bir film.
    2 ...
  22. 12.
  23. peter jackson her seferinde yüksek bütçeli filmler yapacak görsel öğeler havalarda uçuşacak diye bir zorunluluk olmadığını gösteren filmdir. işlenen dram başlarda sıradan gelse de film ilerleyen dakikalarında izlenesi bir film olduğunu kanıtlamaktadır.peter jackson'ın yardımcı yönetmeni kamera açılarında ilginçlik yapmaya çalıştığı hissi verse de bunun güzel bir tat ortaya koyduğuna inandığım film.
    2 ...
  24. 13.
  25. (bkz: the lovely bones)

    konusu bakımından ilginç bir filmdir. ayrıca ne tam gerilim, ne tam dram diyemiyorsunuz. hepsinden serpiştirilmiş.
    3 ...
  26. 14.
  27. etkili,farklı,duygusal ve içe dokunan bir filmdir.
    6 ...
  28. 15.
  29. etkisiz bir filmdir. her şeyden önce merak unsuru yok filmde. kim neyi neden nasıl anlıyor, nasıl paranoyak hallere düşüyor belli değil filmde. hooop katil bulundu. ulan bu kadar kolay mı?
    bence olmamış, konusu etkileyici falan deniyor ama konu sadece populist...
    2 ...
  30. 16.
  31. ---spoiler---

    Susie Salmon adındaki 14 yaşındaki küçük bir kızın tecavüze uğrayıp öldürülmesini ve bundan sonra katilini, ve perişan olan ailesini araftan izlemesini anlatan dram-fantastik-gerilim-komedi türlerindeki filmdir. evet komedi türünü yanlışlıkla yazmadım. ne yazık ki bazı sahnelerde komedi türüne de giriyor film.

    ne yazık ki beklediğim kadar iyi bir film bulamadım. belki de bu benim bu filmden çok daha fazla dram beklediğimden de ileri geliyor olabilir. konusunu okuduğumda çok daha fazla trajedi, dram bekliyordum. buna kapılarak kız için fazlasıyla kederleneceğimi umuyordum. ama filmi öyle yapmışlar ki ilk yarım saati (ki bunun içinde de eksiklikler var) saymazsak beklediğimin çok uzağındaydı.

    filmdeki eksiklikleri ve beğenmediğim noktaları söyleyecek olursam ilkin şunu söylemem gerekiyor ki bu en önemlisi. tecavüz ve çocuk cinayetini içeren bir film yapıyorsan, bizim o kızla kendimizi özdeşleştirmemizi ve onun için üzülmemizi hatta ağlamamızı bekliyorsan bu cinayet - tecavüz sahnesini hiçbir şey göstermeyerek geçemezsin Peter Jackson abicim. o sahneyi göstereceksin ki middemiz bulansın, yerimizde duramayalım, o kız için bilgisayarın monitorünü ya da televizyonu kırmak, sinema'da izliyorsak, sahneye elimizdeki popcornları atmak isteyelim, ya da kaskatı kesilelim, kalp atışlarımız hızlansın ve o sahnenin etkisiyle filmi dehşet içerisinde izleyelim sonuna kadar. ama sen bunu yapmak bir yana, filmin hiçbiryerinde kızın cesedini bile göstermiyorsun bizlere. hadi koftiten de olsa çocuk cesedi göstermeyelim diyorsan, diğer ölen kızların ölü bedenlerini niye gösteriyorsun? hadi onları gösteriyorsun susie'nin ölü bedenini niye göstermiyorsun? bu eksiklik bazen hayal gücümü kullanarak yarattığım kederli ortamı saymazsak filmin drama kısmını törpüledi ne yazık ki. hem de bayağı törpüledi.
    hadi bu verilmemiş sahneleri geçtim, (zannediyorum ki bu tür şeyler roman'da anlatılmıştır ama filme konmamıştır. çünkü genellikle yönetmenler romanların içine etmek için yemin etmiş gibi davranırlar bu uyarlamalarda. ne yazık ki bu film'in kitabını okumadım.) niye arasıra komedi unsurunu devreye sokuyorsun.
    aile yerle yeksan olmuş, kızları yüksek ihtimalle öldürülmüş ama bazı aile sahnelerinde (ki bunlar büyükanneli sahneler) sanki bunlar hiç olmamış gibi komedi unsuru devreye giriyor ve bu çok abes duruyor. ayrıca evin koca kıçlı ortanca kızının harvey'in evinde kitabı kolayca bulabilmesi ve eve gidince ailesine bunu söylemekten (neredeyese) vazgeçecek olması da bu komedi türüne dahil edilebilir sanıyorum!
    evden zamansızca ve katili bulmayı hiç s.klemeden çekip giden ve sonradan lütfedip dönen anne figürü de beni ifrit etti diyebilirim açıkçası. kızı ölmüş, katili bulmak (öldürülmemişse de kızını bulmak) kadının umrunda değil anasını satayım. o koca kıçlı kızkardeş bile daha istekliydi bu konuda. hatta hokus pokusla defterin yerini de buldu!

