Kevin Spacey'in başrolünü oynadığı,idam cezasına çarptırılan bir adamın 3 gün boyunca bir gazateciyle yaptığı röpörtajı konu alan,daha birçok şeyi konu alan çok sağlam bir film.
bu adam oynamıyor,yaşıyor oluuum.nidalarını atmama sebep olan adam. se7en da aynı çığlıkları atmıştım.
se7en da "dedektif" diye bağırırken ki şuh ifade,bu sefer kate winslet ile yaptıkları son görüşmeden sonra hücresine giderken ki bakışlar ile kendini hayran bıraktırıyor.
bu arada usual suspectdeki ifadeleri de unutmamak lazım.
tüm filmlerini sıradan geçirmek gerek.
bebişim kate i de müthiş filmlerin * sonlarında ağlarken görmeye dayanamıyorum. Bir de çok yormuşlar, hep koşuyor.Filmin başından sonuna kadar.
infaz eyleminin gerçekleştirileceği karışım verilirken basın mensuplarının davidin son menüsünü söylemesi medyanın ironisini gösteriyor.keza menünün oğlunun gece yatmadan istedği şeyler olması da iç gıdıklayıcı.
offf. çok konuşulur bu film.izleyin işte...
bir de, şimdiye kadar ki gördüğüm en dokunaklı sevişmeydi iki zavallı kahramanımızın ki...
türkiye'de hakettiği ilgiyi pek görmemiş olan güzel bir film. sanki sinemalardan sessiz sakin geçti gitti gibi geliyor bana. dramatik bir yaşamın incelikle işlendiği alan parker filmi.
"bir şeyi bir insana yada bir kitleye anlatılabilmenin en iyi yolunun o insana veya kitleye o olayı yaşatmak veya uygulamalı olarak anlatmaktır" olayını müthiş bir şekilde işleyen büyük adam kevin spacey'nin müthiş filmi..
kevin spacey kötü filmde oynamaz mı arkadaş? her filminde oyunculuk dersi verir mi? her filminin finali adamı koltuğa mıhlar mı? bu soruların cevabı kevin spacey lehine ise; ayrıca üstüne üstlük kate winslet gibi bir hatun da bu adama eşlik etmişse bu film zaten izlenir. hikaye, senaryo, oyunculuk harika.
--spoiler--
davası için bir insan neleri göze alabilir? bunun cevabını bu kadar çarpıcı veriyor david gale
--spoiler--
edit:spoiler e bak ulan, kendimi kitap kapağının arkasına övgü yazan entelektüel gibi buldum.
şu saatte ağzıma sıçıp bırakmış, başyapıt filmdir.
sanırsam sözlükte birinin önerisi üzerine duymuştum filmi ilk olarak uzun zaman önce. bugüne kadarda, hiç kimseden duymayışım nedeniyle olsa gerek izlememiştim. bugün vahiy gibi indi aklıma, açıp izledim...
idam cezasının kaldırılması yanlısı aktivist bir profesör David Gale ve meslektaşı Constance... Harika kurgu, mükemmel oyunculuklar, eşi bulunmaz bir senaryo...
artık filmi düşünmeyide bıraktım, bu film nasıl bu kadar gölgede kalır ve bilinmez, kafayı buna taktım. izlemeyen herkes listesinde bir numaraya yazsın ve bu filmi mutlaka yaşasın.
filmi yen izlemiş biri olarak ilk söyleyeceğim bu filmi önermektir..
idam kararı hakknıdaki görüşleriniz hangi yönde olursa olsun bu fim size farklı bir bakış kazandıracaktır..
--spoiler--
david gale'in son mönüsünde istediği yiyecekler, filmin başında oğlunun ondan sabah kahvaltısında istedikleri ile aynıdır. Bu da oülunu nasıl sevdiğini bizlere gösterir..
--spoiler--
--spoiler--
david gale bir tv programında constance'ın da elestirdiği gibi yuksek egosu ve karsısındakini mat etme gudusuyle valiye bel altından vurur,bir sozu nakleder ve bunun kendisine mi ait oldugunu sorar vali de onaylar oysa hitler'in bir cumlesidir,bu kez vali sucsuz yere asılan bir kişinin ismini vermesini ister gale bocalar ve program biter vali kazanmıstır. vali kazanır ama filmi bitirdiğinizde kazanan kişinin david gale olduğunu görmüş olursunuz.. vali kaybetmiştir.
--spoiler--
--spoiler--
filmin sonun bizleri en sevindiren sahnesidir, şöyle ki; david'in ölümünden sonra bitsey'e gonderdigi kasett.. kadını idama giden mahkumu kurtarma firsatini kaçirmanin verdiği vicdan azabindan azat etmis ve bunun bir intihar oldugunu göstererek bizleri de hakikaten rahatlatmistir.
--spoiler--
--spoiler--
ayrıyetten film üniversitedeki ders anlatım biçimi olsun, münazara sahneleri olsun tahrikkar sevişme sahneleri olsun on numaradır..
--spoiler--
daha önce birkaç kez gazetecilik adına yasal olmayan yöntemler kullanmış bir kadın gazetecinin, finaldeki gözyaşlarıyla umudu sorgulatan film. idam karşıtlığı hiç bu kadar çarpıcı anlatılamamıştı.