Jack Nicholson'ın döktürdüğü hem komik hem dram hem mesaj dolu harika bir film. Özellikle bira sahnesi çok güzeldi. Jack Nicholson bu filmle Cannes film festivali ve bafta en iyi erkek oyuncu ödülü almıştı. Oscar'ın vermemesi de saçma bir karar olmuş. Jack Nicholson'ı bu filmde izleyince neden goat olduğunu tekrar anladım.
jack nicholson'un otoriter ve totaliter rejime karşıt görüşlü olan bir deniz askerini canlandırdığı film. bir nevi anarşizmin vücut bulduğu sahnelerden oluşan filmlerden biri diyebiliriz. nicholson'un mimikleri de eklenince film tadından yenmiyor tabi.
bir arkadaşıyla birlikte bir mahkumu hapse götürmek için görevlendirilen baddusky*, tren yolculuğu sırasında verdiği molada deniz askeri baddusky, arkadaşı ve mahkum için garsondan toplam 3 tane cheeseburger ister ve peynirlerin erimiş bir halde olması için uyarır garsonu. garson çizburgerleri getirir ve badussky çizburger'deki peynirin erimiş bir halde olup olmadığını mahkuma sorar ve mahkum da tabi diye cevaplayınca badussky mahkumu tersler, peyniri değiştirmesi için garsona geri göndermesini ister. mahkum meadows, "önemli değil" deyince badussky ısrar eder ve "parasını ödüyorsun, değiştir" diye ısrar eder. mahkum meadows, tekrar "önemli değil" deyince deniz askeri badussky'nin tepesi atar ve çizburger tabağını mahkumun önünden alır, garsona seslenir. garson gelince badussky bu peyniri eritmesini ister garsondan. garson da peyniri eritip tekrar masaya servis eder.
Daha sonra badussky mahkuma dönüp şöyle der: "Gördün mü Meadows? istediğin gibi olmasını sağlamak kolaymış"
filmin ileriki sahnelerinde ise trende yemek yiyen mahkum meadows, az kızartılmış bir yumurta ister ama tam kızartılmış bir yumurtayı önünde bulur. mahkum meadows, hemen garsona seslenir ve yanına çağırıp şöyle der: "az kızartılmış yumurta istedim". garson ise "zaten az kızartılmış" der. mahkum meadows "hayır değil" der ve garson değiştirmek üzere mahkumun önündeki tabağı alır.
filmde beni koparan iki sahne de buydu.
1973'ten beri var olan bir filmi bu kadar geç izlemiş olmak koyuyor bana sözlük. birimiz bol ketçaplı-mayonezli dürüm döner isteyince ve garson az ketçaplı getirince hangimiz garsonu yanına çağırıp da "bak buna az koymuşsun, değiştir lütfen" diyebiliyoruz? sıcak ekmek isteriz soğuk gelir. soğuk su isteriz ılık gelir. hiçbirine de sesimizi çıkarmayız, çıkaramayız. neden peki? kim kelepçe taktı ağzımıza da hep böyleyiz ve böyle olmaya devam ediyoruz? bu işte bir terslik yok mu? yanlış yapanları hep seyretmeli ve isteklerimizin zıddında hareket edenlere hep katlanmak zorunda mı kalacağız böyle? hayır sözlük, hayır. bin defa hayır! yeri ve zamanı geldiğinde bizim için ters giden bir durumu mutlaka bertaraf etmeliyiz, aksi halde karşı taraftaki bizi bertaraf edecektir. dikbaşlı olalım demiyorum ama sürekli başımız dik olsun istiyorum.