    filmin iyi yanları yok mu derseniz tabi ki var derim. bazı sahneler gerçekten iyiydi. filmin ilk yarım saati çok başarılıydı zaten. hele hele aile yemek yerken, hem aleyi hem kızlarının harveyin ininde ölüme gittiğinin gösterildiği sahne. mesela babanın harveyden şüphelenip yanına gittiği sahnede, hiçbir şey konuşmadan sadece ona bakarak (ki bakışlar müthişti) harvey'in katil olduğuna kesin olarak kanaat getirmesi etkileyiciydi. baba ile kızın zaman zaman dünyalar arası iletişime geçtiği sahneler de çok etkileyiciydi. mesela babası çalılıkların orada bir moron tarafında dövülürken ağladığı sahne, ya da babasıyla harvey'in evinin bahçesinde, gül üzerinden kurduğu iletişim duygu yüklüydü.
    görsel efektlerle ilgili de fena değildi diyebilirim. denizdeki devasa gemi içerikli şişe sahneleri haricinde diğer filmlerden daha üstün bir görsel şölen yoktu açıkçası. araf diye tarif edilen mekanların tasviri güzeldi ve bazen bayık bir hal alsa da burdaki sahneler de vasat üstüydü.
    psikopat katilimiz de rolünün hakkını veriyordu doğrusu. bakışları, tipi, hareketleri korkutucuydu. katilin çocukluğuna inilmemesi de film için başka bir artı.

    ---spoiler---

    oyunculukların bazıları çok başarılıydı. özellikle kurban kızımızı oynayan Saoirse Ronan ve katili oynayan Stanley Tucci'nin performansları üst düzeydeydi diyebilirim.

    çok fazla drama beklemiyorsanız izleyin ama arada komedi içerikli alakasız sahneler de karşılaşacağınızı da bilin. ama fena bir film değil sonuç olarak.
    2 ...
  32. 17.
  33. ısrarla son kurbanını nasıl öldürdüğünü göstermeyen böylece bizi merak içinde bırakan sadist yanımızı ortaya çıkaran film.
    1 ...
  34. 18.
  35. fragmanını izlediğim zaman konusu çok ilgimi çekmişti, çok güzel bir film olduğunu düşünüp hata etmişim meğersem. fena halde sıkıcı. gereksiz yere uzatılmış çok fazla sahne vardı. susie'nin arafta hoplayıp zıplamaları koşturmaları özellikle. öyle ki filmin ikinci yarısını hızlandırarak izledim resmen.

    kısacası, şahsım adına beklentileri karşılayamamış kötü bir filmdir.
    1 ...
  36. 19.
  37. gerçekten çok farklı bir film ve bu filmi ayıran özelliğide diğer filmlerde bulduğumuz kalıplaşmış konuların dışına çıkılmış ve iyi bir hayal gücü kullanılmış bunun yanında görsel efektlerde filmle uyuşmuştur.

    --spoiler--
    ayrıca günümüzde büyük bir sapıklık olan çocuk tacizciliğine değinilmiş olmasıda ilginç.
    --spoiler--
    2 ...
  38. 20.
  39. 21.
  40. öncelikle bu filmi saçma diye eleştiren gerizekalıdır. zira bu film saçmaysa hiçbir fantastik film izlenmemeli, hepsine saçma, böyle şey mi olur lan? damgası vurulup kenara atılmalıdır. gelgelelim filmi beğenmeyip öküz niteliğinde eleştiri yapanlara;

    lan aklını sevdiğim bu filmi yüzüklerin efendisi ile karşılaştırmanın manası ne ki sen kalkmış bir yüzüklerin efendisi beklemeyin diyorsun? maymunla gergedan karşılaştırmak gibi bi şey olmuş bu! bir de senaryosu basit, film hep aynı noktada ilerliyor, sıkıyor diyenler var! e bir kızın öldürülmesinden ne gibi hikayeler üretilirdi ki bundan daha sıradışı? kıza gittiği yerde bi de ejderha falan mı tecavüz etseydi nedir beklediğiniz?

    diyeceğim o dur ki, çok çok güzel bir film. sözlüklerdeki (özellikle ekşi) hayatında film izlememiş gerizekalı yorumcuların yorumlarına bakmadan izlenmesi gerekir, gerçekten içine alıp götürüyor, harika bir dünya, burada olan şeylerin cennette bambaşka yansıması falan müthiş olmuş, hikaye hüzünlü, müzikler harika, peter jackson çok yaşa.

    kısaca: 10/10

    not: koyayım imdb puanına.
    8 ...
  41. 22.
  42. Alice Sebold' un 2002 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan The Lovely Bones filminin yönetmen koltuğunda Peter Jackson' ı görüyoruz. Başrolleri Saoirse Ronan, Mark Wahlberg, Rachel Weisz ve Susan Sarandon paylaşıyor.
    2010 yılında ülkemizde gösterime giren daha çok dram gerilim ve fantastik tarzında mükemmel bir başyapıt.
    filmin senaryosu kitaptan alıntıdır. zeki akıcı sevgi dolu bir o kadar da acımasız gerçekler.
    0 ...
  43. 23.
  44. farklı. değişik, ilginç bir perspektif. filmle ilgili benim söyleyebileceklerime yakın şeyleri söyleyenler olmuş filmi beğenenlerden. ama kesinlikle belirtmek isterimki zaman kaybı olarak sayılabilecek bir film değil.
    sinema türleri arasında insana insanlığını hatırlatan ve duygu aktarımını en iyi başarabilen tarz bence dramdır. hatta öyleki dikkat ediniz bir çok kaliteli komedi, aksiyon, korku-gerilim, aşk ve saire filmlerde dramatik öğeler filmlere kalite taşır.
    bununla birlikte sürekli dram izlemek yaşam enerjimizi azaltabilir.
    bir aksiyon filminde ölen yüzlerce insan düşünün, bu ölenlerden bir tanesinin yetim kalan çocuğunun acısını ele alır dram, daha insan merkezli bir türdür. tabi benim tariflerimden çok daha kapsamlı da bir türdür.
    0 ...
  45. 24.
  46. Duygusal gerilim tanımına uyabilecek Peter Jackson filmi.

    Uydudaki sinema kanalında mütemadiyen izlenebilir.Sanırım günde iki kere gösterimi var ya da bana denk geldi bilemiyorum.
    Film seyirciye susie ile babasının arasındaki iletişimi çok güzel empoze ediyor.Babasının katilden şüphelenişi ; o kuşkulu bakışlar , geçmişte yaşananları aklına getirmesi ve verdiği tepkilerden sonra katilin soğukkanlılığı gerçekten mükemmel.Susie'nin bir türlü dünyadan kopamaması ; kız kardeşinin sevgilisini öptüğündeki gözyaşları ve filmin sonunda bir an için vardım ; daha sonra yok oldum cümlesi ve daha bir çok sahne...Özetle ruha dokunan filmdir.Ve araf çok güzel betimlenmiştir.

    --spoiler--
    You're so beautiful Susie Salmon.
    --spoiler--
    3 ...
  47. 25.
  48. --spoiler--
    kızı öldüren orospu çocuğu çok güzel öldü içimin yağları eridi.
    --spoiler--

    iş bu entry yer kapma ibneliğimin tutmasından ötürü girilmiştir. birgün gelip insan gibi doldururum. belki.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük